Belki güncelliğini yitirdi ama Cumhuriyet Devrimleriyle yaşanan toplumsal travma 85 yıllık yakın tarihimizde çeşitli şekillerde toplumumuz tarafından yaşanıyor…
Toplumların sosyal, siyasal ve ekonomik yaşamlarındaki her radikal alışılmışın dışındaki değişimler travma yaratmıştır.
Anadolu insanı Cumhuriyete giden süreçte Yaşadığı Balkan savaşları,1915 Çanakkale Savunması, Birinci Dünya savaşı ve akabinde Yunanistan’la yapılan ve Kurtuluş Savaşı adı verilen cephe savaşların da yaşadığı acılar, yüzyıllardır yaşadığı hayat tarzının bir benzeriydi..
Halkımız yaşanan bu olumsuz süreçte vatanını, bağımsızlığını ve bayrağını kaybedileceğinin bilincindeyken, düşmanın yurttan kovulmasından sonra, genelde toplumun, özelde bireylerin tercih ve yaşam tarzlarında getireceği değişikliklerden ve sonuçlarının yaşamında nasıl bir değişim getireceğini kestirememişti…
29.Ekim 1923 Cumhuriyetin ilanıyla uygulamaya konulan siyasal ve sosyal dönüşüm projelerinin özünü oluşturan İnkılaplar Travma yaratmıştır. Toplum böylesi büyük değişim projesine hazır olmadığı gibi habersizdi de. Örneğin yapılan harf inkılabıyla toplumun çok az kesimimin okuma yazma bilenlerde dahil yüzde yüze yakını okur yazar olamama durumuna düşürülmüştür.
Yapılan inkılaplar, yüzyıllarca sosyal yaşamı belirleyen değerler, alışkanlıklar, yaşam biçimleri, eğitim, ekonomi hukuk vs. gibi tepeden inme radikal devrim niteliğindeki değişimlerin yaşama geçirilmesi toplumun büyük bölümünü rahatsız etmiştir. Bu rahatsızlık toplumsal ayrışmayı doğurmuş, günümüze kadar içerik ve şekil değiştirerek sisteme muhalif hareketler bu halk içinden çıkmıştır… Devrimleri doğma gibi savunan sözde elitler, halkın iradesini ya yok saymışlar ya da hafife almışlardır.
Cumhuriyetin dinsel ve etniğe bağlamındaki dönüşüm ve tek tiplileştirme uygulamaları toplumumuzu derinden etkilemiş var olan anlayış, inanış ve yaşam tarzları yasalarla kaldırılmış, kimliklerin yerine yenileri ihdas edilmiştir.
Bütün bunlar olurken travmalar yaşanmıştır.
Cumhuriyetin kurucu unsurlarından olan Kürtler takriri sükun kanunundan sonra gelişen süreçte yok sayılmıştır. Bu siyasi ve toplumsal değişim sürecinin travması P.K.K yı ve ondan kaynaklanan terörü doğurmuştur.
Yakın tarihimizde çok partili siyasi yaşama geçişteki sancılar, akabinde 27 Mayıs cunta darbesi, 12 Mart Muhtırası, 12 Eylül Askeri darbesi, 28 Şubat post modern müdahalesi, 24 Ocak ekonomi kararları, 28 Şubat sonrası Anasol M hükümeti dönemindeki bankaların boşaltılması olayları toplumsal travmaların en önemlilerinden bazılarıdır.
Yaşanan bu olaylarda bireysel mağduriyetler ve hak kayıpları olmuş, insanların ruhi yapılarındaki tahribat ”travma” sözcüğünde ifadesini bulmuştur.
Toplumsal mutakabatın oluşturulmadığı sosyal içerikli her projenin hayata geçirilmesi tartışmaları çatışmaları, hak ve özgür düşüncenin ve farklılıkların ortadan kaldırılmasının yolunu açmıştır.
1789 Fransız ihtilaliyle önce Fransa, daha sonra Avrupa ve Dünya travma yaşamıştır. Ayrıca 1917’deki Bolşevik Rus devriminin travmatik etkileri 1989 yılına kadar sürmüştür. Travmaların yaşanması kötü sonuçlar kadar iyi sonuçları da olduğu unutulmamalıdır.
Ülkemizde yaşanan sosyal ve siyasal olayların sonuçları yazık ki yaşantımızda unutulmayan yaralar açmaktadır.
Geldiğimiz noktada Atatürk Devrimlerini travmatik etkileri azalmıştır.
Cumhuriyet demokrasiyle taçlandırılarak uygulandığı sürece toplumumuz travmaları yaşamayacaktır.
Dengir Mehmet Fırat’ın tespiti yeni bir şey değildir, yaşanan dönemin tespiti ve ifadesidir.
Yakın tarihimize bakın travmatik olayları ve sonuçlarını görürsünüz.
Ergenekon benzeri oluşumlar yeni travmatik olayların aktörleri olabilirler. Yapacakları her eylem toplumda travmalar oluştururken olumsuz sonuçları olacaktır.
Bütün bu travmatik sonuçlar doğuran olayların nedeni sistemin çelişkileri ve halkın değerleriyle çatışmasındandır.
Halk iradesinin yönetime yansıması demokrasinin tecellisi rejimin açık ve şeffaf olması hukukun herkese uygulanması toplumun travma yaşamasının önünü tıkayacaktır.
Ne yani, devrimler travma yaratmamış mıdır? sorusuna yaratmıştır denilebilir.