Gökkuşağına yedi rengini veren gülüşlerin her saniyesini hecelerle birleştirip kelimeleştiren şiirin her dizesine katkıda bulunan beyit ve dörtlüklere merhaba…
Anka kuşu kanadıyla rüzgâra yelken açıp uçsuz bucaksız gökyüzüne sefere çıkış noktasında şiire selam verip yolu devam edenler selam sizlere.
Her taze güne merhaba demek, işe bestelenmiş güfteleri sesli sessiz seslendirerek şiir güzelliğinde başlamak.
Şimdi sevgi okyanusunda güneş sarışınlığında mavi yolculuğa çıkmak, kâğıtla kalemin dans faslı hareketliliğinde duygular dalgalara merhaba derken.
Şiirden söz ederken yaşayan ve yaşamayan gönül sultanlarına ulaşmak, anmak, yâd etmek ve yazmak, bir fasıl huzurunda akıntıya kapılmak kadar mutluluğa uzanmak değil midir?
Şiirle sevgiyi, şiirle aşkı bütünleştirmek, çöllerde yol arayan gönül sultanlarının, ilk ve son sözlerine ilave söyleyecek ne kalmıştır ki biz söyleyelim.
Şiir, duygudur.
Şiir, anlatmaktır.
Şiir, anlamaktır.
Şiir, hissetmektir.
Şiir, paylaşmaktır.
Şiir, bilmektir.
Şiir, sonsuzluğa giden yolun başladığı ve bitmediği yerdedir.
Şiir, hayattır, hayatın tamamı şiirdir.
Edebiyatımızın derinliklerinde şiirle dost olmak, Şirin’e Ferhat, Yusuf’a Züleyha kadar yakın olmak demektir.
Sevginin doğusu ve batısı, güneyi ve kuzeyi velhasıl dört bir yanında dizeler dolanır durur, bu duruşu bizler biliriz, bilişin bir adım ötesinde tasvirler yaparız kendimize, gülümseriz çoğu zaman, bazen bir gül aşkını yakalar, kokusuyla beraber severiz sesli sessiz yüreğimizde. Ne kadar yalnızlığımız varsa sığınağımız, etrafımızdaki bütün dalgalardan uzak durulduğumuz koylarımız olsun isteriz.
Sevda üzerine yürek sözleri yazan gönül erlerine kutlu yolculuklarında niyet akıntılarını ulaştırmak gerek.
Biliyoruz ki hayat insana mecburiyetler getirir. Bu mecburiyetler günlük ve genel hayatımızı çoğu kez disipline eder, yaşanmamışları hatırlanışındaki yasakların üzerine tuz biber döker, geride bırakılan duyguların, yaşanmış acıların, şimdi olsaydı diye başlayan pişmanlıkların dillenişindeki şartsız teslimiyetin burukluğunda şiire koşan yüreğin dörtlüklerle birlikteliğindeki samimiyetin doruğunu ancak yaşayanlar bilir.
Denilir ki insan isterse bu mecburiyeti yaşar. Aşk ötesi ne ise yaşamaya mecburiyette odur. Hani çeker giderim denilen nokta orada gizlidir. Sevda türküleriyle, unutulmaz nağmelerin bütünleştiği anlar, gizemli duyguların şiirleşip bestekârına ulaştığı vakittir.
Sevda başlangıç olarak merhabadır. Tatlı bir gülümseyiştir. Duyum, vücudun bütün organlarının toplanıp karar alışı sonrası dışa vuruştur.
Sevda, el ele ve dahi göz göze verilmiş bir kararın aktidir.
Artık, aynı anda bir den çok alanda düşünme, hissetme ve yaşamaktır.
Kalbin aynası ne ise göz renginde kenetlenmiş derinliklerde gezintiye çıkmak, bozkırda bir top papatya toplamaya eşdeğer serinliğe merhaba deyiştir.
İnsan olmamızın gerçeği, güneşimiz, çiçeğimiz, akışımız, bakışımız, dokunuşumuz, yüreğimizde neyimiz varsa o işte.
Merhaba yeni gün, merhaba gül aşkım, merhaba…
Şiiri; en güzel şiirle tanımlayabilir ve anlatabilirim.
Osman BAŞ
22.02.2012 /Ankara