OKUL MÜDÜRLERİ TAYİNİ
Ömer CELEP
Okul yöneticilerinin tayin ve yer değiştirmelerine ilişkin hazırlanan kanun ve yönetmeliğin yürürlüğe girmesiyle ilk uygulama başladı. İlçe merkezinde birkaç müdür hariç çoğu puanlama neticesinde müdürlük vasfını yitirmiş oldular.
Mevzuatın neyi amaçladığını neyi değiştirmek istediği hakkında ayrıntılı bilgiye sahip değiliz, bilmemizin de çok fazla önemi olmadığını düşünüyoruz.
Biz sonuçları değerlendiririz. Şunu peşin belirtelim; uygulama idari olmaktan çok siyasidir. Siyasi iradeler bu tür tasarruflarda her zaman bulunurlar. Bu tasarrufları “keyfi” olmadığı sürece yasaldır. Eğer bana sorarsanız, yasal olmasına rağmen “etik” değildi.
Bunun en acı örneğini ben yaşadım. Üç buçuk yıl içinde; (1992-95) il içi ve il dışı olmak üzere tam on dört defa sürgün yedim. Otuz beş yıllık memuriyet hayatımda hiçbir ceza almamış ve hiçbir soruşturma açılmamış olunmasına rağmen bu kadar sürgün yemiş birisi olarak söylüyorum. Siyasi tasarruflar bile bir hukuk kuralı içinde yapılmalıdır. Hoş karşılamasak da bu günkü uygulama “etikliği” tartışılır olmasına rağmen hukukîdir.
Yeni mevzuatla ilçedeki idareciler yasal kılıf ile görevlerinden alınmıştır. Gözüken bu!…
Bütün idarecilerin aynı uygulamaya tabi tutulup, içlerinden bir kaçının ayrılması ve “korunuyor” görüntüsü verilmesi, bize göre “şık” değildir. Eğitim camiasının başı İlçe Milli eğitim Müdürü (İ.M.E.M.)dür. İşin en değerli olanı, İ.M.E.M.’nün değişmesiyle, bütün okul müdürlerinin, müdüre çalışabileceği kadroyu kurması konusunda tercih hakkı tanınmasıdır. Bu yapılmamıştır.
Bunun yapılamaması esasında idareyi zor durumda bırakmıştır diye düşünüyoruz. Görevde yeterli puana ulaşamayan müdürlerin durumları ayrı bir tartışma konusu. Ya görevde kalanlar? Kim bilir hangi saikleri devreye soktular? Kim bilir hangi entirkal ya da hangi şaklabanlık içine girdiler, hangi yağdanlık eylemiyle gözden çıkmadılar?
Ben olsam; açık ve net hatta yüreklice bir sözle söylüyorum. Bu kadar yöneticinin görevden alınması karşısında yürüttüğüm görevi bırakır, İlçe Milli Eğitim Müdürünü de, ilgi duyduğum siyasi anlayışı da zor durumda bırakmazdım.
Gördük ki birileri; bir şekilde elde ettiği makamı bırakmamak için birilerini tepelemekte sakınca görmüyor. Hatta birilerinin yıpranmasının kendileri için çok fazla önemi de yok! Onlar maaş alsın, kendilerine “müdürüm” dedirtsin geri kalanın neleri göğüslediklerinin çok fazla anlamı da yok öyle mi?
Bu tipler zanneder ki; biz olmazsak devlet işleri batar. Korkmayın beyler korkmayın siz olmasanız da devlet işleri yürür hatta belki de sizin “yürüttüklerinize” rağmen yürür.
Son yirmi gündür Öğretmenevi tuvaletini kullanan oldu mu bilmiyorum.
Bir arkadaşım anlattı inanmamıştım. Deneme amaçlı uğradım. İhtiyaç gidermek için oturduğunuzda tepenizden aşağı bir üst tuvaletin suyu mu desem yoksa başka bir nesne mi desem; bir şeyler sizi ıslatıyor. Tuvaletler; sahipsiz yol üstü tuvaletlerinden farksız.
Şimdi aldığınız yüz puanla ne kadar gerinseniz, ne kadar kasılsanız hakkınız var.
Keşke eğer idarecilerin görevden alınması ihtiyacı varsa hepsi alınsaydı da böyle bir adaletsizlik yaşanmasaydı. Bunun izahı vardı. milli eğitim müdürü “çalışacağım kadroyu kendim kuracağım” derdi ve hoş karşılanabilirdi. Görevde kalanlar sevgili öğrencim İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Tümer’i de zor durumda bırakmışlar ve yanlış yapmışlardır. Hatta görevde kalan bu vatandaşlar, iktidar partisi ilçe teşkilatını, belediye başkanını bile “zor”a sokmuşlardır.
Dedik ya; böyle bir uygulamanın içinde ben olsaydım; en haysiyetlicesini seçer ve görevi bırakırdım. Benim yüzümden; müdürümün, ilçe teşkilatımın ve belediye başkanımın yıpranmasına asla razı olmazdım.
Ama; bu vatandaşların, maaşlarını almalarının, itibarını ve şöhretini yaşamaları kendilerine; eleştirel bedeli de; müdürleri, ilçe teşkilatları ve belediye başkanlarına ait olacak.
Okurlarımız şimdi, saydığımız erdemi gösterebilecek yürekli insanların “varlık-yokluk” testini yapmış olacaklardır.
Bunu ileriki günlerde göreceğiz ve takipçisi olacağız.