Kelime anlamı itibariyle hafız; koruyan, saklayan, muhafaza eden anlamı taşıması yanında Kuran-ı Kerim’i ezberleyen, ezberden bilen ve okuyan anlamına da gelmektedir ve daha çok bu anlamıyla bilinmektedir. Tecvit kurallarına göre ve hiçbir hatırlatmaya gerek duymadan okuyanlara da “KURRA” denmektedir.
1960’lı yıllarda Taşova’mızda adı adeta simgeleşen Mehmet Ali Hafız’ın yetiştirdiği Merkez Camimiz imamlarından Ali Hafız, Yanık Hafız, Murat Hafız, Mercimekli Abbas Hoca gibi değerlerden sonra bu nadide kurum ortadan kalkmış ve maalesef beldemizden hafız yetişemez olmuştur. Bu, çok büyük bir eksikliktir ve bu eksiklik vakit geçirilmeden giderilmelidir.
Günümüzde Müftülüğümüz öncülüğünde böyle bir kurumun yeniden faaliyete geçirilmesine yönelik çalışmaların olduğunu görüyor ve bu çalışmayı alkışla karşılıyor başarı diliyoruz.
Hafızlığın fazileti ve büyüklüğünü anlatmak için bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yıl 1973. Konya’da Mevlana etkinlikleri çerçevesi içinde o yıllarda “Aşıklar Bayramı” etkinliği de düzenleniyordu. Halk aşığı Murat Çobanoğlu ile Tokat’lı Aşık Püryani merhumlar atışıyordu. Bu atışmadan;
Püryani;
Dinle sözlerimi ey Çobanoğlu;
Rahmet deryasını coştu gördün mü?
Dalgalandı çalkalandı kenara,
Her tarafa böyle taştı gördün mü?
Çobanoğlu;
Dinledim sözünü Aşık Püryani,
Ömrün akşam güneşiydi aştı gördün mü?
Sabahınan erden çifte giderken,
Mandalar cebimden düştü gördün mü?
Püryani; kısa bir açıklama yaptı. Ben başladım Rahman kapısından yani bu alanda yarışalım istedim, Çobanoğlu benimle partalda yarışmak istedi ama ben onu yine Rahman sofrasına oturtacağım. Dedi ve şu dörtlüğü okudu.
Püryani sözüne yeniden başlar,
Aşkın ateşi var kalbimi haşlar,
Toplanıp geldiler hep bütün kuşlar,
Serçe Akdeniz’i içti gördün mü?
Püryani’nin bu ifadesinden sonra, seyirciler arasında yer alan devrin büyük alimi (Allah rahmet eylesin) o yılların Konya Müftüsü Tahir Büyükkörükçü Hoca ayağa kalkarak Püryani’ye şu soruyu yöneltti.
– Aşık, bir ilme ya da bir tarikata mensubiyetin var mı?
Püryani;
– Mensubiyetim yok ama itikadım vardır elhamdülillah.
– Peki “Serçe Akdeniz’i içti” ne demek?
Aşık Püryani bir ilim adamına cevap verme heyecanı içinde;
Kur’an bir deryadır. İnsan da bu derya karşısında ancak bir serçe kadardır. Kim ki Kuran-ı Kerim’i ezberler de hafızasına yerleştirirse Akdeniz’i içmiş kadar büyük iş başarmış demektir.
Bu ifadeden sonra o büyük alimin gözleri doldu, dolu gözlerini seyirciden gizleyerek başını eğdi ve “ALLAHU EKBER” diyerek yerine oturdu.
Taşova’mıza böylesi deryaları içecek yetiştiren bir kurum doğrusu, pek çok yakışır.
Ne mutlu bu kurumu yeniden hayata geçirme gayretini omuzlayanlara ve bu yüke az da olsa destek verenlere…