PEYGAMBERİ ANMAK MI ANLAMAK MI?
Ömer CELEP
20 Nisan Peygamberimizi anma günü olarak kabul görmüştü. Son yıllarda bunu gün olarak değil de hafta olarak düzenleme etkinliği benimsendi. Haftaya yayılması ve değişik etkinlikler sergilenmesi elbette bir kazanımdır. Değişik programlar hazırlanıp halkımıza sunulması işin bir ve belki de en küçük ucu. Tabi biz olanları ve olması gerekenleri dillendireceğiz, dillendirmemiz de gerekmekte olduğunu düşünüyoruz.
Peygamberimizi “kutlu doğum” çemberi içinde anmak sosyal bir etkinliktir. Onu her gün anmak ve ona ta’zimde bulunmak ise, ibadet içine sokulacak ferdi bir hasenedir.
En önemlisi ve en etkin olanı; hem Peygamberimizin “anılma” arzusu hem de Cenab-ı Hakk’ın “Peygamberimizin anılması” muradı, Peygamberimizin anılmasından çok “anlan”masıdır. Anlaşılamayan ya da anlaşılmayan Peygamber kuru ve içi boş sevgiyle anılsa ne?… Anılmasa ne?…
İçi boş ve kişinin kendisini tatmin amacı dışında hiçbir anlam taşımayan “anma” anılan kişinin sadece adını yaşatır. Hal bu ki Peygamberimiz “anlaşılmayı”, anılmanın önüne koyacak bir misyon erkanı ve aynı zamanda bir dava lideridir. Onun Allah tarafından gönderilen Kur’an hükümleriyle, Kur’an ışığında kendisinin koyduğu ve ümmetin kabul ettiği dünyevi ve uhrevi kuralları anlamak, “O”nu anmanın binlerce defa önündedir.
Onu “anma” yoluna girip de onun koydukları ile, bilerek veya bilmeyerek savaşmak da işin mecnûnî boyutudur.
Peygamberi ve onun getirdikleriyle koydukları kuralları sevmenin, onu hayata geçmedikçe bir değeri olmadığını düşünüyoruz.
Sevginin derecesi sevdiklerimizle paylaştığımız oranındadır. Vatanımızı seviyor ve onun uğruna hiçbir şey paylaşamıyorsak, çocuğumuzu seviyor ama uğruna bir şey paylaşamıyorsak, Peygamberimizi seviyor ve uğruna bir şey paylaşamıyorsak bu sevgi hiçbir değeri olmayan kıyl u kaal den başka hiçbir anlam ifade etmez.
Peygamberi seviyor ama ashabını sevmiyorsak, Peygamberi seviyor ama Ehl-i Beyti sevmiyorsak, Peygamberi seviyor ama sadakayı, yemek adabını, yolda yürüme adabını, oturma, konuşma, yatma, dinleme adabını sevmiyorsak; o sevginin değeri ve karşılığı yoktur.
Hz. Muhammed’in diğer Peygamberlerden farkı elbette vardır. En bariz ve başta gelen farkı cihanşümul bir dinin Nebisi ve Rasûlü olmasıdır.
Ayrıntıya gerek yok Peygamberimizi “anlamak”, anmaktan daha yeğdir diye düşünüyoruz. “Ümmet” fikri derinleşmeli, Peygamberimizi bu fikir derinliğinde idrak etmeliyiz.
YORUMA KAPALIDIR