Amasya İtimat

SALNAME-İ VİLAYET-İ SİVAS TOKAT ÇAYI Enver Seyhan

Erbaa ve Taşova Yöresinde Çay Üretimi
Yörede çay üretimi konusuna araştırma, irdeleme ve incelemeler esnasında tesadüf etmiştim ve biraz da hayretle üzerine eğilmiştim. Çünkü bu yörenin bu diyarın dününde bugününde tarihinde coğrafyasında var olan her şey benim için önem arz ediyor. Halkın geçim ve yaşam derdiyle dertlenmekten kendimi bağımsız kılamazdım. Yeğnime libas gibi giyinmek zorundaydım. Aydınlık, parlak ve müreffeh yarınlar için buna ihtiyaç olduğunu biliyorum. Nihayet Taşova Gazetesi’nde bölgede çay üretimine ilişkin olarak Umut Pelitli imzasıyla yayımlanan makaleye rastladım. Umut Pelitli’nin makalesine ekleyecek bir şey yoktu ve okuyucunun makaleden bihaber olmayacağını ümit ederek konuyu kapattım. Aradan geçen yıllar içinde Sivas Vilayeti salnamelerine ulaşma imkanı buldum veya hiç ummadığım yerde karşıma çıktı. Gördüm ki bir yıllıkta Tokat Çayı konusuna değinmişler ve özet mahiyetinde bilgi vermişler. Konunun yöreye dair önemini bildiğim için yıllıkta yer alan Tokat Çayı bahsini kaleme almam gerektiğine inandım. Ayrıca tez konusu olan makale ile karşılaştırdım. Olayı netleştirdim ve yazmaya karar verdim.
Bundan ötesinde yazacaklarım, yazının sonunda adını arz edeceğim kişinin tezine bağlı makale ve salname bilgileri olup kapsama herhangi bir dahlim olmayacaktır.
Salname-i Vilayet-i Sivas
Sene: 1321 (1904/1905)
Sayfa: 174 – 175
Bidevi köyü ve Boğalı Dağları gibi konulara eğildiğim zamanda, mesele hakkında kesin bilgilere ulaşma imkanı bulamamıştım. Hatta konuyu kapatmıştım. İnceleme alanımdaki makale ile altı ay sonra veya bir yıl sonra yüz yüze geldim. Yüz küsür yıl öncesinde kalmış bir mesele hakkında yazmaya, zaman tasarruf etmeye ihtiyaç var mıdır, doğrusu bilmiyorum. Ayrıca bugün, endemik anlamda kendi başına yetişen çay fidanlarına yatak olan bölgenin bir bölümü Taşova kazası hudutları içinde kalıyor.
Mahsus salnamede adı geçen Tokat çayına dair bilgiler şöyledir:
“Mezruat-ı varakaya bahsi Tokad taraflarında hasıl olup Tokad çayı ve Çerkes çayı isimleri verilen nebat hakkında birkaç söz söylemek hevesini bizde uyandırıyor. Tokad’la Erbaa arasında imtidâd iden (uzayan) silsile-i cibalin (sıra dağların) şimali eteğinde pek sık olmayan ormanlarda kendi kendine yetişen ve bir metreden nihayet iki metre yüksekliğinde bulunan fidanların ilkbaharda açtığı nazik ve ufak yaprakları civarda bulunan köylüler toplarlar ve bir iki gün bir köşede bırakıp yaprak biraz gevşeyince tutam tutam olarak sert bir hasır veya kilim parçası üzerine uçlarıyla yapraklar tamamen bükülüp gördüğümüz kıvırcık şeklini alıncaya kadar yuvarlarlar. Bundan sonra kurutmak için gölgeye sererler. İşlenmesi, kurutulması dikkatle icra olunursa siyah ve parlak bir manzara ibraz eder. Güneşte kurutulursa rengi soluk olur. Görünüşte çaydan hiç farkı olmadığı gibi ra’ihaca (rayihaca) çayı okşar. Ancak menkū’anın ta’mı (kaynatıldığında tadı) ekşimtırak ve ziyadece serttir. Yaprak ilk açıldığından itibaren nihayet bir aya kadar kâbil-i imâldir. Andan sonra sertleştiğinden işe yaramaz. Baharın yaprağı alınan ağaçlar tekrar sonbahara doğru çay imâline salih körpe yaprak yetiştirir. Evrakına ilişilmeyip haliyle bırakıldığı halde ağaç, mercimek büyüklüğünde siyah yuvarlak danelerden müteşekkil bir takım salgamlar hasıl eder ki ta’mı meyâhoş ve leziz olduğundan mülattıf meyve yerine eklolunabildiği gibi nefis şurup imâline dahi yarar. (Ekl olmak: Yemek veya geçmek)
Bu ağacın mıntıka-i mahsusası dardır. Tuğlen ve arzen (enine boyuna) üç saatlik mesafeyi tecavüz etmez. Hasılat seneviye beş altı bin atik kıyye tahmin olunur ki bunun hemân bütününü Canbolat, Hacı Ali ve Kart Osman namındaki Çerkes köyleri vücuda getirir. Yerinde beher kıyyesi bir buçuktan iki buçuk kuruşa kadar verilir. Mahsus tacirleri tarafından toplanılan bu miktarın toplamı rivayete nazaran Rusya memalikine ihraç olunur.
Şimdi şu meselede iki nokta-i nazar dikkati celp ediyor. Acaba yaprakların havi olduğu ekşi asâranın hükmünü tahfif ve ta’dil edecek surette imâl ve terbiyesi mümkün değil midir? Asıl çaylar dahi esâsen böyle acı bir maddeyi muhtevi iken usul-i terbiye ve istihzariye onu hükümsüz bıraktığı mervi olduğuna göre adem-i imkana bir delil yoktur. Bir de yabani olarak bir takım mazarr-ı nebâtât ve eşcârın tezyikâtı arasında husule gelen bu ağaç ehlileştirilse, ıslah ve terbiye edilse, tabiatında tahavvül-ü matlup (istenilen degişme) hasıl olmaz mı? İşte bu iki nokta layıkıyla hal edilip muvafık bir neticeye varılsa, Tokad çayının ihraz edeceği ehemmiyet müstağni-i tafsildir.”
Bugün hâlâ Boğalı Dağları’nın eteklerinde bahse konu Tokat çayı kendi kendine, kendine has biçimde yetişmekte midir? Yoksa üretimine yasak getirildiği yıldan itibaren unutulup tarihe mi karışmıştır? Bu husus ancak bölge insanının bilgisi dahilinde kalmıştır. Salnamede adı geçen köyler hakkında ilk bakışta bilgiden mahrum olduğumu belirtmek istiyorum.
19’uncu asır sonlarında bölgede ekilen dikilen yetiştirilen ve imal edilen bazı mahsuller:
-Buğday (Hınta)
-Arpa
-Çavdar
-Yulaf
-Mısır
-Darı
-Pirinç
-Penbe (pamuk)
-Bakla
-Fasülye
-Mercimek
-Nohut
-Bamya
-Üzüm
-Elma
-Armut
-Erik
-Kiraz
-Şeftali
-Kuru üzüm
-Kendir
-Tütün
-Haşhaş
-Badem
-Mahlep
-Afyon
-Anason
-Salep
-Kitre
(Gevenden imal edilen zamk)
-Cehri
(Kırmızı kök boyası veya kırmızı boya veren kök)
Makalede ayrıca bütün bunca araştırmalarım içinde nihayet köyümün adına ilk defa “Sepetlü Obası” adıyla umumi salnamede veya planda var olduğunu sandığım iptidai mektep kuruluşu hakkında hazırlanan cetvelde rast geldim.
Sepetli köyünün Nahiye yapılması sonrasında 1880 yılında müdürlük makamını Abidin Ağa’nın deruhte ettiğini gördüm. Sanırım Destek kasabası nahiye yapılana kadar Sepetlü köyü nahiye statüsünde kaldı ve müdür olarak da Abidin Ağa görev başında bulundu. Bir türlü değişmiş ise de kayıtta tesadüf etmedim. “Ağa” kelimesi bilinen anlamının dışında Osmanlı’da idari bir unvandı. İtibarlı emirler ve yöreleri yönetenler bu unvanla anılırlardı.
Bu kadar yeter.
ES
Haziran 2024
* * *
Açıklama:
Tez: (Makale)
Esat Aktaş
GOP / SBE
(Tokat Sancağı /2009)
Danışman:
Doç. Dr. M. Beşirli

Yorum Ekle