Yirminci yüzyılın acımasız, açlık kıtlık yılları idi. 1930’larda insanlık derin bir buhran yaşıyor, genç Türkiye Cumhuriyeti büyük istiklal mücadelesinde kaybettiği canların , sıkıntıların acılarıyla yanıp kavruluyordu…
Sadiye, bu zor yıllarda Hafız Bekir’in ve Safiye’nin kızı olarak dünyaya geliyordu. Babası Hafız Bekir , döneminde Sonusa (Uluköy)’nın hatırı sayılır insanlarındandı . Kızı Sadiye’nin doğumu , onu çok mutlu etmişti. Hafız Bekir’in ilk ve tek kız çocuğuydu . Baba-kız ilişkilerini herkes bilir. Sadiye , babasını, Hafız Bekir de kızını çok seviyordu . Yokluk ve kıtlık yıllarında geçiyordu, Sadiye’nin çocukluğu.
Belki de kader ağlarını o yıllarda örmeye başlamıştı, Sadiye için . Küçük yaşlarda Erbaa depremi diye bilinen depremde annesi Safiye’ yi ve erkek kardeşini toprak altında bırakarak kaybetmişti. Sadiye, bu depremden ilginç bir tesadüfle kurtuluyordu.. Babasını çok seven Sadiye , namaz için camiye giden babasının peşine takılmış, camii önünde babasını beklerken deprem olmuştu. Kader dedik ya.. Tam da böyle bir şey. Sadiye, küçücük bir kız çocuğu olarak artık babasına daha fazla sarılmış, onun sevgisiyle hayata tutunmuştu .
Hayatındaki ilk büyük acısını , annesini ve kardeşini depremde kaybederek yaşamıştı, Sadiye. Babası onu merhum eşinin emaneti olarak sarıp sarmalıyor, bir babanın yapması gerekenden daha fazlasını yapıyordu.
Yıllar yılları kovalamış, Sadiye maceralı bir şekilde köyünün delikanlılarından Hayri ile evlenmişti. Hayri de Sadiye gibi zor bir hayatın içinde büyümüş , küçük yaşlarda babasını kaybetmişti .
Allah’ım bu nasıl bir kaderdi ?
Askerliğini yapıp geldikten sonra köyünün güzel kızlarından Sadiye’ye vurulmuş, onunla kaçarak evlenmişlerdi.
O yıllarda Yemişenbükü’nün ilçe olmasıyla Taşova’ya taşınmışlardı. O yılların klasiği olan bir toprak evde yaşantılarını sürdürürken beş çocuğu olmuştu. Son çocuğuna sevgili babası Hafız Bekir’in hatırasına onun adını koymuştu.
Çocuklar büyümüş, en büyük kızı öğretmen olmuştu.. Ailede büyük bir mutluluk havası esiyordu . Sadiye ve Hayri , bir evladını vatanına ve milletine faydalı bir insan olarak yetiştirmenin haklı gururunu yaşamaktaydı.
Bu mutlulukları pek de uzun sürmedi.
Sadiye ve çocukları büyük bir yıkım daha yaşadı. Sadiye için ikinci büyük yıkımdı, bu. Eşi Hayri Yanık’ı kaybetmişti. Taşova’nın sevilen sayılan şahsiyeti Hayri Yanık, bir kalp krizi sonucu hayata veda ediyordu. Sadiye, en küçüğü 4 yaşında olan beş çocuğuyla kalakalmıştı . Önce , çocuk yaşlarda annesini kaybeden Sadiye, şimdi de sevgili eşini kaybetmenin derin acısını yaşıyordu.
Hayat devam ediyordu ve acımasızdı. Toparlandı. Dayısı Mehmet Ulukaya, hemen varlığını gösterip yaralı yeğeni Sadiye’yi sahiplenmişti . Mehmet dayısı ve oğulları Hüsnü, Hasan ve Hayati ona kol-kanat gerdiler . Başları her sıkıldığında yanında bu güzel insanlar vardı. Öğretmen olan büyük kızı da elinden gelen bütün imkânlarıyla ailesini yalnız bırakmıyor, her zaman onların yanında oluyordu.
Sadiye’nin hayatını kolaylaştıranlardan Gönül Hayati Özkan’ı da söylemeden geçmeyelim.
Bu destekler Sadiye’nin hayata yeniden tutunmasını sağladı . Sadiye, bu acımasız dünyada büyük bir savaş veriyordu ve kazanmalıydı. Mehmet dayısının desteğinin yanı sıra o da boş durmuyor, günlüklerde, orak tarlalarında, soğan çapalarında kazandığı yevmiyelerle çocuklarını büyütüyordu. Evlatlarını ele güne muhtaç etmedi.
Bu arada kızının öğretmen olmasıyla sevinirken, kaybettikleri babalarıyla sevinçleri kursaklarında kalmıştı.
Eşi Hayri’yi kaybettiğinde Bekir’i çok küçüktü . Ona hiç kıyamazdı… “Büyük” çocukları alınmasın , fark etmesin diye Bekir’i adeta gizli ve derin bir sevgiyle severdi. Çarşı ekmeği ekonomilerine uygun olmadığı için ekmeğini evde pişirir, ineğinden sağdığı sütle çocuklarını beslerdi .
Küçücük Bekir, evde yapılan ekmeğe alışamamıştı. Sürekli çarşı ekmeği isterdi . Mahallenin büyüklerinden Afet teyze durumu öğrenince Bekir’e “ Ben de çarşı ekmeğine alışamadım. Sen bana ev ekmeği getir, ben de sana çarşı ekmeği veririm” diyerek muhteşem bir çözüm üretmişti . Mahallenin eski çınarlarından Afet teyzeye ev ekmeği verirler , o da Bekir için çarşı ekmeği verirdi .
Çocuklarına çok düşkündü, Sadiye. Onlara hep helal lokmalar yedirdi. Çocuklar büyüdü, hepsi evlendi. Boy boy torunları oldu .
Mahallenin değerlisiydi Sadiye hanım ,artık…
Koca çınar, bir asıra yaklaşan hayatında bir iman ve onur abidesi olarak gönüllerde yer aldı.
Bendeniz, onun damadı olmaktan her zaman gurur duydum. Annem gibiydi.
Onu 21 Aralık’da kaybettik. Artık hatıralarımızda var olacak. Nurlarda, ışıklarda uyuyasın…
Allah’ım onu cennetinde misafir edersin, İnşallah…
27.Aralık,2020
İdris SAYAR
Fen Bilimleri Öğretmeni