HASAN APAYDIN-İLAHİYATÇI-OSMANLICA BİLİM UZMANI
Dini ve sosyal konularla ilgili olarak televizyonlarda veya değişik platformlarda her gün bir sürü insan konuşmalar yapıyor. Özellikle ramazan aylarında dini ve sosyal konular daha çok gündeme geliyor. Konuşulan konuların içeriklerine baktığımız zaman daha çok toplumun gerçek ihtiyaçlarına cevap vermeyen, problemlerine çare olmayan magazin içerikli ve reyting artırıcı konular olduğunu görmekteyiz.
Yapılan yayınlar gerçekten toplum yararına olması amacıyla yapılıyorsa toplumun ihtiyaçları dikkate alınmalıdır. Sorulardan ziyade sorunlar ele alınmalı ve çözüm yolları önerilmelidir. Biz branşımız gereği olarak daha çok dini konularla ilgileneceğiz. İşimiz gereği ramazan aylarında veya başka zamanlarda televizyonlarda dini konularda konuşan, adının önünde bir sürü sıfatı bulunan pek çok zevatı dinliyoruz. Onların pek çoğu milleti ve ümmeti ilgilendiren bir sürü problem varken daha çok zevzek ve işi magazinleştiren bir kısım cahillerin sorularına cevap vermekle zamanlarını boş yere harcamaktalar. Mesela sakız orucu bozar mı veya cinsel ilişkiyle oruç açılır mı ve benzeri anlamsız sorulara cevap yetiştirmeye çalışıyorlar. Yapılan televizyon konuşmalarında, cami vaazlarında mutlaka milletin sorularına cevaplar verilmeli ama bana göre bu konuşmalarda milletin ve ümmetin sorunları ve çözüm yolları daha çok önem arz etmektedir. Eskiden bilgi önemliydi ve bilgiye ulaşmak zordu. Zamanımızda ise bilgiye ulaşmak çok kolay hale geldi. Artık herkes kendine göre her şeyi bilir hale geldi. Toplumda sözü dinlenen insanlar toplumun soruları yerine sorunlarına odaklanmalıdırlar. Mesela kendini yetkin ve etkin gören hocalar milli ve manevi değerlerden her gün uzaklaşan bu topluma ne gibi çözüm önerileri sunarlar. Bana göre ülkemizde yeterince yetişmiş insanda var kaynak da var. Ama istediğimiz maddi ve manevi refah seviyesine bir türlü ulaşamıyoruz. Müslüman olmayan Almanya, Japonya gibi yabancı milletleri örnek gösteriyor ve çoğu zaman onların ürettikleri malları kendi ürünlerimize tercih ediyoruz. Hepimiz suçluyuz. Doğru teşhis koyamazsak doğru tedavi olamayız. Bana göre en çok ihtiyacımız olan şey güvendir. En büyük sorunumuz ahlaktır. Millet olarak kendimizi dindar görüyoruz ama bana göre ahlaksız dindarlık olduğu için dünya ve ahiret hayatımıza bir yarar sağlamıyor. Vatandaşlar olarak birbirimize güvenemiyoruz. Hatta öyle kötü şekilde bunu zihinlere yerleştirdiler ki bu zamanda babana bile güvenmeyeceksin sözünü ben çok duydum. Bu durum çok acı ve sürdürülemez bir durumdur. Milyonluk şehirlerde yaşayan insanların çoğu bırakın mahalleyi kendi apartmanındaki yan komşusunu bile tanımıyor. Mahkemeler ve icra daireleri milyonlarca dosya ile dolu durumdadır. İnsanların pek çoğu trafikte kural tanımaz haldeler. Adalet, liyakat, hakikat, hak, hukuk, vicdan, sadakat, emniyet, merhamet, muavenet, ehliyet, nedamet, hoşgörü, cesaret, sevgi-saygı birlik-beraberlik, beşaret, hakça paylaşım, kardeşlik, diğerkâmlık, selamlaşma, bayramlaşma, güler yüzlü olmak, erdemli olmak, sabırlı olmak, hakkı ve sabrı tavsiye etmek, sevinç ve hüzünleri paylaşmak gibi duygularımıza ne oldu. Çok bilen ve televizyonlardan çok para kazanan hatip olan hocalarımız niçin bu sorunları gündeme getirmez ve çözüm önerileri sunmazlar. Ülkemizde bulunan iki yüzden fazla üniversitede görev yaparken kasılan sosyologlarımız ve akademisyenlerimiz bu konulara niçin kafa yormazlar. Özellikle ilahiyat hocalarımız ne işe yararlar.
İçinde bulunduğumuz durum çok da iç açıcı değil ve pek çok insan şikâyetçi. Hepimiz kendi çapına göre bundan sorumluyuz. Hiç kimse masum değil. Yapmamız gereken toplum olarak toptan, yaptığımız hatalardan dolayı tövbe edip iyi olmaya söz vererek yeni bir hayata başlamalıyız. Bu durumu yok sayarak ve ya kafamızı kuma gömüp görmezden gelirsek bu gün bizi sokmayan yılanlar bizi de sokabilir. Ya hep beraber yeni bir başlangıç yaparak özümüze döneceğiz ya da debelenmeye devam edeceğiz.
Son söz üstadın olsun.
Eski hal muhal. Ya yeni hal ya izmihlal.
NOT: Bu makale siyasi amaçla değil insani amaçla yazılmıştır.