Yaz geldi geçiyor yine.. epeyi zaman oldu yazı yazmayalı biliyorsunuz. Bu nedenle yaz bitmeden yazım geldi diye başlık attım bende. Bu süreçte ne mi yaptım? Çekildim bir kenara, Seyrettim olup biteni… Baktım; Kim de ben ne kadarım, Kim ben de ne kadar kalmış diye… bekledim durdum.
Elbette bizi hatırlayıp arayanlar oldu. Naci Konyar ağabey ve yılların basın emektarı Ahmet Günaydın ve birçok dostumuzun neden yazmıyorsun diye sitem etmeleri karşısında en son yazım olan GARA DEMLİK yazısında bahsi geçen çaydan bir yudum alıp karınca kararınca bir şeyler karalamak isteği oluştu bugün…
Bu sabah yine erkenden kalkıp pencereden dışarı baktım havada uçan kuşları gördüm. Dört duvarı görmektense kuşları görmek beni bir başka rahatlatıyor. Yine anılarla birlikte bugünü mukayese etmeye taktım kafamı…Büyüdükçe dertlerimiz de artmıştı. Yahudi züğürtledikçe eski defterleri açarmış. O hesap kaç gündür eski defterleri karıştırıp duruyorum.. Belki de geçmişin saflıgını ve dürüstlüğünü arıyorum anılarımda…
Teksas, Tommiks okuyarak yaz tatilinde okuma açlığını gideren bir neslin çocukları olarak günümüz teknolojisine esir olmuş sokak oyunlarından mahrum doğallıktan uzak bir nesil geliyor ardımızdan….
Aslında günümüz çocukları ve gençleri için üzülüyorum.. Sokakta yürürken bile elimizde bir akıllı telefon yanı başımızdan geçen bir dostumuzdan bile bizi ayırabiliyor..
Nasıl da uzaklaştık birbirimizden.. Nasıl da yabancılaştık akrabaya, eşe ve dosta..Bu yazıyı aslında daha önce yazmayı planlamıştım fakat nasip işte.. Bu duygu sarmalı içinde iken bir telefonla kendime geliyorum…Telefonun ucunda BELEDİYE BAŞKAN YARDIMCISI KADİR AYDOĞAN ve yanında BAŞKAN BAYRAM ÖZTÜRK.. “Uzun zamandır görünmediğimi ve nerede olduğumu soruyorlar” Bu şekilde hatırlanmam beni öylesine mutlu ediyor ki.. Geldiğimde mutlaka uğrayıp hasret gidereceğimizi söylüyorum.. İnsan kendisini bazan gurbette yalnız hissettiğinde bir dostun telefonla da olsa araması karşısında duygu seline kapılmaması imkansız.. Yaşın ilerlemesinden olacak ki, gözlerimden bir kaç damla yaşın süzüldüğünü damlaların elime düşmesinden anlıyorum..
Naci Konyar ağabeyimin “NAKIT GELİYON” sözü ise hep kulağımda çınlar ve gitmem gerektiğini hatırlatır bana.. Suskunluk döneminde yani yazı yazmadığım zamanlarda biraz da seyahat etme fırsatı bulmuştum.. Mekân değiştirmede rahatlık ve ferahlık olduğunu bildiğim için bazı dostlarımın daveti üzerine İSTANBUL, BURSA ve ANKARA İllerinde aldım soluğu… İSTANBUL*da gönüllerin vekili can dostum MEHMET SARI, akrabam ADEM ÖZTÜRK, çocukluk arkadaşlarım ADNAN YILDIRIM, SEZGİN ÜNSAL, İSA ÖNAL ile bir araya gelip mini bir DOST MECLİSİ KURDUK SULTANAHMET”İN MERKEZİNE…. Özellikle bizi ağırlayan MEHMET SARI kardeşimizin misafirperverliğine sanırım yanına giden tüm hemşehrilerim şahit olmuşlardır… ANKARA ziyaretimizde ise, eski milli eğitim müdürümüz ALİ RIZA ATASOY ve İŞ ADAMI kardeşim MEMDUH BAYMAZ ile buluşup öğrencilik yıllarımızda az kuru-az pilav yediğimiz HAMAMÖNÜ MERKEZ OKTAY LOKANTASINDA aldık soluğu… Geçmişe ait güzellikleri doya-sıya yaşadık kısacası…
Bir yere gittiğimde kim olursa olsun kişini ilk tavrına bakarım.. Sıcaklığını görmediğim bir kapıya asla yanaşmam.. Yani küstüğüm dağın odununu yakmam desem yeridir…Fakat biz öyle bir karşılandık ki, öyle bir karşılamayı çok az akrabam da görmüşümdür…İnsanların çevresinde hakiki dostların olması ne kadar da önemli… İnsan; bir başka mutlu oluyor ve hayatta yalnız olmadıığını anlıyor….
Şükürler olsun Rab”bime ki çevremizi hep güzel dostlar ve arkadaşlarımızla donatmış.. Tevfik Öztürk ile birlikte gittiğimiz ÇAYDİBİ KÖYÜNDE ÖMER ARAS ve köylü kardeşlerimizin bizi bağrına basıp kasa kasa kiraz ve bazlamalarla uğurlaması unutulacak gibi değil… Geldiğimde tekrar ziyaret etmeyi düşünüyorum… Söz verdim oradaki insanlara.. Bizim neslin çocuklarında fazla bir değişiklik yok.. Eski samimiyet ve içtenliği hemen sezebiliyorsunuz.. Çünkü bizim zamanımızda birlik-beraberlik ve dayanışma; menfaatin üstündeydi…
Yazı yazmadığım süreçte sevinçlerimizin ve acılarımızın olduğu da bir gerçek.. Düğün ve cenazesine katılamadığım dostlarım kusuruma bakmasın… Kaybettiklerimize ALLAH”TAN rahmet diliyorum.. Geçen hafta içinde bende hacı yengemi kaybettim .. Bir kaç gün önce öğrendim.. Cenaze olduğunu bize söylememişler bile.. Her bayram ziyaret ettiğim sevdiğim ve saydığım HACI YENGEM artık KURBAN BAYRAMINDA olmayacak.. Düğün davetiyelerini kapılara kadar getirenler ne yazık ki, cenazeden bizi haberdar etmediler ve ben halen bunun şokunu yaşıyorum.. Demek ki, bizi akrabadan saymamışlar.. Suçumuz ne ola ki? Sizlerin de bu tür olaylar başınıza gelmiş olabilir.. Sizler ne yaptınız ? Bilemiyorum .. Fakat dedim ya, ben küstüğüm dağın odununu yakmayanlardayım.. Kısacası çok gücedim bu olaya ..
Bizim oralarda cenaze ve düğünlerde adam sayılırmış..Yani kaç kişi gelmiş gitmiş.. Bunlar önemlidir Taşova ilçemizde… Kısacası bizi yine adamdan saymamışlar…Canları sağolsun ne diyelim dostlar… SAĞLIK OLSUN…
Yaz bitmeden ve yazımı sonlandırmadan şu konulara da değinmeden geçemiyeceğim..Alt yapı çalışmalarının sona ermesiyle birlikte asfaltlama çalışmalarının da tamamlanmasıyla ilçemizin yeni bir yüze kavuşması hepimizi mutlu kılacaktır. Bu çalışmalarda emeği geçen tüm yetkililere ve çalışanlara ne kadar teşekkür etsek azdır. Her zaman diyorum ilçemizde taş taş üstüne koyan ve yatırım yapan kim olursa olsun takdir etmek gerekir.. Yersiz eleştiri ve dedikoduları bırakıp, ilçemiz için neler yapmalıyız ? diye kafa yormamız gerekir artık…
Bana göre de memleket; DOYDUĞUN DEĞİL, ÇOCUKLUĞUNUN GEÇTİĞİ YERDİR. ..
NE DERSİNİZ ?
Ne derseniz deyin özlersiniz işte ..DENE PAZARINI, MAHALLENİZİ ve dostlarınızı. .
HOŞCAKALIN
DOSTCA KALIN….
Hasan Öztürk