Naci Konyar
Mevlana insanı serçeye benzetir ve derki ‘Serçe gibi ol, sürekli hareket halinde ve durmaksızın ‘Nerede, nerede’ diye sor!.
90’lı yıllardan beri kara kaplı defterime yazıya dökülmüş sözün filizlendiği düşünceleri biriktirdim. Okuduğum kitap sayfaları arasından nerede nerede diye sorarak… Orada kalsalar silinip gideceklerdi. Sizlerle paylaşmak istedim bu güzellikleri. Bakarsınız bir gün yolunuz kesişir hatırınıza gelir. Yolunuza ışık olur. Günümüz dünyasının paradan hazdan kısaca maddeden başka hakikat tanımayan insanlarını da birazcık düşündürür gayesiyle.
‘İhtiyaç duymakla muhtaç olmak arasında derin bir uçurum var. Kendi suratına haykır bu cümleyi: İnsan olana ihtiyaç duyuyorum, insana muhtaç değilim! İnsanı gördüklerinden ibaret sanma, görmediklerinde ara. İçidir hakikatin resmi. Dışı sadece bir manzara. ‘Mevlana’
‘Muhatabımıza insan olarak yaklaşmayı unuttuk. Karşımızdaki insanı önce kusurlarıyla tanımlıyoruz’
‘İnsanlık adına bugün ne gibi faydalı işlerde bulundun? İşletmeler gün bitimi aldıkları muhasebe raporuna Z raporu diyor ya, hepimizin böyle bir Z raporuna ihtiyacı var.’
Bilge bir doktor, en iyi ilacın ilgi ve sevgi olduğunu söylemiş. ‘Ya işe yaramazsa’ diye sormuşlar. Gülümsemiş ve şöyle yanıt vermiş: O zaman dozu artırın.’
‘Geçmişimizi bize sormadan silen, geleceksiz bırakıyor aslında bizi. Hangimizin çocukluğunun sokağı aynı kaldı ki? Doğduğumuz, büyüdüğümüz evler, bisiklete bindiğimiz sokaklar meyvesine daldığımız ağaçlar yerinde mi? İnandığımız, tutunduğumuz değerler duruyor mu yerli yerinde? Anılar, nereye dokunsan acıtıyor…’
‘Arzumuz merhametli büyümedir. İnsanlarla beraber diğer canlılara merhametle yaklaşmak. Suya, toprağa, ağaca, kuşa… Şehirlerimizde yeşil alan olarak sadece mezarlık kaldı. Evlatlarımız hayata pek dokunmadan, bilgisayarın televizyonun, telefonun içinde büyüyor.’
‘Ölmek için köyüne geri dönen yahut öyle vasiyet bırakan nesiller. Bu vefadan sadakatten ve toprağa bağlılıktan neşet eden soylu ruh’
‘Eski şehri hissederek gezin, eski şehrin size söylediklerini işitmeğe gayret edin… Duyacaksınız.’
Bir tartışmada haklı olduğu halde, sen haklısın diyerek tartışmayı kesene cennet köşkü var, anahtarını benden istesin demiş peygamberimiz. ‘Edibane konuş herkes ile bahs ü cidal etme. (Edepli konuş kimseyle tartışma) Münazarayı, tartışmayı kazanma gayretinde olma. Kazanılmış münakaşa yoktur. Her şeyi kazandığını kabul etsen bile bir dostu kaybedersin. Daha kötüsü kendini kaybedersin, orada kibir var.’
‘Eleştirinin sağlık işareti olduğuna inanırım, yeter ki sağlıklı bir zihinden, kararmamış bir kalpten çıkmış olsun’
‘Tarihçiler, Osmanlının ve düzenin çöküş nedenlerinden birinin, son dönemlerde padişahların isteklerine göre fetva veren şeyhülislamlar olduğunu söylemektedirler.’
‘Sizden her kim bir kötülük görürse eliyle düzeltsin, eliyle gücü yetmezse diliyle düzeltsin, diliyle de gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin. El ile düzeltmek devletin görevidir. Dil ile düzeltmek alimlerin görevidir. Kalp ile buğz etmek ise halkın işidir.
‘Sakallı Celal şöyle demiş: -Tanzimat ilan ettik olmadı. Meşrutiyet ilan ettik olmadı. Cumhuriyet ilan ettik o da olmadı; yahu gelin bu defa ciddiyet ilan edelim bakarsınız tutar!
Sakallı Celal bugün sağ olsaydı bu saydıklarına bir ilave yapar mıydı dersiniz?
‘Siyasette ortak ufku kaybettik. Çoğunluk barışmaya, sorunların çözülmesine hazır. Canımızı acıtanlarla intikam derdimiz yok. Barışık bir toplumda yaşamak istiyoruz. Bir tercih yapıp tarafımızı belli ediyorsak bu kendimizi birilerinden ayırmak için değil, hakkı yenenlere ‘Yalnız değilsiniz’ demek biz buradayız ‘Sizi görüyoruz’ mesajı verebilmek için. Çok ayrılmış görülsek de çoğunluğumuz adalet ve huzur istiyor. Siyaset yapanlar izin verirlerse sorunları azaltmaya başlayacağız.’
‘Tüketim toplumu olmaktan yakınıyoruz. Tüketim sadece yiyecek giyecek türü eşya gibi şeyler midir. Maalesef itimadı, merhameti, muhabbeti, adaleti bize has halleri de tükettik.’
‘Bir zamanlar…’ Anlatmanın, geçmişi paylaşmanın dayanılmaz zevki. O zor günlerimde hep sorardı, ‘Aç mısın’ diye. Para henüz Tanrı olmamıştı. Yardımlaşma, dostluk vardı. Harcanmak için de para.’
‘Bugün camiye giden insanımız, cami ve namaz ile telkin edilen halet-i ruhiyenin yarısını çarşı-pazara, yarısını siyasete yarısını iktisada, yarısını okula taşısa Türkiye’nin problemleri biter.’
‘Dört oğuldan iyi BAĞ-KUR maaşı… Kartı sokuyok, Parayı alıyok, Geliyok. Bu üç yüz dönüm araziden eyi diyor Zudaylı Abdullah Alan.’
…endişeli bir baba, ‘Oğlumun adil bir insan olacağından nasıl emin olabilirim’ diye sordu. Ksenophilus yanıtladı: ‘Onu, iyi yönetilen bir devletin yurttaşı yap.’
‘Köy enstitüleri, üstü başı yırtık yamalı kıyafetlerle köylerinden çıkıp o okullara giden çocukların, ülkelerine giydirdikleri en güzel elbisenin adıdır.’
‘Kara Kaplı Defterimden hünerli güzel insanların yazdıkları yemlerle yemlenip serçe olmanın gayreti içinde değişik düşünceleri paylaştık. Bizim gibilere eskiler ‘Raviyan-ı ahbar ve nakilan-ı asar derlermiş. Yani haberleri nakleden, eserleri hikmetleri rivayet eden. Değerlerimizi yansıtan cümleler sunarak şairlerin diliyle aslolanı hatırlatmak istedik. Mısralarla düşünmek, mısralarla duymak hatta onlarla teselli aramak ne güzel şey…
Bu kubbede baki kalacak sadalar bırakanlara rahmet ve selam olsun.