Tecdid-i gayret (gayreti yenileme) ve ramazan bayramı mükâfatı olarak nefsimize verdiğimiz izni ülkemizde yaşanan terör, şehitlerimiz ve mülteci faciaları dolayısıyla vicdan muhasebesi yaparak tamamlayıp memleket ve dostlarımıza kavuşmanın sevincini yaşarken gazete sayfalarına düşen kıyıya vuran Suriyeli çocuk fotoğrafından insanlık adına utandık, üzüntü duyduk…
Edebiyata ilgi duyanlar lise yıllarında vatan düşüncesi ve vatana duyulan sevginin anlatıldığı Namık Kemal’in “Vatan” makalesini hatırlayacaklardır. “İnsan vatanını sever” vurgusuyla başlayan bir bölümde vatan şairimiz şöyle diyor;
“ İnsan vatanını sever. Çünkü mevahib-i kudretin (Allah vergisi) en azizi olan hayat, vatan havasını teneffüsle başlar. İnsan vatanını sever. Çünkü tabiat bağışlarının en revnaklısı olan nazar, ilk bakışında vatan toprağına ilişir. İnsan vatanını sever. Çünkü etrafına baktıkça her köşesinde geçip gitmiş ömrünün bir hazin hatırasını tahaccür etmiş (heykelleşmiş) gibi görür. İnsan vatanını sever. Çünkü hürriyeti, rahatı, hakkı, menfaati vatan sevgisinde kaimdir. İnsan vatanını sever. Çünkü sebeb-i vücudu olan ecdadının makbere-i sükunu (sessiz mezarlık) ve netice-i hayatı olacak evladının cilvegah-ı zuhuru (varlığın görüldüğü yer) vatandır.”
Vatan şairimiz bugün yaşasaydı sanıyoruz “insan vatanını niçin terk eder” vurgusuyla “kıyıya vuran insanlığın” makalesini yazardı.
Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak avrupaya gitmenin yollarını deneyen Suriyeli mültecilerin ege denizindeki umut yolculuğunun biri daha faciayla son buldu. Faciada sekizi çocuk on iki kişi hayatını kaybetti.
Aylan ve Galip kardeşlerin Bodrum’da karaya vuran cesetleri aslında insanlığın karaya vuruşunun resimleriydi. Aylan üç yaşında Galip beş yaşındaydı. İki kardeşin gazete sütunlarına düşen gülen fotoğrafları bize iki şairimizin dizelerini hatırlattı.
Pir Sultan Abdal “Bahar geldi, çiçek bitti, ot bitti/ Toprak güldü, taşı güldüremedim; derken
Mustafa Ökkeş Evren;
Bir çocuk gülüşü buldum
Aldım bir taşın üstüne koydum
Taş gülümsedi… Diyordu.
Evet, kıyıya vuran cesetler şairin belirttiği gibi taşı dahi etkileyen gülümseyen masum ve günahsız çocuklardı.
Bazen bir fotoğraf binlerce sayfa yazıdan daha etkilidir ya Aylan’ın Bodrum sahillerine vuran cansız bedeninin görüntüsü de böyle bir etki yaratmıştır.
Bu fotoğrafta orta doğuya Arap baharı yaşatacağım, demokrasi götürüyorum diyen ABD’nin, kapılarını mültecilere kapatan Avrupa’nın sorumluluğu vardır.
Bu fotoğrafta petrol ve enerji kaynaklarının hâkimiyeti, sömürülmesi ve mezhep savaşlarının körüklenerek yeni silahlarını orta doğunun fakir halkı üzerinde deneyen tüm emperyalist ülkelerin sorumluluğu vardır.
Suriye bataklığının finansörü olduğu halde ülkesine bir tane dahi mülteci kabul etmeyen Suudilerin, Katar’ın, Kuveyt’in suçu vardır.
Kıyıya vuran küçük çocuk Aylan’ın o fotoğrafı orta doğuda sürdürülen kirli savaşın, sürgünün, göçün simgesi olsun.
“Çocuklar ölürken değil, uyurken susulur” cümlesi de bu kirli savaşın destekçilerine, insanlığın duyarsızlığına haykırılan bir slogan olsun.”