SUÇ DUYURUSU
Ömer CELEP
Bizim 9 Temmuz 2014 tarihli yazımızı, Sayın Ahmet Günaydın’ın, 16 Temmuz 2014 tarihli “KÖYLÜ’NÜN SU İSYANI” başlıklı haberini konu ederek, “SUSKUNLUĞUNU” bozan Sulama Birliği Başkanı 19 Temmuz’da cevap adı altında kendisi için sanırız bir bakıma suç duyurusunda bulunmuştur.
Başkan kendisinden önceki başkanı da sanki suçlamıştır. Biz rakamlarla uğraşmak istemeyiz o bizim işimiz değil ancak; ilgili kişi, borçların varlığını, alacaklarının ne olduğunu yazmış ama topladığı paraları harcadığı yerler hakkında bir bilgiye yer vermemiş her nasılsa.
İlgili kişiyi aslına bakarsanız yazdıklarından anladığımıza göre telaşlı ve biraz da tedirgin hissettik. Cevap yazısını bir takım resimlerle cilalamış, doğru olduğu bize göre kesin olmayan bir takım rakamlarla doldurmuş. Bunları yaparken de kendine göre ustaca terimler kullanmış. Örneğin gösteri yapan vatandaşları siyasi olmakla suçluyor. Belki de doğrudur orasını bilemeyiz ama bunu söylerken kendisi de “ben Ak-Parti”liyim mesajı vermeye çalışıyor sanki.
Kendisinin belediye başkanlığı döneminde MHP den belediye başkan seçildikten sonra Ak-Parti ye geçtiğini biliyoruz.
Partinizin hangi parti olduğunun hiç önemi yoktur efendiler! Siz kimsiniz ona bakmalı. Bir partili olmak kimseye ayrıcalık hakkı vermez. Mensubu olduğunuz parti isterse iktidar partisi olsun. Yoksa, Ak-Parti ye geçiş sebebiniz yapmayı planladığınız hukuksuzluğu kurtarmaya yönelik miydi? O gün iktidar partisine geçiş sebebinizin asıl gerekçesi sanki şimdi ortaya çıkıyor gibi.
Bir başka ihbar konusu da; Ilıca, Karabük, Çambükü köylerine 15 Temmuz 2014 tarihine kadar su verilmediğinin doğruluğunu kendiniz kabul ediyorsunuz.
Ziraat ürünü için tam gelişme ve çiçek tutum dönemde bir ürünün susuzluktan dolayı uğradığı verim kaybının maliyetini biz bilemeyiz İlgili dairedeki uzmanlar bilir.
Şimdi bu köylere, yani Ilıca, Karabük, Çambükü ve kendilerinin verim kaybına uğradığını düşünen Tekke, Belevi Dörtyol, Yerkozlu ve diğer köylerdeki ürün sahipleri ilgili devlet dairesine uğradıkları verim kaybını hesaplatıp mahkemeye vermeliler. Uğradıkları zararı sorumlulardan tazmin etmeliler.
Efendim neymiş; “Yedaş elektrik vermemiş, boru patlamış v.s.” Tamam da bu işin sorumlusu vatandaş değil ki. Ortada bir zarar varsa bu zararı sorumlular telafi eder. Vatandaşın suçu ne?
Bu tutum bir kusurun ikrarı sayılır ve ilgililerce gereği yapılmalıdır diye düşünüyoruz.
Başkanın; denetlendiğini, denetleme raporlarının bulunduğunu beyan ederek kendince aklanmaya çalıştığı seziliyor.
Borç ve alacaklarını yazan ilgili vatandaş, toplanan ve sattıkları iş makinesinin paralarını nereye ve nasıl harcadığından hiçbir şey bahsetmemiş. Kanalların yapılış tarihinden beri onarılıp onarılmadığından, deforme olan kanallardaki su kaybı ve su kaybıyla birlikte boşa giden enerji kaybından hiçbir şey bahsetmemiş. Daha neler, neler…Birkaç resim eklemek suretiyle kendini avuturcasına işgüzarlık pazarlamış sanki.
Her neyse artık gerisini taraf olanlar düşünsün. Biz söyleyeceklerimizi söyleriz işimiz biter, çünkü yaptırım gücümüz ve yetkimiz yok.
“Bozulan suskunluk” yazısının içeriğinden anladık ki, birlik başkanı sıfatıyla yazı yazan vatandaş hep, “ben, ben…” ifadelerini kullanmış yani kendisini öne çıkaran bir yapı sahibi.
Bize göre; en çok yalan söyleyenler, kendinden en çok bahsedenler, hep kendini öne çıkaranlardır. Bu yapıdaki insanların sözlerine inanabilecek bir aptal bulunabilir mi bilmem.
Anladığımız bir şey daha var. Başkan sanki borç ve alacakları söyleyip harcadıklarını gizleyişinden kendince bir şark kurnazlığına başvurmuş. Tepki gösterenlerin tepkilerini siyasi yani muhalif, kendisini iktidar destekçisi gibi göstermek suretiyle adeta fetbazlık denemesi yapmış sanki.
Bunca Ali Cengiz düzenbazlığından sonra bir de “halka hizmet” edebiyatı yapılmaz mı? Evimi ipotek verdim borç ödedim mağduriyeti ya da fedakarlık mesajı verme cingözlüğüne girilmez mi?
Aman ya Rabbi! Gören de diyecek ki yahu ne fedakar bir başkanımız var!
Kim bilir o ipotek hangi düzenbazlığa kurulmuş bir tuzaktır? O ipotek kim bilir hangi beklentiye karşı volta ucuna takılmış yemdir?
Toplumda bazı tipler vardır. Çeşitli delege oyunları, evrak düzenbazlıkları, rant devşirme aşağılıkları, fırsatçılık acımasızlığı, hizmet edebiyatı lakırtısı, fedakarlık tuzakçılığı içine girerek girdikleri seçimi kazanma hesapları yaparlar. Bu düzenbazlıklarla belki de kazanabilirler bile.
Bu tiplerin kazandıkları ile ya milletin kaybettiği! Bu tipler hırsızlık, düzenbazlık, evrakı kitaba uydurma gibi oyunları da çok iyi bildikleri için evrak üzerinde iz de bırakmazlar, vay geldi o kurumun haline!…
Başkan bey! Siz de mi bunlardansınız yoksa?
İnşallah böyle değilsinizdir.
Elde tuttuğunuz makamı siz de mi bu şekilde kazandınız yoksa? Eğer böyleyse, kulun hesabına karşı Allah’ın da hesabının olduğunun bilinmesi gerekir diye düşünüyoruz.
Demiş ya Yunus;
“Sizi sıygaya çeker bir Molla Kasım gelir.”
Bu ülkede, evet bu beldede işte şimdi bir Molla Kasım aranıyor.
Duyurulur…