Yeşilyurt (Sepetli Oba) Köyü
Yazan:
Enver SEYHAN
Sene: 2019
Nisan ayının son günlerini köyüm Oba’da geçirdim. Bu esnada, köyde yaşayan veya gurbette ikamet edip de köye yaz tatili için gelen bazı şahıslarla sohbet etme imkanım oldu.
Bunlardan biri de Hamid’in Mıstık namıyla bilinen Mustafa Canik idi. Mustafa Canik, yaklaşık kırk beş senedir Avustralya’da yaşıyor. 1939 doğumlu olduğunu ifade etti. Hatta rahmetli babamın kendisinden bir sene sonra askere gittiğini de belirtti. Kahvenin balkonunda epeyce lafladık. Benim asıl meselem soyları ile ilgili bilgi alıp alamayacağımın hesabıydı.
Nereden geldiklerini sordum. Kendilerinin boyuna Cenüklü deniyordu ve Çarşamba’dan geldiklerini de duymuştum.
Annem konuşmalarımızda, Koca Memmed dedemin “onlar Balahur’dan gelme” dediğini söylemişti.
Cenüklü kabilesi yani soyadı Canik olan sülale, aslen Sürmene’den yola çıkarak Çarşamba’nın Balahur köyüne geliyor. Bunlar dört kardeşmiş. Nasıl oldu ise Balahur’da kavga ediyorlar ve boyun büyüğü Mustafa Balahur’dan ayrılıp gele gele Oba köyüne geliyor ve köyü kuran Omarlıoğlu ailesinin emrine giriyor.
Mustafa Oba Köyü’nde evleniyor, dört oğlu bir kızı dünyaya geliyor.
Mehmet, Ahmet, Hasan, Hamit ve Medine.
Büyük oğlu Mehmet, evlendikten ve kızı Emine doğduktan sonra askere gidiyor ve şehit düşüyor.
Burada şunu ifade edeyim:
1840’larda yerleşim yeri olmaya aday Oba Köyü, Türkiye’nin muhtelif yerlerinden gelen boyların meydana getirdiği ve yerleştiği bir köydür. Buna rağmen Dünya Savaşı’nda ve İstiklal Harbi’nde elliden fazla şehit vermiştir.
Hane sayısı esas alındığında bu sayı oldukça yüksek ama hakikat de bu. Şehit belki daha bile fazla.
Oba Köyü’nü Omaloğlu (Omarlıoğlu) Deli Süleyman ailesi kurmuştur. Omaloğların geldiği memleket Çarşamba’dır. Başka bir yazımda ele almıştım. Önce Halamaz’ın alt kıyısına yani Yenice’ye yerleşmişler. Sonra Obayeri’ne varıp çadır kurmuşlar. Sepetli ile bu yüzden çatışmışlar hatta bir de adamları öldürülmüş. Tekrar Yenice’ye dönmüşler ancak nasıl olduysa orada yine tutunamamışlar, geri dönmüşler bu sefer de Kehinaltı’nda konaklamışlar. Nihai durak olarak mevcut Çınar hanesinin bulunduğu yerde otağ kurmuşlar.
Oba Köyü’ne gelip yerleşen Balahurlu Mustafa evvela Omaloğullarına çoban durmuştur. O zamanlar Omaloğulları çok zenginmiş. Gel zaman git zaman Omaloğlu Hacı Gülahmet Mustafa’nın kendisine tarla açmasını önermiş. Mustafa da şu anda mevcut Uzungeriş’teki tarlayı açmış. Tarla açmak “kök sökmek” anlamına geliyor herhalde. Bir taraftan da toprağı ekilip dikilecek duruma getirmek olarak anlamak lazım.
Cenüklü MUSTAFA’nın beş çocuğu doğmuştur. Büyük oğlu Mehmet’in cephede kaldığından yazımın başında söz etmiştim.
İkinci oğlu Gırtıl namıyla bilinen Ahmet’tir. Ahmet de vatan savunması için gitmiş yedi sene cephede kalmıştır. Köye dönünce Kel Akça İbrahim’in kızı Fadime ile evlenmiştir. Bu izdivaçtan Mustafa ve Ümmühan adında iki evladı dünyaya gelmiştir.
Mustafa yaklaşık kırk beş seneden beri ailesiyle beraber Avustralya’da yerleşmiştir.
Mustafa’nın karısı Emin Hoca’nın kızı Emriye’dir.
Çocukları:
Mürüvvet, Nevzat, Fadime ve Fatma.
Ümmühan ise Sepetli köyüne gelin olmuştur.
Balahurlu Mustafa’nın diğer oğlu Zilli namıyla anılan Hasan’dır. Zatı tanımadım. Kızı Hatice’yi tanıyorum. Hatice Kör Osman adıyla tanınıp bilinen şahısla evlenmiş olup Yusuf ve Mehmet adlarında iki oğlu doğmuştur.
Ailenin soyadı Güler’dir.
Mustafa’nın dördüncü oğlunun adı Hamit. Hamit Taşova’da gece bekçisi olarak vazife almıştır.
Karısının adı Fadik’tir.
Fadik bugün bile geçerli olan namıyla anılan Çoni’nin kız kardeşidir.
Çoni’nin adı Ahmet’tir.
Karısı Andıran köyündendi ve adı Hanım’dı diye biliyorum.
Evlatları:
Hasret, Kudret, Hüseyin ve Tesmiye.
Hamid ve Fadik’in evlatları:
Mehmet, Mustafa, Meryem ve Ayşe.
Mehmet sanırım hastalandı ve 1977 yılında vefat etti. Mustafa ise Hamid’in Mıstık olarak tanıttığım şahıs olup sülalenin hikayesini anlatan kişidir.
Meryem:
Ahmet Çavuş namıyla bilinen Ahmet Özdemir’in oğlu Veli Usta’yla evliydi.
Ahmet Çavuş Oba köyünde uzun süre muhtarlık görevinde bulunmuştur.
Ayşe:
Karacalar boyundan Ali Ak yani namı diğer Gövelek’in oğlu Osman Ak ile evliydi.
Balahurlu Mustafa’nın kızı Medine’dir. Köyde şöyle söylenirdi:
“Medine’nin Ahmet.” Diğer namıyla Koca Ahmet.
Koca Ahmet’in babası Mehmet Kışlacık köyünden göç edip Oba’ya yerleşmiştir. Daha önce bu sülale hakkında bilgi vermiştim. Soyadları Türkeri idi ama Türker olarak düzeltme yaptıklarını biliyorum.
Cenüklü boyunun soyadı Canik’tir.
Boyun büyüğü Mustafa’nın üç aşağı beş yukarı 1850’den sonra doğduğunu var sayıyorum. Mustafa’nın karısı İkidişler sülalesindendir.
*
AKÇALAR:
Burada adı geçen Kel Akça İbrahim hakkında iki kelam etmek gerektiğini düşünüyorum. İbiller boyundan olup Kafkasya’dan Kemah’a, oradan da Kale köyüne gelip yerleşen Abdurrahman’ın oğludur. Sülale Kale’den de göç ederek Oba Köyü’ne yerleşmiştir.
Abdurrahman oğlu İbrahim’in birkaç oğlu olmuş. Galiba iki kızı olmuş. Kızlardan birisi bu Balahurlu Mustafa’nın oğlu Ahmet’le evlenen FADİME’dir.
Akça İbrahim’in karısı Kara Mıstık’ın kız kardeşi Fadime’dir. Fadime, kızı Fadime’nin doğumunda vefat ettiğinden dolayı aile büyükleri kız çocuğuna Fadime adını vermişler.
İbiller sülalesinin Kel Akça İbrahim koluna Akçalar derler.
İbrahim’in oğlu Hüseyin Destek’ten evlenmiş ve
üç çocuğu doğmuştur.
Alişen, İbrahim ve Nuriye.
Akçalar ailesinin soyadı Aydın’dır.
Oba Köyü’ndeki Temiz, Ünay ve Aydın soyadını taşıyan aileler İbiller boyundan olup Kafkasya’dan Erzincan’a oradan Hüvelen Kale köyüne, 1840’larda ise yeni yerleşim yeri olan Oba Köyü’ne göç etmişlerdir.
Kafkasya’daki atalarının adı Ahmet’tir. Ahmed’in oğlu Abdurrahman’dır.
Abdurrahman’ın oğulları:
Ahmet: Soyadı Temiz.
İbrahim: Soyadı Aydın.
Osman: Soyadı Ünay.
*
KARAMISTIKLAR:
Kara Mıstık adı geçti.
Karamıstıklar boyu hakkında annem Koca Memmed’in kızı Emine’yle konuştum.
Kara Mıstık’ın baba adı Osman, ana adı Emine’dir. Kaçak Emine derlermiş.
Annemin babaannesi Karamıstık’ın kız kardeşi
Şerife’dir. Uygun düşmediği içün burada yazamayacağım namıyla meşhur yiğit ve gözü pek bir kadındır.
Şerife ebe’nin anlattıklarından hafızasında kalanları bana aktardı.
Şöyle dedi:
“Kara Mıstık yani Mustafa üç erkek ve beş kız kardeşlermiş.
Sülalenin köyde bilinen geniş ve genel adı DAĞLIOĞULLARI / Dağloğlardır.
Mustafa ailesi köyde bugün dahi Karamıstıklar olarak anılmaktadır.
Bir kardeşinin adı Ali olup rivayete göre üç yüz koyunun ardında on üç yaşında ölmüş.
Öbür kardeşin adı ise Mehmet’tir. Büyük ihtimal seferberlikte kalmış.
Çarşamba’dan Aşık Gadinge’yle evliymiş. Havva ve Fadime adlarında iki kızları dünyaya gelmiş.
Kızlardan Havva, Sarı Recep diye anılan Tostuklar sülalesinden Hasan oğlu Recep Ceylan’la evlenmiş.
Fadime ise, Çarşamba’ya gelin gitmiş.
Taşova’da ikamet eden İlyas Günel’in karısı Çarşamba’ya gelin giden Fadime’nin kızıdır.
(Baldıran yaylasında “Aşığın Eğreği” diye bir yer
vardı. Koyun sürüsünü yaz sıcağında oraya eğreklediğini düşünüyorum.)
Kara Mıstık’ın Beş Kız kardeşine gelince:
FADİME:
Kel Akça İbrahim’le evlenmiş olup yukarıda söz ettiğim gibi kızı Fadime’nin doğumundan birkaç gün sonra vefat etmiş. Kızına kendi adını vermişler.
HAVVA:
Bu sülaleye Aliçeçeler dendiğini biliyorum.
Havva boyun büyüğü Ali Çeçe (Sülaleye köyde Alidayılar dendiğini de söylediler.) ile evlenmiş ancak çocuk sahibi olmadan ölmüş. Ali Çeçe, Kaya ve Abdullah Eşmeci’nin babasıdır. Kaya askerde veya vadesiyle ama genç yaşında bu yalan dünyaya veda etmiş. Kızı Meliha hayattadır.
Ali Çeçe Havva’dan sonra ikinci defa Arpaderesi’nden evlenmiştir.
NAZİFE:
Adil Hoca’nın annesidir. Adil Hoca’nın soyadı Erişgen’dir. Bugün itibariyle Adil Hoca’nın çocukları köyden göçmüşlerdir. Köydeki hanelerinin yeri gün itibariyle arsadır.
AYŞE:
Çarşamba’dan gelerek Oba’ya yerleşen Salih Çavuş’la evlenmiştir. Bu evlilikten bir erkek dört kız evladı dünyaya gelmiştir.
Ömer, Hatice, Fehime, Rabia, Fadime.
Kısaca Ömer’den bahsetmek gerekirse:
Tostuklar boyunun Aliler kolundan Emine ile evlenmiştir. Kendisi “Allerinkızı” namıyla meşhurdu.
Ailenin erkek evladı yoktur. Dört kızı dünyaya gelmiştir.
Sefer, Hamide, Salime ve Döndü.
Salih Çavuş’un kızlarını da kısaca yadetmek istiyorum:
Hatice:
Abdurrahman oğlu Ali oğlu Mustafa Ayral ile evlenmiştir. Şahıs Sarı adıyla anılmıştır.
Fehime:
Saruca İbrahim oğlu Mehmet oğlu Halit Hoca’yla evlenmiştir.
Rabia:
Reşit oğlu Hatip Hoca oğlu Abdurrahman’la evlenmiştir.
Fadime:
Birkaç evlilikten sonra son defa Hasan Canik’le evlenmiştir.
Aile Soyadı Kanunu çıktığında “Genç” soyadını almıştır.
Köyde Güler soyadını taşıyan aileyle kardeş çocuklarıdır. Yani Salih Çavuş’la Mehmet Çavuş kardeştir.
Çavuş ünvanı askerdeki rütbelerinden dolayı şahısların üstünde kalmaktadır.
ŞERİFE:
Sohu Ahmet oğlu Mustafa ile evlenmiştir. Mustafa’dan Memmed, Ahmet ve Ayşe dünyaya gelmiştir. Mustafa seferberlikten geri dönememiştir.
Koca Memmed ( Doğum tarihi: 1898) Ahmet Kahyalardan Ömer’in kızı Fadik ile evlenmiştir. Sanırım Ömer de seferberlikten dönememiş şehit olmuştur.
Fadik (Doğum tarihi: 1909) elli yaş sınırına gelmeden vefat etmiştir.
Koca Ahmet:
İkidişlerden / Ustakızılardan Emine’yle evlenmiştir. Kardeşleri Ali oğlu Mustafa ve Ömer’dir.
Ayşe:
Hatıç’ın oğlu Ahmet Can ile dünya evine girmiştir.
Kara Mıstık’ın evlatları:
Davut, Emine ve Hanife.
***
Notlarımı karıştırınca bazı bilgilere ulaştım. Tekrar gibi olsa da buraya kaydetmek istiyorum:
İbiller sülalesinin Kel Akça İbrahim kolu hakkında şunları yazmışım:
İbrahim oğlu Hüseyin oğlu Alişen oğlu Hasan oğlu Mehmet Aydın:
“Türkmenistan’dan Erzincan’a, oradan Oba’ya gelmiş bizim sülale” dedi. Fakat Oba’dan evvel Kale’de konakladıkları ve yerleştikleri notunu almışım.
Konunun özünü İbiller boyunun Abdurrahman oğlu Ahmet oğlu Musa Kazım oğlu Musa oğlu Şükrü Temiz’in çok iyi bildiğini biliyorum.
Şükrü Temiz’den gelen bilgileri konu ettim.
Akça İbrahim’in hanımı Karamıstık’ın kızkardeşi Fadime’dir. Bu konuda yukarıda izahat verdim.
Oğullarından hayatta kalanın ve evlenip yuva kuranın adı Hüseyin’dir. Hüseyin Destek’ten evlenmiştir. Çocuklarının adlarını yukarıki bahiste yazdım ama burada tekrar edeceğim:
Alişen, İbrahim ve Nuriye.
*Alişen dedeyi ve karısı Sağır Ahmet’in kız kardeşi Sündüz ebeyi dünya gözüyle gördüm, tanıdım ve bildim. Evlerinin avlusunda gözümün önünde tebessüm ederek öylece duruyorlar. Yığmalık yolunda birlikte yürürdük bazan rastladıkça, onlar ihtiyar hallerinde Çakmak Deresi’ndeki tarlaya giderlerdi.
Evlatları:
Oğulları Hüseyin, Hasan, Mustafa, Mehmet, Ahmet ve kızları Meliha ile Mediha’dır.
Bu ailenin oğulları Mehmet ve Ahmet vaktiyle Türkmendamı köyüne yerleşmişler, orada evlenmişler ve orada bu dünyadan göçmüşlerdir.
*İbrahim’le yani namı diğer Kel İrbam’la dünya hayatında aynı yıllarda, çocukluğumda yaşamış olsam da kendisini hatırlamıyorum. Yayladan da anımsamıyorum. Karısı Musa Efendi’nin kızı Fadime’dir.
Evlatları:
Osman Aydın:
1990 yılında köyün muhtarı idi. Görevi esnasında vefat etti.
Kazım, Nazım, Namiş, Zeynep, Sebiha.
*Nuriye ebeyi de çok iyi tanıyorum. Yayla komşumuz da oldular. Kocasının adı Gülahmet Özgür. Gülahmet Çavuş namıyla anılmış yaşadığı devirde.
Çocukları:
Muharrem, Muammer, Necip ve Necibe.
Gülahmet Çavuş’un ikinci eşi de var. Halit Hoca’nın kızı Ünzile.
Ondan da çocukları var.
Hasibe, Sabiha, Mediha, Şükriye.
Ünzile Gülahmet Çavuş öldürülünce Darma’da Mustafa Çavuş’un Mustafa ile evlenmiştir. Bu izdivaçtan kızları Semiha doğmuştur.
Gülahmet Çavuş’un çocukları Özgür olan soyadlarını Özgün olarak güncellediler diye biliyorum.
***
MEMİŞOĞULLARI:
Tostuklar:
Memiş oğlu Emin oğlu Saruca İbrahim oğlu Mehmet Hoca oğlu Halit oğlu Fevzi oğlu Fikri Seyhan’dan aldım yazacağım bilgileri.
Önceki adı Memişoğulları sonraki adı ise sülale zincirindeki Emin’in kayın pederi Tostuk’tan mütevellit Tostuklar olan sülalenin soyağacını tanzim etmiş ve gerçekten çok güzel bir soyağacı fotoğrafı oluşturmuş.
Muhtarlık da yaptığı için Fikri Seyhan’a Köy Karar defterlerini sordum. Şaban Efendi’den beri mahfazada saklandığını ifade etti. Bu şunun için önemli; eğer vefat edenler, doğanlar, evlenenler, askere gidenler kayıt edildiyse 1920’lerden yetmiş yıl geriye doğru bazı bilgileri Köy Kayıt Defteri’nden öğrenme imkanı hasıl olacaktır.
Tostuklar sülalesinin Halamaz’dan geldiğini biliyorum. Fakat onun da hikayesi var. Sivas’tan geldiklerine dair Rahmetli Davut Tuna’dan dinlemiştim. Şu cümleyi kurmazsam ziyan etmiş olurum:
“Yaşadıkları dönemde kıymetlerimizin farkına varamadım; üzüntüm sadece bunun içindir.”
Davut Tuna şunu da ilave etmişti:
Oğlu Mehmet Tuna Sonusa’da görevli iken oraya ziyarete gittikçe Tostuklar sülalesinden Sonusa’da insanlara rastlamış. Onlarla sülale geçmişi hakkında konuşmuşlar. Sivas’tan göç edildiğini onlar ifade etmiş. Hatta Sivas’ta tarlalar dahi duruyormuş. Demek ki sülalenin kökü Sivas, Karahisar veya Suşehri’nden sonra gelip yer yurt edindikleri Sonusa’da yerleşmiş dal budak salmış.
Halamaz’dan gelen Memiş oğlu Emin’dir. Bir hadiseden dolayı Halamaz’a kaçtığı, orada emrinde çalıştığı adamın kızıyla evlendiği yönünde bilgiler kalmış aklımda.
Hacı Dayı’nın Şükrü dayı İstanbul’da mahalle cami bahçesinde çay içerken şöyle dedi:
“Sizin dedeniz Halamaz’dan Oba’ya imam olarak gelmiş.”
Fakat böyle bir şey yok. Belki okuma yazma biliyorsa müezzinlik yapmıştır. O zamanlar imam ataması olmadığından bilgisi varsa namaz da kıldırmıştır.
Bu yazdıklarım Şükrü dayının sözü üstüne kurduğum varsayımdır!
Bir yandan da Emin’in mezarının eski cami haziresinde olduğuna dair bir bilgi kulağımda kalmış. Bu da bir varsayımdır. Bilgi kaynağım Hacı Mustafa böyle bir husustan hiç söz etmedi.
Emin, Halamaz’dan Oba’ya geldiğinde şu anda Sağırların Osman’ın evinin olduğu mahalde konaklamıştır, orada ev bark kurmuştur. Zaten Osman Ünay’ın evinin olduğu yer, bir kuşak önce Emin oğlu Halil oğlu Ali oğlu Ahmet Özdemir’e aitmiş. Üst tarafında Mehmet Hocaların hanesi, yanında Ömer Tuna’nın evi, diğer tarafta Sarı Receplerin evleri var.
Saydığım şahıslar Memiş oğlu Emin’in torunlarıdır.
Memiş oğlu Emin’in çocukları:
(Tostuk’un Emin)
HALİL
MEHMET
ÖMER
SARUCA İBRAHİM
TOSTUK lakabıyla sülaleye adını veren şahıs Emin’in kayın babasıdır. Emin’in doğum tarihinin 1820 yılları olma ihtimalini oldukça yüksek görüyorum.
Ömer’in oğlu olmadığından erkek tarafından inkıtaya uğramıştır. Kızı Hatice, Hatıcınoğlu namıyla anılan ve bilinen Ahmet Can’ın annesidir. Kocası Azap Ali’dir.
MEHMET hakkında diğer bölümlerde bilgi vermiştim.
Kızları Gülfadik ve Şerife.
Şerife Arpaderesi’nde evlenmiştir. Gülfadik ise Halil emmisinin torunu Veli ile evlenmiştir.
Veli ile Gülfadik’in iki kızı doğmuştur.
*EMİNE Ömer Genç’in karısıdır. Ömer Genç, Salih Çavuş’un Ömer olarak tanınırdı. Çarşamba’dan göç ederek Oba Köyü’ne yerleşmişler.
Ömer Genç’in Kardeşleri:
(Yukarıda izahat verdim ancak burada da kısaca değinmenin yerinde olacağını düşünüyorum.)
Rabia:
Hatip Hoca oğlu Abdurrahman ile evlenmiştir.
Hatice:
Abdurrahman oğlu Ali oğlu Sarı Mustafa ile evlenmiştir.
Fehime:
Tostukların Halit Hoca ile evlenmiştir.
Atike (Fadime) :
Bildiğim kadarıyla Zilli diye nam bulmuş Cenüklü Hasan’la evlenmiştir. Avustralya’da rahmet-i Rahman’a kavuşup oraya defnedilmiştir. Hamit oğlu Mıstık (Mustafa) Canik damadıdır. Kızı Afiyet önceki kocasındandır.
*FADİME ise Abbas Günel’in karısıdır.
Abbas Günel orta yaşlarındayken vefat ettiği için hiç görmedim, tanımıyorum. Oğlu Gülahmet ve kızı Emine’yi tanıyorum. Fatma adında bir kızları daha olduğunu duymuştum.
Emin oğlu Mehmet oğlu AHMET oğlu Recep Özkan.
Recep’in karısı Isıtmapınar köyündendir. Adı Emine’dir. Ahmet’in diğer oğlu Bilal savaşta cephede kalmıştır.
Kız kardeşleri Fadik hakkında önceki bölümlerde bilgi vermiş ve Salih adlı şahısla evlendiğini yazmıştım.
Salih’in soyadı Erol.
Halil’in çocukları;
Ali:
Soyadları Özdemir.
Hasan ve Süleyman:
Soyadları Ceylan.
Ailenin kızları Kezban, Zeynep ve Mercimek köyüne gelin olan Emine’dir.
Ali’nin iki oğlu var:
Ahmet ve Veli.
Veli hakkında yukarıda yazdım. Oğlu olmamıştır.
Ahmet Özdemir’in çocukları :
Mehmet, Veli, Sarı Ali, Hamit, Döndü, Fadime, Sündüs ve Binnaz.
Halil oğlu Hasan’ın çocukları:
Recep Ceylan, Mehmet Ceylan, Selver ve Hamide.
Recep Ceylan:
(Sarı Recep)
Aşık Gadinge ve Mehmet’in kızı Havva ile dünya evine girmiştir.
Mehmet Ceylan hakkında daha sonra bir bahis açmak istiyorum.
Selver, Kuruhüseyinlerden Ahmet Çınar’la evlenmiştir. Ahmet Çınar, Dırık namıyla ün yapmış olup köyde muhtarlık vazifesi de görmüştür.
Hamide ise Sağır namıyla bilinen Ahmet’le evlenmiştir.
Halil oğlu Süleyman:
(Sarı Süleyman derlermiş. Tostuklar sülalesinin kökünde sarı renk hakimiyeti söz konusudur.)
Gülahmet, Hatice, Fadime ve Emine.
Sarıca İbrahim:
Karısının adı Gülüşan’dır. Gülüşan’ın Halamazlı olduğunu düşünüyorum.
Çocukları:
Mehmet Hoca, Osman, Ömer, Mustafa, Gülfadik, Havise, Döndü, Kayakız.
Kayakız Dereköy’de evlenmiştir. Çocuğu doğmamıştır.
Taşova’daki Foto Cem fotoğraf stüdyosu sahibi Osman Bahar, Kayakız emenin üvey torunudur.
Döndü Boraboy’da evlenmiştir. Oğlunun adı İbrahim’dir.
Havise, Galala’da evlenmiştir. Ahmet ve İsmail adında iki oğlu ve kızı Ayşe doğmuştur. Türkmendamı’nda evli bir kızı daha olmalıdır. Saim Dayı’nın annesi de Havise’nin kızıdır.
Gülfadik yine Boraboy’a gelin gitmiştir.
Sarıca İbrahim oğlu Mehmet Hoca’nın çocukları ;
Şaban, Halit, Emin ve Gülüşan.
Gülüşan Apul Çavuş’la evliyken vefat etmiştir.
Sarıca İbrahim oğlu Osman’ın çocukları:
Ahmet Tuna ve Davut Tuna.
Sarıca İbrahim oğlu Ömer Tuna çocukları:
Kayakız, İdris, Hakkı, Yunus , Fazlı ve Hatice.
Sarıca İbrahim oğlu Mustafa çocukları;
İbrahim Tuna, Kadriye.
Kadriye Baraklı’da evlenmiştir.
…
Bu sülalenin geçmişinde çok sevilen bir babaanne Gülfadik gelip geçmiş dünyadan… Çocuklarına bu kadar Gülfadik adı koymalarından belli…
Bir de Kayakız adında önemli biri olduğunu düşünüyorum evvelki dönemlerde.
…
***
KADİRAĞALAR:
Mehmet (Faruk) Apaydın ailesi ve sülalesi hakkında hikayenin devamında şunları yazdı:
Kadirağa’nın yani Mehmet Apaydın’ın ikinci oğlu ise benim babam Bekir. Önce Güllü emesinin kızı Sıddıka ile evleniyor ama doğum esnasında hem kendi, hem de evladı ölüyor.
Sonra Boraboy’dan Ayşe / Nakşiye ile evleniyor.
Evlatları:
Sündüs, Sıddıka, Ömer, Fadime ve Mehmet.
(Güllü emenin kocası Köse Dede ile yaylada bir iki sene mal güttüm. Adı Mehmet imiş, onu çok sonra öğrendim. Güllü emeyi de Köse dedeyi de iyi tanıyorum. Biz o zamanlar, adı ile değil malum bu namı ile hitap ederdik. Çünkü adını bilmezdik.
Köse dede, dedemin dayısının oğlu, babaannemin de amcasının oğluydu. Yaylada evlerimiz arkalı önlüydü. Yaylacıların aralarında samimiyet vardı. Yayla havası daha bir başka oluyordu.
Yaz günlerinde yaylada, gece “ateş böcekleri” çıkar, ışık yakarak dolaşırlardı. Çocukluk değil mi, biz de kovalardık, yakalamaya çalışırdık.
Gürgen ağacında üreyen mantar türünü Köse dededen öğrenmiştim. Yıkılmış, kurumuş, çürümüş gürgen (kayın) ağacı nemlenir de üstüne güneş vurursa mantar üretiyordu. Tavada tereyağında kavurunca etten bile lezzetli oluyordu. Bu olay olup biteli aradan
45 sene geçti.
Kocagürgenindere’nin üst yanına, biraz düz bir alana, Kamburyeri’nin alt kıyısına, derenin içinden kestiğimiz ağacı zor şer sürükleye sürükleye getirerek “Çıkrıncak” yapardık. Ertesi gün vardığımızda “Çıkrıncak” kesilmiş doğranmış olurdu. Kimin yaptığını bir türlü bulamadık, bilemedik.
Bir usta elinden çıkmamış da olsa, ağacın taşıma kapasitesi ölçülmemiş de olsa, biz de yaparken kazığına ve bağlantısına azami dikkat gösteriyorduk. “Çıkrıncak” hızla dönmeye başladığında başlık yahut her ne kadar anlamı tam manasıyla karşılamasa da yeni deyimle mil kırılsa, ağaç oyuğundan çıksa veya bağlatısından kopsa gerçekten sorun olma ihtimali vardı.
“Acaba” diyorum, bizim düşüp telef olacağımızı düşünüp de Köse dede mi çıkrıncağı yerinden söküp ağacı tam orta bağlantısından kesiyordu? Bunu bize hiç açıklamadı. Başkası da kesmiş olabilir, koyun çobanları da ihtimal olarak şimdi aklımdan geçiyor.
Süleyman, Mustafa, rahmetlik Ali vardı da başka daha kimler vardı yanımızda, şimdi hatırlamıyorum.)
(Adına “çıkrıncak” dediğim döngünün köye, yöreye, bölgeye göre adı değişebiliyor.)
Mehmet (Faruk) şöyle devam etti:
“Müdür Hocalarla başka akrabalık da var ama ben ötesini bilmiyorum.”
Faruk’un bu sözünden sonra aklım kurcalandı: “Belki sıhriyet bağı vardır.”
“Annemin Oba’da başka akrabaları da var.
Mesela Davulcu Mehmet (Yılmaz) emminin hanımı (Adı Nurdan) anamın amcasının torunlarındandır.
Kaya Çavuş’un ilk hanımı (Adı Döndü) Ahmet Akkaya’nın anası da anamın amcasının kızıdır.
Diyeceksin ki ne alaka?
Onlar Sepetli’den gelme. Evet öyle.
Yani şu:
Annem tarafından Boraboy’daki dedemin kardeşlerinden biri Sepetli’de, diğeri Halamaz’da, kendisi de Boraboy’da yerleşmiş.”
*
(Faruk’un anlatımlarından anlaşılıyor ki anne tarafı da Boraboy’a başka bir diyardan göçmen gelmiş. Kardeşlerden biri Sepetli’de ve diğeri de Halamaz’da yerleşmiş. Sepetli, Boraboy ve Halamaz kolları yeniden tanışmalı mı konuşmalı mı diye geçiyor içimden.
İnsanlar birbiri ile çok yakın akraba olmasına rağmen ruhen ve gönül olarak birbirinden uzaklaşmış mı, ilgisiz mi kalmış? Bu konuda yorum yapmak lüzumsuz bir taraftan, düşündürücü yine de diğer taraftan…
Bu kadar ayrıntılı yazmamın sebebi şudur:
Belki gelecek nesillerin alakasını çekebilecek küçük bir hatırat kalır geride.)
*
Kadirağalarla alakalı kısımda parantez içi bölümler tarafımdan eklenmiştir.
*
Oba Köyü döğüş çekiş niza kavga arasında Sepetli Köyü’nün bir mahallesi şeklinde kurulmuştur. İki köyün muhtarlığı ve Sepetli nahiye olduğu dönemde Nahiye Müdürlüğü Sepetli’dedir. Sepetli aynı zamanda Derbentçi sıfatını haiz bir köydür. Yani Sepetli’de son dönemde Ulu Yol’un muhafazasından güvenliğinden asayişinden sorumlu bir karakol vardı.
Oba Köyü 1850 yılında 10 hanedir. Osmanlı döneminden kalma adet ve uygulamayla evdeki diğer şahıslar hükümsüzdür, hane reisi babadır.
Devlet teba ile ilişkisinde karşısında haneden bir kişi görmek isterdi ve o da evin reisi sıfatıyla babaydı. Hane sayısını 5 ile hesaplayınca Oba Köyü 1850 yılında 50 kişiden ibarettir.
Oba Köyü muhtarlık vasfını aldığında Canik Dağları boyunda Taş Kesiği bölgesi ve Karataş’ta haktardı. Sonra bu durum ortadan kalktı. Yahut hala aynı da kimsenin haberi yok.
İçten saygılarımla.
Enver Seyhan
Oba köyü