Ahmet Şimşek
Kış armudu deyince aklımıza kışın da armut mu olurmuş, Karın, soğugun olduğu dönemde armut nasıl olacak diye düşünürdüm çocukluk yaşlarımda. Çocukça hayaller ve benzetmelerimle Dedem, Hacıahmet Büyükbabama dedim ki: “Kış armudu nasıl oluyor, karda kışta yaprak yok, çiçek yok, armut nasıl olsun?”
Rahmetli dedem elimden tuttu, beni samanlığa götürdü. “Bak evlat aha bu samanları gördünm mü, eşeleyelim bakalım dedi.” Samanlıktaki samanları karıştırdık, sarı sarı armutlar ortaya çıktı. Anlatmaya başladı, “Bu armutları güzün topladık, bazılarını tahta sandıklara doldurduk, bazılarını da samanlara gömdük. Toplarken yemyeşildi, yemek mümkün değildi. Ham armut yenilmiyodu. Buna kış armudu derler, Şimdi kar yağınca havalar soğuyunca bu armutlar sararıyor. Yazdan ayırdığımız cevizlerle armutları, elmaları çıkarıp soba başında sizlerle yiyeceğiz, siz de büyüyünce bu kültürü çocuklarınıza taşıyacaksınız” dedi.
Bu kültürü çocuklarımıza taşıma konusunda çok geç kaldık. Çeşit çeşit organik olmayan meyveler çıktı ortaya. Elmalar ve armutlar soğuk hava depolarında saklanıyor. Kış ve bahar mevsimine gelince çıkarılıyor, elmalar ve armutla hiç te kepermiyor. Aynı kalitede üreticilere ulaştırılıyor.
Tabi bizim çocukluğumuzda bu teknoloji ve bu teknolojilere verilecek paralarımız olmadığı için, doğal yaşamak zorunda kalıyorduk. Şimdiki gibi insanlar gıdalara bu kadar yüksek paralar ödemiyorlardı. Köylüler yiyeceklerini kendileri üretiyorlardı. Şimdi köyde yetişen gıdaların çoğunu köylüler de marketlerden alıyorlar. Yumurta, süt, yoğurt, domates, biber, patlıcan, ekmek, makarna saymakla bitiremediğimiz yiyeceklerimizi köylerde biz üretirken şimdi şehirlerden fabrikasyon, son kullanma tarihli paketlemelerden elde ediyoruz. Böylece sağlıklı yaşama ve organik yaşam rafa kalkmış oluyor.
Sarı sarı kış armudu yemeniz, çocukluğumuzdaki doğal yaşamı yeniden yaşamanız dileğiyle.