Türk tiyatrosunun iki ustasından makalemize başlayalım. Nejat Uygur tiyatrosundan bu ekip içinde Nejat Uygur’dan sonra tiyatroya en fazla telaffuz edilen isim Behzat Beyza ile başladık. Düşünün bir salata yiyorsunuz, içinde zeytinyağı ve tuzu yok. Behzat Beyza Nejat Uygur Tiyatrosunun tuzu ve zeytinyağı gibi idi. Geçen haftalarda yitirdiğimiz bu oyuncuya Allah’tan rahmet, Nejat Uygur’a uzun ömürler diliyorum.
Geçmiş yıllarda Samsun fuarında onları izleme fırsatım oldu. Yıllardır TV’lerde tiyatro sevenler ile buluşmuşlardır. Bu ikiliyi konumuza almamız onların meşhur gösterisinin esprisi, oyunun adı Şeyini Şey Ettiğimin Şeyi. Aynen makalemizin esprisi gibi sermayesiz sermaye. Konu siyaset sermayesi. Ülkemizde öyle bir hal almış ki, bütün çalışmaların, bütün panel ve toplantıların ortak noktası, günlük yaşamın olmazsa olmazlarından biri oldu. Bizler gibi Cumhuriyetle idare edilen her ülkede siyaset mutlaka olacaktır, siyasetçi de olacaktır. Bir ülkede yaşayan bireylerin yılın tamamını siyasetle yatıp kalkması, yahu ülkede yapılacak hiç mi uğraşı kalmadı, , kafa yoracak hiç mi meselemiz yok demek geliyor insanın aklına. Toplum olarak lüzumsuz, zamansız, gereği olmadan gereksiz şeylerle uğraşıp, kafa yormayı çok seven bir toplumuz. Memur arkadaşlarla bir araya gelinir, insan ister ki bilim ve teknolojideki çalışma ve gelişmeleri eğitimciler daha yakından takip ederler, iki sohbet etmeden siyasi konular hemen devreye girer. Siyaset kazanı o kadar büyük ki, al kepçeyi daldır babam daldır, ye ye bitmez. Hani sermayesi bedava ya, harca harca bitmeyen servet gibi, kahvelerimiz yine aynı. İnsanlar ya oyunla zaman geçirir, ya siyasi konularla. Eğer bu iki meşgale ile aramız iyi değilse size uyuklamak düşer. Halbuki toplumumuzda bir araya gelinen yerlerde uğraşı alanımız ne olursa olsun her insan doğru dürüst, doyurucu bilgiler alabilir, yaptığı işte gelir artırıcı konularda mutlak bilgi sahibi olacaktır. Siyaset hayatımıza o kadar girmiş ki, yararlı üç kelimenin yanına mutlaka siyaset girmesi gerekiyor.
Avrupa’da yıllarca bulunmuş kardeşlerimizle sohbet ederken günlük işlerde siyasetin bizde olduğu kadar insanları meşgul etmediğini öğreniyoruz. Bu hastalık öyle bir hal almış ki, camii önlerinde namaz vakitleri girdiği halde camii cemaati almış bir siyasi karalama, namaza başlanacak, hala siyasi dedikodu. Siyaset yalanı ile camiye giriyoruz. En çok siyasi dedikodunun cami önlerinde yapılması her Müslüman’ı rahatsız etmesi gerekir, ondan sonra yaptığımız ibadetler bizleri hidayete erdirmiyor.
Toplumda öyle bir hal almış ki, dolu yağar siyasete yükleriz. Kuraklık olur, siyasete yorarız. İneğimiz doğum yaparken veterinerden yardım istemeyiz, kaybederiz, onu bile siyasete yükleriz. Galiba toplumda bu hal hastalık ve salgın halini almış. Başta dediğimiz gibi mutlaka siyaset olacak, siyasetçi de olacak. Bu ülkede yaşayan bütün bireylerin siyasette neler olduğunu, siyasette neler döndüğünü bilip, bilgi sahibi olacak. Eğer demokrasi varsa, siyasetle, siyasetçi de olacak. Biz hayatımızın bütün zaman katmanını boş siyasi çekişmelere ayırdığımızdan muzdaribiz. Şahit olduğum bir konuya kısaca değineyim. Yıllar önce Taşova’ya Tokat Milletvekili Metin Gürdere geldi. Öğle yemeği Alpaslan Belediye Parkında verilecek, misafirler geldi, çevreye hakim olan parktan araziye şöyle bir baktı; –Alpaslan’ın ne kadar arazisi var? Dedi. Orada bulunanlar 18 bin dönüm dediler. -Üzerinden geçtiğimiz çayın yukarısında sulama göleti yok mu? Dedi. – hayır yetersiz bir tane piknik göleti var dendi. -Yazık. Dedi. Konuşmadan biraz önce farklı bir partiye mensup arkadaş aklı sıra siyasi konularla milletvekiline soru sorup sıkıştırıyorum zannediyordu ve milletvekili o arkadaşa şöyle dedi: -Güzel bir bölgeniz var. Daha su sorununu bile çiftçi olarak çözememişsiniz. Bana siyasi soru sorman yerine bu kadar değerli bir arazi güneşte yanarken vekilim senin de çorbada bir tuzun olsun, halimize bir yardımcı ol demeni beklerdim. Vatandaşa siyaset bir gün lazım, ondan sonra sorunları çözmek biz siyasetçilere düşer, sizlerde sorunlarınızı bizlere aktarmakla görevinizi yapmış olursunuz. Ben ve Belediye Başkanını göstererek; -Şu an siyasetten bu ve ben ekmek yiyoruz. Dört-beş yıl bunun için görev aldık. Size hizmet için siyaseti biz yapacağız, sizde geçim kaynağınız, uğraşınız ne ise en iyisini, en verimlisini almak için uğraşacaksınız. Dedi. Tabi bu sohbetin üstüne kimsenin söyleyecek bir şeyi kalmadı.
Bu yazımızda siyasi konuların hayatımızın tamamını nasıl esir aldığını dilimizce anlatmaya çalıştık.
Hoşça kalın.