Amasya İtimat

SAMİMİYET İSTİYORUM ARTIK

0
1664

 

Boğuldum dili süslü ama yürekleri boş insanlardan. Sözlerim eksik kalır belki, lütfen beni ruhunuzla dinleyin bir kerecik. Bu kaçıncı isyanım bilmiyorum saymadım. İnsan boğulur mu hiç kendi nefesinde? Ben boğuluyorum artık. Daralıyor göğüs kafesim, bedenime dar geliyor. Bir kere, insan neyse o olmalı, o görünmeli değil mi?

Ne olursa oldun samimiyeti hala arıyorum.

Samimiyet sihirli bir güçtür bilene. Hayata karşı en büyük silahımızdır aslında samimiyet. Hem kendimize hem de başkalarına karşı açık olmaktır samimiyet.
Kişinin gerçek düşüncelerini ve gerçek kimliğini hiç saklamadan, hiç hesap yapmadan, kendisini olduğundan farklı göstermeye çalışmadan açıkça ortaya koymasıdır samimiyet. Lütfen biraz silkinip kendimize gelelim artık. Tam tersine itici, soğuk ve uzak mapus giymiş yüreklerden sıkılmadık mı artık? Dışımızda kahkahalardan bir dünya, içinde kan ağlayan bir suretle yaşıyoruz hayatı. Halbuki ne gerek var, bu kadar iki yüzlülüğe.

Bir derdimiz olduğunda, anlatacak kimsenin olmadığını görmek ne büyük yalnızlık. Bir zamanlar ne güzeldi dertlerimizle dertlenen insanların varlığını bilmek. Ne dil yeter şimdi onları anlatmaya, ne göz kıyar onlara bakmaya, ne ellerimiz uzanır onlara dokunmaya, ne kollarımız kalkar onları sarmaya. Ömür yeter mi, o insanlardan bir tane daha bulmaya. Ne hale geldik biz böyle. Ne ara bu kadar uzaklaştık bir birimizden?

Sebep nedir?

Söyleyeyim,

Sadece kendi gülüşümüze baktık hep, öfkemizi, kinimizi başkalarına kustuk. Bir tatlı söze değil bir kem söze aldandık. Kendimizi tekli koltuğa sığdırdık, egomuzu 3 oda 1 salona sığdıramadık. İstersek çare, istemezsek bahane bulduk hep. Ağzı laf yapmayan ama sürekli laf sokmaya çalışan, oradan buradan bulduğu laflar ile kendini oyalayan insanlar olduk. Çünkü okumadık. Okumuşların sözleriyle oyaladık kendimizi. Zor günde el olanın iyi günde uzattığı eli kırdık. Hayat ne garip yaşarken elinden tutan yok ölünce omzunda taşıyan çok…

Ne yazık ki, tez bıraktığın yerlerde değil…
İz bıraktığın yerlerde hatırlanırsın. İnsanlara açın kalbinizi “ben geldim” deyin artık. Sanmayın ki her kalıbın içindeki insandır! Ama biz samimi olacağız, dürüst davranacağız. Makberden çıkar gibi çıkacağız samimiyetsizliğin bu kefeninden.
Kin gütmeden sarılacağız eskisi gibi. Eski kavgalara devam etmek yerine, yeni dostluklara kanat çırpacağız. Nokta koyacağız küsmelere, kulaç atacağız samimiyete.

Çünkü her gün daha çok ihtiyacımız buna. Unutmayın hatalarımızdan ders çıkarmak akıllıca bir şeydir, hatalar yaşamın bir parçasıdır çünkü. Hatalarından dönen insanlar, daha başarılıdır hayatta ve ilişkilerinde. Ya hatalarıyla yüzleşir insan ya da hatalarıyla yüzsüzleşir. Dünyanın en büyük yüküdür aklı sende olmayanı, ısrarla yüreğinde taşımak, doğru! Lakin sen bir adım yaklaş bakalım neler olacak! Düştüğümüz kuyular sandığımız kadar derin ve dipsiz değil aslında, biraz samimiyet yeter. Unutmayalım ki, İnsan ilişkileri samimi oldukça kendisini karşısındakine daha çok açar ve daha samimi sözler etmeye başlar. Araya girebilecek soğuk duvarlar insanların arasını açmamalı. Olduğu gibi kabul etmeli insan dostunu, arkadaşını. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarak bu bağları kurabiliriz tekrardan.

Gülümseyin; öyle samimi ve sıcak olun ki her sıktığınız ele, ruhunuzu da katın. Kendi samimiyetsizliğinin üstünü çizmeli önce insan. Hani “bir daha yapmayacağım” dersin ya, dikkat et bu cümleye. Söylediğin andan itibaren başlar samimiyet sınavı. İnsan tarlasını eker ve bekler. Beklediği şey mahsuldür. Ne ekmiş, ne kadar ekmişse hasat zamanı o karşılığı alacaktır. Ne kadar samimiyet ekersen, o kadar dost ve arkadaş toplayacaksınız!

Neyse, İstanbul’a yolunuz düşerse kahve içmeye beklerim efendim…

Sevgi ve selamlarımla

Naci Özkan

Yorum Ekle