HASAN APAYDIN-İLAHİYATÇI
Kader üzerine çok konuşulmuş ve çok yazılmış ama bir türlü insanımız tarafından yeterince doğru şekilde anlaşılamamış bir konudur.
Kader kelimesi Kur’an-i bir kavramdır. Çeşitli ayetlerde geçmekte olup ‘’ölçü’’ anlamına gelmektedir. Mesela, Kamer suresinin 49. Ayetinde ‘’şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık’’ buyrulmaktadır. Etrafımıza baktığımız zaman canlı ve cansız her şeyin gelişi güzel değil de bir plan ve program dahilinde bir ölçü ve hesaba uygun olarak yaratıldığını, tabiatta tesadüf diye bir şey olmadığını gözlerimizle görürüz. Bu açıdan bakınca taşında, toprağında, havanında, suyunda, hayvanında, bitkininde bir kaderi yani ölçüsü var olduğunu görürüz. İnsana gelince; irademiz dışında oluşan ve bizi aşan durumlarda sorumlu olmadığımız kaderimiz var.
Mesela anne ve babamızı seçemediğimiz gibi cinsiyetimizi, şekil ve rengimizi de biz seçmedik ve sorumluluğumuz yoktur. Yaptığımız fiillere yani eylemlere gelince burada tamamen biz sorumluyuz. Kaderimiz seçimimizdir ve ya seçimimiz kaderimizdir. Kimilerine göre Allah bu dünya sahnesindeki rolleri dağıtmıştır ve herkes kendine verilen rolü oynamaktadır. Aynen film sahnelerinde olduğu gibi. Bu açıdan olaya bakarsak hiç kimse suçlu değildir. Bir katil kendini savunurken bir suçu olmadığını, Allah’ın kendisine ezelde yazdığı rolü oynayarak kaderi gerçekleştirdiğini söyleyebilir. Hatta kaderi gerçekleştirmede bir payı olduğu için kendisine teşekkür edilmesini bile bekleyebilir. Sorumluluğu üstüne almayıp aynen Mekke müşriklerinin yaptığı gibi kaderini öyle yazan Allah’a atar. En’am suresi 148.ayette müşrikler ‘’Eğer Allah dileseydi, ne biz ne de atalarımız ortak koşmazdık.’’ Şeklindeki savunmaları ile sorumluluk almayıp tamamen Allah’ı suçlamaya kalkışıyorlar.
Tabi ki bu yaklaşım ve savunmalar doğru değildir. Doğru olan ise Allah rolleri ezelde dağıtmamış ama tanıtmıştır. Akıl nimetini verdiği insanlardan iradelerini kullanarak tanıtmış olduğu roller içinden iyi olanları seçmelerini önermiştir. Hatta insana yardımcı olmak için binlerce peygamber ve onlarla hayatlarına rehberlik edecek kutsal kitaplar da göndermiştir. Akıl ve iradeyle donatmış olduğu insanoğlunu iki yolun kavşak noktasında bırakarak özgür iradesiyle seçimini yaparak kaderini çizmesini istemiştir. Akıl nimetini vermediği canlılardan ve insanlardan böyle bir talebi olmamıştır. Hiç kimse Allah’ın verdiği akıl nimetini kullanmayıp yanlış işler yaptığı zaman sorumluluğu kadere atamaz.
Eğer bazılarının dediği gibi Allah’ın ezelde rolleri dağıttığına ve bizim akıl ve irademizin bir önemi olmadığına inanırsak o zaman sorumluluk da olmaz, cennet ve cehennemin bir anlamı da kalmaz. Böylece testiyi kıranla suyu getirenin bir farkı olmaz ki bu da Allah’ın adaletine aykırıdır. Son söz olarak uzun lafın kısası kaderimiz irademizdir ve ya irademiz kaderimizdir.