Amasya İtimat

YETENEK SİZSİNİZ..

        Kimi görsem ederdi varlığından muttasıl şekva


        Acep yok mu alem de hayatından olan memnun…


 


     Diyerek sosyal hayatın şifa bulmaz sıkıntılarından memnuniyetsizliğini dile getiren şairlerin yaşadıkları devirlerde gönüllerini neyle hoş ettiklerini bilemiyoruz ama günümüz insanı televizyonların eğlendiren proğramları ile rahatlıyor.


 


        Biz de öyle yaptık, sıkça değişen ülke gündeminin karanlık tablolarından darbeden, suikasttan, Ergenekon’dan, meclis kavgalarından sıkılan ruhumuzu bu tür bir programı izleyerek rahatlamaya çalıştık.


 


        Acun Ilıcalı’nın yaptığı “Yetenek Sizsiniz Türkiye” programını izledik.


        Seçici Kurul Üyelerinin Edirne’den Van’a kadar ülkenin dört bir yanından seçtikleri adaylardan her bir yarışmacı hünerlerini sergiliyorlardı. Kimi köpek eğitmiş, kimi illüzyonist, kimi jimnastikçi, kimi şarkıcı kimi dansçı…


 


        Bu gece de yarı final etabının ilkine kalmış 12 yarışmacı yeni gösterileriyle hünerlerini sergilemek üzere sahne alıyorlardı.


 


        Bu yarışmacılardan biride gözleri görmeyen Bilal isminde bir genç kardeşimizdi. Bilal yarışmaya darbuka ile Ferdi Tayfur’un bir şarkısını söyleyerek katılmıştı. Bilal güzel konuşuyor, halkın değerlerine uygun sözler söylüyor, torpilinin Allah olduğunu da beyan ederek ince mesajlar veriyordu.


 


        12 yarışmacı içinde üç aday finale kalacaktı. Halkın SMS oyları ile seçim yapılacağı için televizyon başında yarışmayı izleyenlerin sanırız tümü Bilal’in finale kalacağını adları gibi biliyorlardı.Çünkü bizim milletimizin kendi değerleriyle yarışana ve mağdura sahip çıkma gibi bir toplumsal haslet mi diyelim arıza mı diyelim bir özelliği vardı.


 


        Aynen de öyle oldu. Finale kalan o üç yarışmacıdan bir tanesi gözleri görmeyen güzel cümleler kuran Bilal kardeşimizdi. Yeteneği sıradan bir darbuka dinletisi ile Emmoğlu şarkısını söylemekti. Herkesin kesin finale kalır dediği jimnastikçi genç kızımız “Emmoğluna” mağlup olmuş, elenmişti.


 


        Şimdi yarışmayı izleyenler olarak bu yarışmada adaletin hakkın uygulandığını söyleyebilir misiniz. Yetenek-Sizsiniz denmiş midir? Bu yarışmaya hünerlerini sergilemek için katılanlar, toplumun SMS leri ile yaptığı bu adaletsizliği gördükten sonra, içinden çıktıkları toplumuna nasıl güven duyacaklardır ve onlara güvenip yeteneklerini geliştirme yönünde heves ve heyecanlarında bir azalma olmayacak mıdır…


 


        Hani marifet iltifata tabiydi. Halkımız marifete iltifat etmiyordu zayıfı mağduru kolluyordu. Bu da güzel bir hasletimiz di ancak bunun uygulama alanı gençlerin yeteneklerinin sergilendiği bu alan olmamalıydı.Çünkü atalarımız


 


        “Hizmetin kadri bilinmeyen yerde hizmetkar yetişmez” demişlerdi. Yeteneğin kadrinin bilinmediği yerde de yetenekli yetişebilir mi?…


 


        “Yetenek Sizsiniz Türkiye” yarışması bize ayrıca halkımızın siyaset ölçüsünü de hatırlatmış oldu.


 


        Siyaset sahnesinde yeteneğini sergileyen siyasetçilere halkımızın oy verirken göz önüne aldığı kriterlerle, hünerlerini sergileyen gençlere uyguladığı kriterler arasında ki benzerliğin farkında mısınız?…


 


        Değerler ve mağduriyet üzerinden nemalanma isteği sadece bu tür yarışmalara has bir durum değildir. Ülkemizde siyasi partiler yıllardır her seçim döneminde halkın değerleri üzerinden ve mağduru oynayarak oy kapma yarışında olmuşlardır.


 


        Rahmetli Turgut Özal oğlu Ahmet’e “Oğlum Ahmet; Bu millet kendisine benzemeyen adama kendisini yönettirmez. Bunu böyle bil” derken toplumun değerlerini işaret ediyordu…


 


        Siyasetle yetenek arasında bu ortak paydayı gördükten sonra sizler de aynı şeyleri düşünür müsünüz acaba?


 


        Layık olduğumuz değil, müstahak olduğumuzu mu seçiyoruz hep…


 


        Gençlerin yarışmasında hakkı olana “Yetenek-Sizsiniz” payesini vermezseniz yetenekli gençlerin şevkini kırarsınız.


 


        Siyasette yeteneği gözetmezseniz olacağı da Ahmet Cevdet Paşa yıllar önce bakınız ne güzel söylemiş.


 


        “Devlet makamları mukaddestir. Onları layık olanlara, sadece layık olanlara vermek lazımdır. “Emanetleri ehline tevdi ediniz”, emr-i şerifine uyulmazsa, şiraze-i devlet (devlet düzeni) sökülür, devlet düzeninde perişanlık ve türlü fenalıklar ortaya çıkar. “Umur-u siyasiyede ademe iş aramaktan vazgeçip de, işe adem aramak” kuralı geçerli olmalıdır.


 


        Layık olmak ve Liyakat kelimelerinin muhabbetine bakar mısınız?…


 


        Layık olmayana “yeteneksizsiniz” demeyi ne zaman öğreneceğiz…


 


       
 

Yorum Ekle

CEVAPLA

Yorumunuzu giriniz.
Lütfen isminizi giriniz.