İnsanın olduğu her yerde eğitim vardır. Eğitimsiz bir hayat mümkün değildir. Allah (c.c.) ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Adem’i yaratınca ona eşyanın isimlerini öğretmiştir. İlk insanla başlayan eğitim günümüze kadar farklı süreçlerden geçmiştir. Artık günümüzde birden çok eğitim ilkesi kullanılmaktadır.
İnsanların bir arada huzurla yaşayabilmesi için eğitim ve öğretim hayatın bir parçası olmalıdır. Peygamberler aldıkları vahiyle insanların eğitim ve öğretim hayatına ışık tutmuşlardır. Allah (c.c.) “Nitekim kendi içinizden size ayetlerimizi okuyan, sizi arındıran, size kitabı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi öğreten bir rasul gönderdik” buyurmuştur. Hz Muhammed (s.a.s.) eğitimci kimliği sebebiyle yaşadığı dönemde eğitim ve öğretime çokça önem vermiştir. Bedir savaşı sonrasında bazı esirlerin on kişiye okuma yazma öğretme karşılığında serbest bırakılmaları ve daha sonra kurulan Ashab-ı Suffa eğitime verilen önemi açıkça gösterir. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) eğitim sürecinde kullandığı ilkeler kitleye, zamana, duruma ve konuya göre değişiklik göstermiştir. Biz bu yazımızda Hz. Muhammed ‘in (s.a.s.) kullandığı somuttan soyuta ilkesi ve bireysel farklılık ilkesi hakkında bilgi vermeye çalışacağız.
Eğitim sürecinde soyut bir kavramın öğrenilmesinde somut bir örnek kullanılmasının hem konunun öğrenilmesini kolaylaştırdığını hem de unutulmasını azalttığını ve geciktirdiğini araştırmalardan öğreniyoruz. Bir konu anlatılırken birden çok duyuya hitap etmenin kalıcılığı arttırdığı bilinen bir gerçekliktir. Hz. Muhammed (s.a.s.) de konunun daha iyi anlaşılmasını ve öğrenilmesini sağlamak için konuyu farklı duyulara hitap edecek şekilde anlatmaya çalışmıştır. Örneğin kaza-kader, tabii ölüm, ansızın ölüm gibi soyut bazı konuları çizgiler ve resimler yoluyla açıklayıp anlatmıştır. Yine soyut bir konu olan “Allah’ın yolu” kavramını anlatırken düz bir çizgi kullanarak yolu anlatmaya çalışmıştır.
Allah (c.c.), bütün insanları aynı kabiliyette yaratmamıştır. Her insanın kendine özgü kabiliyeti vardır. İnananların kendilerine has özellikleri fark edilmeli ve bu yönde gelişmeleri için yönlendirilmelidirler. Nitekim Hz. Ebu Bekir’in Hz. Ömer’i halife olarak tayin etmesinde Hz. Ömer’in liderlik kabiliyetini fark etmesinin etkisi vardır. Yine Hz. Muhammed’in (s.a.s.) Zeyd b. Sabit’ten İbranice yazmayı öğrenmesini istemesi onun diğer insanlara göre dil konusunda daha yetenekli olması sebebiyledir. İnsanların farklı yeteneklerde oldukları kabul edilmeli ve kendi kabiliyetleri doğrultusunda ilerlemeleri için teşvik edilmelidirler.
Hz. Muhammed (s.a.s.) soru soran dinleyicilerin anlayışına ve kapasitesine göre hitap etmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.) nasihat ettiğinde kimine “Takvalı ol!’’; kimine “Allah’tan kork!”; kimine “İnsanların arasını bulmaya çalış’’ kimine “Öfkelenme!” şeklinde farklı nasihatlerde bulunmuştur. Yine Hz. Peygamber’e (s.a.s.) en hayırlı amelin ne olduğu sorulduğunda, “selam vermek”; “yemek yedirmek”; “Allah’a ve Rasulüne iman” “vaktinde kılınan namaz” gibi farklı cevaplar vermesi soruyu soran kimsenin psikolojik, sosyolojik ve zihinsel durumunu göz önünde bulundurduğunu gösterir.
Sonuç olarak, Hz. Muhammed (s.a.s.) somuttan soyuta ve bireysel farklılık ilkelerini hayatının farklı dönemlerinde kullanmıştır. Her eğitmen bu iki ilkeyi göz ardı etmeden bir eğitim yolu çizmelidir. Öğretmen öğrencisine, ebeveyn çocuğuna ve usta çırağına gerekli gördüğü durumlarda bu iki ilkeyi kullanabilir.
Pakize YAMAN
Vaiz
Taşova İlçe Müftülüğü