Bütün İslam Aleminin Ramazan-ı Şerif’ini kutluyor, bu mübarek ayın önce dünyamıza, ülkemize ve biz bireylere sağlık, mutluluk, huzur ve barış getirmesini niyaz ediyor, köşemizden tüm dostlara bereketli Ramazanlar diyoruz.
Sevgili dostlar;
Hep deriz bazen, o eski ramazanlar diye. Aslında ağız alışkanlığı olmuş, ramazanlar dünde iyiydi, bugün de güzel. Dün daha iyiydi derken, o günde bugün ki sıkıntılar vardı, o günlerde de imkânlar sınırlı idi. Önemli olan bu ayı şanına göre yaşayabilmek değil mi? Sağlığımız elveriyor ise oruç tutup, namazlarımızı kılmaya çalışıp, eğer düşüyorsa fitre ve zekatımızı vermek, bu ayın kutsiyetine göre yaşamaktır diyoruz.
Geriye dönüp şöyle bir baktığımda sahura kalkmak ayrı bir heyecan idi, hem maddi imkânlar uygunda değildi. O sahur heyecanını aynı şekilde tatmak için hiç bir sebep de olmaması gerekir. Toplum olarak hedeflerimizi o kadar yüksek tutuyoruz ki, küçükte olsa bu fiillerden neşe almamaya başlıyoruz. Aynı ramazan davulu yine çalıyor. Televizyonlarda boy boy ramazan programları, her ne kadar lüks hayat realitesinin verdiği neşeyi vermiyor ise de çok güzel dini, ilmi yayınlara şahit oluyoruz.
Sevgili dostlar, şu modern çağda İslam medeniyeti ile bir sentez oluşturabilirsek hayatın tadını daha güzel bulacağımızı biliyorum. Modern dünyada teknoloji savaşında kendimizi o kadar kaptırmışız ki, küçük şeylerle bile mutlu olamıyoruz. Hayat şu üç sentez üzerine kurulu değil mi? Çalışmak, kazanmak ve elimizde olanla mutlu olabilmek.
Ramazan ayının en kutsi yönünden biri de dilimize sahip çıkmaktır. Ne kadar sinirli olursak olalım, “Ne yapıyorsun, bu gün ramazan, bugün de kalp kırılır mı?” Diye beynimiz anında uyarı gönderiyor. Ramazanda verilen yemekli toplantılar, iftar çadırında verilen toplu iftarlar, toplumumuzda bölüşüm, beraber paylaşım ve samimiyetimizi, yani kaynaşmayı pekiştiren, beraber paylaşma ruhunu geliştiren fiillerdir. Bu konuda öncülük eden ülkemiz ve ilçemizdeki yerel yönetimleri, belediyeleri yürekten kutluyorum. Orada illa hali vakti iyi olmayan insanlar değil, her meslek gurubundan insanların bir arada iftar açmaları bu ayın ruhuna uygun olarak birbirimizi sevip saymayı bizlere öğretmektedir. Ramazan ayı ibadet ayı, geceleri tombala veya kumar ile geçirilmesine sizler gibi bende uygun olmadığına inananlardanım. Bu kutsal ayın ruhuna da uygun düşmez diyoruz.
Sevgili dostlar, şu öz eleştiriyi yapmadan geçemeyeceğim. Kendimden bir örnek vereyim. Bizim aile yıllar öncesinden dört kız bir erkektik, büyüklerle beraber yedi nüfus idik. Ramazanda çok kısıtlı imkanlarla sahura kalkardık. Kara kalaysız bir kabımız vardı, çok az bir yağ ile bayat ekmekleri ufalar, kavururduk. Çünkü yeterli yağ yok idi. Yedi kişi ağaç kaşık ile o tavaya saldırırdık. Yarı aç yarı tok o ramazanı tutar, hiç şikayet etmezdik. Şimdi hiç bir ailenin ramazanda ne yediğini sıralayacak değiliz, çünkü olmayan hiç bir şey yok. Ama gönlümüze söz geçiremiyoruz, sanki toplum olarak ruh sıkıntısı içindeyiz gibi geliyor. Acep verilen rızıklara şükür etmediğimiz için olmasın? İnşallah biz yanılmış olalım, yeter ki Taşovamız, kasabalarımız ve köylerimiz huzur dolsun. İnsanlar neşeli ve huzur dolu olsun ki; Türkiye’miz, dünyamız güzel ve huzurlu olsun.
Bu ramazan ayı içinde Rabbimiz inşallah bu temennimizi kabul eder diyor, Ramazan-ı Şerif’in hayırlara vesile olmasını diliyorum.