Türk öğretmeni, fedakar, babacan, çalışkan, hoşgörülü olmalı”
diyordu .
Öğrencilerine ve topluma örnek olmalı, ışığını tükenene kadar
yakmalıydı, aydınlık bir gelecek için.
Sınıfa şöyle bir göz gezdirdi. Artık derse başlayabilirdi. Mustafa’nın hareketleri gözüne çalındı. Belli etmeden onu süzerek :
-Hayırdır, Göktuğ, dedi.
-Hiç, öğretmenim bir şey yok, dedi Mustafa Göktuğ.
-Söyle bakıyım, neden bu kadar heyecanlısın?
-Şey, öğretmenim…
-Hadi ama Göktuğ , diye ısrar etti Kemal öğretmen.
-Öğretmenim, ben ödev verdiğiniz şiiri buldum ve ezberledim de onun için biraz heyecanlıyım.
Sınıfta kısa bir sessizlik oldu.
Çocuklar kendi aralarında fısıldaşarak: ” Biz daha şiiri
ezberlemeyi bırak, bulmadık, bile ” diye söylendiler.
Kemal öğretmenin yüzünde güller açmıştı. Göktuğ’un
yanına gelerek saçlarını okşadı.
-İşte, her zaman ki gibi, dedi. Hiç şaşırmadım . Göktuğ farkı…
Gerçekten de bunda şaşılacak bir şey yoktu. Mustafa Göktuğ, verilen ödevi daha süresi dolmadan yapıvermişti. Öğretmeni ve arkadaşları ona Göktuğ diyorlardı.
Arada bir Kemal öğretmen, seninle yan yana gelince Mustafa
Kemal oluyoruz derdi. Ne kadar güzel değil mi?
Mustafa, öğretmenini çok seviyor, onu babası gibi görüyordu. Bu duyguları karşılıksız değildi. Belki daha fazlasını Kemal öğretmen de taşıyordu. Hani A. Rıza Binboğa’nın bir şarkısında olduğu gibi “Öğretmen kutsaldır, ana gibi./Öğretmen
kutsaldır, baba gibi…/ Bir harf için kırk yıl köle olunuyorsa../
29 kere kırk yıl, kölesiyiz öğretmenin öğretmenin ” Mustafa için öğretmen belki de tam da bu demekti.
Oysa toplumuzda özellikle son yıllarda üst düzey yöneticilerimizden aynı saygı ve itibarı göremiyordu, öğretmen.
Kemal öğretmen, daha fazla uzatmadan Mustafa’dan
şiirini sınıf huzurunda okumasını istedi. Mustafa, elindeki kağıtla
tahtaya çıkarken, kalbi küt küt çarpıyordu. İlk defa şiir okumuyordu, aslında. Onu heyecanlandıran şiirin kendisiydi.
Bütün arkadaşları , büyük bir sessizlikle şiiri dinledi. Şiir bittiğinde sınıfta bir alkış tufanı koptu . Kemal öğretmen de
çocuklarıyla birlikte Mustafa’yı ayakta alkışlıyordu. Öyle ki okul
koridoru bile alkış sesinden çınlıyordu.
Beğenilmek, kimin hoşuna gitmez ki? Elbette hem öğretmeninin hem de arkadaşlarının beğenisi kazanmak körpecik
yüreğini çok mutlu etmişti, Mustafa’nın.
Kemal öğretmen:
-Tebrik ederim, Göktuğ ve teşekkür ederim. Bize şiirin-
le bize bu güzel duyguyu yaşattığın için. Diğer arkadaşlarından da
böyle güzel şiirler bekliyorum diyerek oturmasını işaret etti.
(Devam edecek)