Amasya İtimat

KENDİME TEKLİFİM VAR!

0
533

Hayat renkli bir penceredir;  kimi kısa, kimi uzun, kimi mutlu, kimi acı, kimi zengin, kimi fakir bakıp geçersin!

Hayatın sonu var. Ebedi değil.

Bu nedenle, öleceğini, ölüm ile beraber başka bir dünyanın kapısının açılacağını bilirsin, bilmelisin!

İlmin ve bilimin sonu yok.  İlmin sahibi, bize ilmi bahşeden yaratıcı, sorgulayıcı, cezalandırıcı, affedici yüce Allah’tır. Allah’ın varlığını, birliğini, Allah’tan başka ilah olmadığını, ilmin, gücün,  kuvvetin  ve kudretin Allah’tan olduğunu bilirsin, bilmelisin!

İlmin ve bilimin asla yanlışa ve kötü şeylere götürmeyeceğini  akletmelisin… Bilmek için daima okumalısın.

Okumalısın, kaliteli kitaplar okumalısın, üzerinde düşünmeli, araştırıp bulmalı, üretmeli, insanlık için üretmeli, bilmeli ve bildiğini özenle, itina ile uygulamalısın…

En önemlisi de her ne iş olursa olsun, başladığın işi eline yüzüne gözüne bulaştırmadan neticelendirmelisin.  Neticeye varmayan işin faydasından çok zararı vardır.

Gerektiğinde ispatlamalısın, gerektiğinde paylaşmalısın, gerektiğinde işin özel niteliğinden kaynaklanıyorsa  sırrını muhafaza etmelisin.

Müslüman  ülkelerin  neden geri kaldığını düşünmeli, üstünde kafa yormalı, tarihten ders çıkarmalısın. Olumsuz durum, baskı,  imkansızlık halinde vaz geçmemelisin. Şu oldu, bu oldu gibi bahaneler, mazeretler aramamalısın. Şunu, bunu suçlamaktan kaçınmalı, etrafını kontrol etmeli, görmeli, gözetlemelisin…

Biz hep doğruyu yapmadık. Bütün savaşları kazanmadık. Ekonomik ve sosyal yapımız her  zaman iyi olmadı.

Teknik, ekonomik manada kendimize ait şeylerimiz az. Az olanlarımızı çoğaltmak için daha fazla gayret göstermelisin…

Üretmekten başka çare yok. Varlıklar, uzun yıllar içinde birikir. Birikimleri bir kalemde silip atmak, satmak yerine, en modern haliyle en iyi şekilde idare etme yollarını, yöntemlerini bulmalısın ve hayata geçirmelisin…

Mecbur kaldığında, sorumluluğu  yüklenmelisin, üstlenmelisin, sorumluluk almaktan kaçınmamalısın…

Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, gözle görüp elle tuttuğumuz koskoca bir miras var;  bu mirasa, toprağa, taşa, suya, dağa, ovaya  sahip çıkmalısın…

İnceleme ve araştırma yapmalısın, tarihten esinlenmeli, yararlanmalı, örnek almalı  ve tarihi geleceğin aynası olarak addetmelisin…

Bilimden asla sapmamalısın. Yolunu bilim aydınlatmalı. Vazife şuuru içinde hareket etmelisin. Vazifeni, görevini, ödevini kimsenin tarifine, emrine, talimatına ihtiyaç duymadan tayin etmeli ve eksiksiz, tam ve mükemmel şekilde, kendi gayret ve çabanla tamamlamalısın…

Son asrın iki büyük ehemmiyet arz eden unsuru su ve enerjidir. Su başlı başına hem enerji kaynağı ve hem de hayat kaynağıdır.

Enerji  ise, su dahil ziyade unsurun hareket ve işlevinin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bunların başında petrol, güneş, kömür, bor, uranyum gibi doğal unsurlar gelmektedir.

Güneş, dünya dahil  herkes tarafından bilinen gezegen kümesine ısı, ışık, enerji sağlamaktadır. Güneş ışığından yararlanma yolları net ve sarihtir. Isı ve enerji açığa çıkardığı muhakkak olup şüphe götürmez bir güç kaynağıdır. Bu güçten yararlanma konusunda çok gerilerde olduğumuz  malum. Oysa, konutların ısıtılması dahil fabrikaların enerji ihtiyacına kadar her şeyi karşılayacak bir kapasite mevcut iken her nedense güneş enerjisi konusu fazla ilgi çekmemekte; ilgilenmelisin, dikkate değer bulmalısın, önemsemelisin…

İnsanlığın yararına olan her kaynaktan ve materyalden yararlanmalı, insanlığın hizmetine sunmalısın…

Kıyıda köşede atıl durumda  bırakılmış, ilgi, alaka gösterilmemiş, terkedilmiş,  kötülenmiş, itilmiş, kakılmış şeyleri,  durgun  imkanları ve  materyalleri harekete geçirmelisin…

Hayat hiç bir zaman adil olmamıştır. Adaletin temini, hakkın teslimi, hukukun üstünlüğü için çok gayret sarfetmelisin…

Özünde yaşayan fakat unutturulmuş, hatta kaybolmuş  aslına, özüne  acilen dönmelisin…

Elin parasının elinde,  iki günde bir milli paramızın değer  kaybetmesi  ve  bütün ekonomik hayatı baştan başa etkisine alması kabul edilebilir bir durum mudur?

Yerli ve milli tesisleri zarar ediyor diye satıp  mevcut  ihtiyacı karşılamak için ta amerikadan, satılan ve kapatılan tesislerde üretilen ürünü veya ikame edecek  bir  benzerini  ithal etmek akıl karı bir iş midir?

Dünya birbiriyle temas halinde, artık küresel,  cihanşumül,  global bir yapı mevcut diyorlar.

Asla ve  kat’a  inanmamalısın…

Madem öyle diyelim; neden insan ölümleri,  doğal hayatı tahrip, harp  ve  darp  her geçen gün  yeni şekil ve  tarzlarıyla,  üsluplarıyla,  unsurlarıyla, farklı boyutlarıyla çoğalıyor?

Neden, daha karnını doyurmakta bile zorlanan ülkelerde iç savaş,  emperyal  baskı  ve harp,  iç dinamiklerde,  gerek ekonomik,  gerek siyasi  ve  gerekse sosyal  alanda  bozulma,  gerileme, teslim olma gibi buhranlar yaşatıyor?

Sorgulamalısın…

Yemen’de, Irak’ta, Suriye’de,  benzer memleketlerde  olanlar  ve  yaşatılanlar, emperyal  güçlerin amaç ve gayelerini anlama babında, misal olarak yeter de artar bile!

Gördüklerinin arka yüzünde başka şeyler,  anlamsız, manasız hal ve durum,  algı yönetmeye dair bir kaç resim,  yalan bir iki slogan olabilir; aldanıp kanmamalısın…

Son Söz:

Gün doğmadan neler doğar!

Günü,  seher vaktinden  beklemeye  almalı;  kuş cıvıltılarıyla, ezan sesleriyle, ılgıt ılgıt esen sam yellerinin fısıltılarıyla karşılamalısın…

Yunus Emre çok güzel  tasvir etmiş:

Sular hep aktı geçti

Kurudu vakti geçti…

Nice han, nice sultan

Tahtı bıraktı geçti…

Cihan bir penceredir

Her gelen baktı geçti!..

Bu itibarla, geç olmadan, vakte kıymet vermelisin…

Selam ve dua ile.

Enver  SEYHAN

Yorum Ekle