İnsanoğlu doğduğu topraklara benzermiş. Kendi toprağının özelliğine uygun bir karakter taşırmış.
Taşovalı; ilçeleri ile ilgili gelişmelere iyi niyetle bakmış olsa da. Bu iyi niyeti karşısında pek fazla kazanılman içerisinde olamamıştır.
Süreç içerisinde gelişmemiz şöyle dursun, aksine gerilemiş ve çok fazla göç vermiştir. Geçmişin popüler ilçesi Taşova, bu popülaritesini zamanla yitirmiş, yatırımlardan pay almak için gayret içinde olmadığımızdan hak ettiği bir duruma gelmekten oldukça uzaklaşmıştır.
Siyasilerimizin çoğu, kamuya adam yerleştirme ve tayin işleri ile uğraştığından bu günlerde sıkıntılı günleri yaşayacağımızı bir türlü kestirememişlerdir.
Taşova’da yaşamak emekliler için cazip olsa da, gençlerimiz için bir azap olmuştur. İşsizlik gençlerimizin belini bükmüş, çoğu ise İstanbul’un yolunu tutmuştur.
Orta ve küçük çaplı da olsa, yatırımlardan nasibini alamayan Taşova’da bizlere de büyük görevler düşmektedir.
On bini bile bulmayan nüfusun problemlerini aşmak çok zor olmasa gerek…. Nüfus azsa, problemlerde o denli az demektir. Sıkıntılarımızı aşamıyorsak, mutlaka bir yerlerde arıza söz konusudur. Arızanın nedenlerine şöyle bir göz atalım.
Dışarıdan gelen herkes, Taşovalıyı sevip, sayıyor. Bizler ise; birbirimizi sevmekten uzaklaşıyor, birbirimize sırtımızı dönüyoruz.
Yedi düveli gezen Gümüşhaneli Aşık Gökhan bile “O kadar yer dolaştım, Taşova insanı kadar hoşgörülü, sıcakkanlı, esprili insanı çok az yerde gördüm.” Diyerek bana insanımızı özetliyordu.
Dışarıdan gelip, ilçemizde ticaret yapanların daha başarılı olmasına ne buyrulur? Sizce de çok garip değil mi? Bu toprağın insanları kendi insanına neden sahip çıkmaz. Bazı esnaflarımız ticareti kısa yoldan zengin olma aracı olarak anlamış. Hizmet-kalite-ucuzluk kavramlarını rafa kaldırmışlar. İnsanımızda başka il ve ilçelere kaçırmışlar.
Bu kavramlara sadık kalanlar ayakta kalmış, müşterisine sahip çıkamayanlar ise günlerini sinek avlamak ya da Dene pazarında tur atmakla geçirmişlerdir.
Karadeniz’in Çukurovası diye de anılan TAŞOVA’mız ile ilgili SIKINTILARI AŞMAK yine de bizim elimizdedir.
Çiftçiye sahip çıkmalı, çiftçi çocukları köyden kaçırılmamalıdır. Haydi! TOPRAĞIM; gün bugündür.
Dargınlığı, küskünlüğü bırakalım.
Toprağımıza, Taşova’mıza sahip çıkalım…
O halde kimi bekliyoruz?
Yazımı Taşova’mızın sevilen siması Şair oto lastikçi Seyfettin Sayın (SEYFİ BABA) dizeleriyle bitirmek istiyorum.
-Tevekten dolmayı sakın dürme/Ekmeği Amasya ve Erbaa’ya yedirme.
-Sular akar şar şar/Düğüne, cenazeye Taşovalı koşar.
-Bal yiyen baldan bıkmaz/Başkası DAŞOVALUYA sahap çıkmaz.
-Harmanda çeçi savurur yaba/Bunları söyleyen oto lastikçiniz SEYFİ BABA.
Dostça kalın.