Biz uykusu geldiği yerlerde uyuyakalan çocuklardık. Çağanın üstünü örtün, uyuyanın üzerine kar yağar dediğini duyar gibiyim hâla dedemin.
Yeni nesil bilsin isterim küçük evlerde koyun, koyuna yatan çocuklardık biz. Bazen yan yana, bazen de başlı, kıçlı /ayuşlu-bayuşlu) yatan çocuklar.
Yemeklerimizi ortadaki tepsiden herkes kendi önünden kaşıklamak koşuluyla hep birlikte yerdik. Başka taraftan yemeye kalkınca tahta kaşık kafamıza çat diye vurulurdu.
Bizim ekmeğimiz, aşımız, neşemiz, sevincimiz, derdimiz, kederimiz hep ortaktı.
Herkes kendi payına düşeni sahiplenir ve hakkına razı olurdu.
Okula gittiğimiz çantamız, cetvelimiz, pergelimiz, atlasımız, kimi zaman silgimiz, açacağımız hatta önlüğümüz, yakalığımız bile müşterekti.
Yemek seçenler için iki yımırta gırın yesinler kelimesini duymak dünyalara bedeldi.
Devlet fakir, millet fakirdi belki ama gönüller zengindi.
Hadi şimdi soralım kendimize.
Neyi yetmedi memleketin.
Neyi yetmedi memleketin
Bu yolları bizim oralara benzetirim
Taze kömüş tezeği kokan memleketim
Yaylasında otu, suyumu bitti bilemedim
Neyi yetmedi gardaşım desene memleketin.
Yıllar var ki zabah uykusuna hasretim
Varsın ütüsüz olaydı, pantolonum, ceketim
Yetmiş iki buçuk milleti çekmekmiş kaderim
Neyi yetmedi biladerim desene memleketin.
Şu dağların ardı benim yurdum, memleketim
Elekçi deresinden akar suyu, döner değirmenim
Esmerdi unum, ekmeğim,bumuydu yoksa derdim
Neyi yetmedi de hele biladerim,memleketin.
Depesinde atalarım yatar, çam kokar meźerliğim
Koşup oynar içimde, çocukluğum, gençliğim
Neydi isyanım, söylesene gözünün yağını yediğim
Neyi yetmedi,bilemedim bize memleketin.
Hakkı BİÇER
17 Eylül 2022 Cumartesi
İstanbul Bahçeşehir