Onbir ayın sultanı, bereket ayı Ramazan geldi de gidiyor bile… Ramazan geldi mi, yorganımı sırtlayıp ovalardan yaylalara kaçmayı tercih edenlerdenim.
Yine de Taşova’yı uzaktan uzağa takip ederim. “Durmaz, mutlaka çıkar gelir” diyenleri ve yazı yazmadı diye homurdananları susturmak için aniden çıkıveriyorum dostlarımın karşısına…
Fakat ne yazık ki, Osman Köylü Adnan Yıldırım kardeşim çoktan İstanbul’u boylamış.
Akşam Belediye çadırında açıyorum orucumu. Dualama Sami Hocamın, teknik işler ise yine Cesaret Hocam ile Tevfik’in sırtında.
Mısırcı Birol yemeğimizi getirirken; “Mutlu musun?” Diyor gülerek. “Mutluyum” diyorum bu gara çocuğa…
İftar çadırının gelenek halinde sürdürülmesini takdir etmemek elde değil.
Top patlıyor bu arada… Ezan sesi yok. Ben orucumu açıyorum elbette…
Cesaret Hocam Müftü’ye sorup, siteye haber yapıyor. “ORUÇLAR KABÛL” diye. Taşova’daki ilk iftarımın kazaya kurban gitmemesi karşısında derin bir oh! çekerek rahatlıyorum.
Bu arada Kitap Kafe sorumlusu Mustafa Uykun kardeşimin daveti üzerine akşam sohbet için toplanıyoruz.
Böyle bir nezih ortamı bize sunan Mustafa Uykun kardeşim ve emeği geçen yetkilileri bu vesile ile kutlamak istiyorum..
Ne de çok özlemişim ramazan sohbetlerini…
Geçmişin izlerini taşıyan ilginç Ramazan anıları tazeleniyor ve günümüz Ramazanıyla da mukayese ediliyordu.
Eski Ramazanların tadına varmak elbette mümkün değil. İlişkilerin ve tatların inorganikleştiği bir ortamdan organik ortamları yakalamak çok ta kolay olmasa gerek…
Her türlü olumsuz dünya şartlarına rağmen Kitap Kafe’de huzurlu bir ortamda olmaktan dolayı bir nebze de olsa yıllar sonra kendimi mutlu hissedebiliyordum.
Bu esnada Kaymakamımız İbrahim Halil Şivgan iştirak ediyordu sohbetimize…
İlerleyen saatlerde Taşova’nın sorunları masaya yatırılıyor ve çözüm önerileri herkes tarafından bir bir sıralanıyordu.
Bu arada Kaymakam Bey’e; “Bizim jenerasyonun Hükümet Parkındaki ağaç kesimine tepkisini dile getirdiğimde;
Ayrıca kesilen ağaçların yerine Osmanlı’yı temsilen çınar ağaçlarının yakın bir tarihte dikilecek olmasını da sevindirici bir haber olarak görüyordum.
Fakat yine de bu konuda “Anılarımız yerle bir oldu” diyen arkadaşlarıma durumu izahta zorlanacağımı da biliyorum.
Bu arada Naci ağabeyin Amasya’dan getirdiği simitler ve Kars kaşarı ile zöhürlük öncesi kayıntı yapmayı da ihmal etmiyorduk.
Zaman iyice ilerlemiş, davulcular Boraboy’un Eminesi müziği eşliğinde Taşovalı’yı uyandırmak için çırpınıp duruyorlar.
Nihayet veda zamanı geldi. Tekrarında buluşmak üzere Kitap Kafe’den ayrılıyoruz.
Bu tür toplantılarının ve bilgi alışverişi içinde olmanın, ilçemizin geleceği ile ilgili yapılacak yatırımlar için çok faydalı olacağı muhakkak.
O gece konuşulanları ve ileri sürülen fikirleri önemsiyor ve uygulamada yer bulacağına yürekten inanıyorum.
Yorganımı dürüp-bıkıp, birde sırtıma yüklenip, ver elini Akkuş-Bolaman Yaylaları…..
Müsadenizle dostlarım…