Hayat renkli bir penceredir; kimi kısa, kimi uzun, kimi mutlu, kimi acı, kimi zengin, kimi fakir bakıp geçersin!
Hayatın sonu var. Ebedi değil.
Bu nedenle, öleceğini, ölüm ile beraber başka bir dünyanın kapısının açılacağını bilirsin, bilmelisin!
İlmin ve bilimin sonu yok. İlmin sahibi, bize ilmi bahşeden yaratıcı, sorgulayıcı, cezalandırıcı, affedici yüce Allah’tır. Allah’ın varlığını, birliğini, Allah’tan başka ilah olmadığını, ilmin, gücün, kuvvetin ve kudretin Allah’tan olduğunu bilirsin, bilmelisin!
İlmin ve bilimin asla yanlışa ve kötü şeylere götürmeyeceğini akletmelisin… Bilmek için daima okumalısın.
Okumalısın, kaliteli kitaplar okumalısın, üzerinde düşünmeli, araştırıp bulmalı, üretmeli, insanlık için üretmeli, bilmeli ve bildiğini özenle, itina ile uygulamalısın…
En önemlisi de her ne iş olursa olsun, başladığın işi eline yüzüne gözüne bulaştırmadan neticelendirmelisin. Neticeye varmayan işin faydasından çok zararı vardır.
Gerektiğinde ispatlamalısın, gerektiğinde paylaşmalısın, gerektiğinde işin özel niteliğinden kaynaklanıyorsa sırrını muhafaza etmelisin.
Müslüman ülkelerin neden geri kaldığını düşünmeli, üstünde kafa yormalı, tarihten ders çıkarmalısın. Olumsuz durum, baskı, imkansızlık halinde vaz geçmemelisin. Şu oldu, bu oldu gibi bahaneler, mazeretler aramamalısın. Şunu, bunu suçlamaktan kaçınmalı, etrafını kontrol etmeli, görmeli, gözetlemelisin…
Biz hep doğruyu yapmadık. Bütün savaşları kazanmadık. Ekonomik ve sosyal yapımız her zaman iyi olmadı.
Teknik, ekonomik manada kendimize ait şeylerimiz az. Az olanlarımızı çoğaltmak için daha fazla gayret göstermelisin…
Üretmekten başka çare yok. Varlıklar, uzun yıllar içinde birikir. Birikimleri bir kalemde silip atmak, satmak yerine, en modern haliyle en iyi şekilde idare etme yollarını, yöntemlerini bulmalısın ve hayata geçirmelisin…
Mecbur kaldığında, sorumluluğu yüklenmelisin, üstlenmelisin, sorumluluk almaktan kaçınmamalısın…
Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, gözle görüp elle tuttuğumuz koskoca bir miras var; bu mirasa, toprağa, taşa, suya, dağa, ovaya sahip çıkmalısın…
İnceleme ve araştırma yapmalısın, tarihten esinlenmeli, yararlanmalı, örnek almalı ve tarihi geleceğin aynası olarak addetmelisin…
Bilimden asla sapmamalısın. Yolunu bilim aydınlatmalı. Vazife şuuru içinde hareket etmelisin. Vazifeni, görevini, ödevini kimsenin tarifine, emrine, talimatına ihtiyaç duymadan tayin etmeli ve eksiksiz, tam ve mükemmel şekilde, kendi gayret ve çabanla tamamlamalısın…
Son asrın iki büyük ehemmiyet arz eden unsuru su ve enerjidir. Su başlı başına hem enerji kaynağı ve hem de hayat kaynağıdır.
Enerji ise, su dahil ziyade unsurun hareket ve işlevinin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bunların başında petrol, güneş, kömür, bor, uranyum gibi doğal unsurlar gelmektedir.
Güneş, dünya dahil herkes tarafından bilinen gezegen kümesine ısı, ışık, enerji sağlamaktadır. Güneş ışığından yararlanma yolları net ve sarihtir. Isı ve enerji açığa çıkardığı muhakkak olup şüphe götürmez bir güç kaynağıdır. Bu güçten yararlanma konusunda çok gerilerde olduğumuz malum. Oysa, konutların ısıtılması dahil fabrikaların enerji ihtiyacına kadar her şeyi karşılayacak bir kapasite mevcut iken her nedense güneş enerjisi konusu fazla ilgi çekmemekte; ilgilenmelisin, dikkate değer bulmalısın, önemsemelisin…
İnsanlığın yararına olan her kaynaktan ve materyalden yararlanmalı, insanlığın hizmetine sunmalısın…
Kıyıda köşede atıl durumda bırakılmış, ilgi, alaka gösterilmemiş, terkedilmiş, kötülenmiş, itilmiş, kakılmış şeyleri, durgun imkanları ve materyalleri harekete geçirmelisin…
Hayat hiç bir zaman adil olmamıştır. Adaletin temini, hakkın teslimi, hukukun üstünlüğü için çok gayret sarfetmelisin…
Özünde yaşayan fakat unutturulmuş, hatta kaybolmuş aslına, özüne acilen dönmelisin…
Elin parasının elinde, iki günde bir milli paramızın değer kaybetmesi ve bütün ekonomik hayatı baştan başa etkisine alması kabul edilebilir bir durum mudur?
Yerli ve milli tesisleri zarar ediyor diye satıp mevcut ihtiyacı karşılamak için ta amerikadan, satılan ve kapatılan tesislerde üretilen ürünü veya ikame edecek bir benzerini ithal etmek akıl karı bir iş midir?
Dünya birbiriyle temas halinde, artık küresel, cihanşumül, global bir yapı mevcut diyorlar.
Asla ve kat’a inanmamalısın…
Madem öyle diyelim; neden insan ölümleri, doğal hayatı tahrip, harp ve darp her geçen gün yeni şekil ve tarzlarıyla, üsluplarıyla, unsurlarıyla, farklı boyutlarıyla çoğalıyor?
Neden, daha karnını doyurmakta bile zorlanan ülkelerde iç savaş, emperyal baskı ve harp, iç dinamiklerde, gerek ekonomik, gerek siyasi ve gerekse sosyal alanda bozulma, gerileme, teslim olma gibi buhranlar yaşatıyor?
Sorgulamalısın…
Yemen’de, Irak’ta, Suriye’de, benzer memleketlerde olanlar ve yaşatılanlar, emperyal güçlerin amaç ve gayelerini anlama babında, misal olarak yeter de artar bile!
Gördüklerinin arka yüzünde başka şeyler, anlamsız, manasız hal ve durum, algı yönetmeye dair bir kaç resim, yalan bir iki slogan olabilir; aldanıp kanmamalısın…
Son Söz:
Gün doğmadan neler doğar!
Günü, seher vaktinden beklemeye almalı; kuş cıvıltılarıyla, ezan sesleriyle, ılgıt ılgıt esen sam yellerinin fısıltılarıyla karşılamalısın…
Yunus Emre çok güzel tasvir etmiş:
Sular hep aktı geçti
Kurudu vakti geçti…
Nice han, nice sultan
Tahtı bıraktı geçti…
Cihan bir penceredir
Her gelen baktı geçti!..
Bu itibarla, geç olmadan, vakte kıymet vermelisin…
Selam ve dua ile.
Enver SEYHAN