Amasya İtimat

İNSAN HAKLARI VE DEMOKRASİ

0
974

Ülkemizde insan hakları ve demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla bir yaşam biçimi haline dönüştürebilmesi mücadelesi çok sancılı geçmiştir. Son yıllarda bu alandaki birçok tabu yıkılsa da o sancılı yılların açtığı yaraları bir çırpıda temizlemek mümkün olmuyor ne yazık ki!

 

Demokrasi eğer “Tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimi” ise gerçekten, toplumun tüm kesimleri şimdi gelinen noktadan memnun mu acaba?

 

Bu ve benzeri soruları çoğaltabiliriz elbette, hayatta hiç bir şey mükemmel değildir. Bu anlamda hiç değilse “ehven-I şer’e” razı olmuş bir toplum olduğumuzu söyleyebiliriz. Alınacak daha çok mesafe olduğunun farkındayız. Lakin toplumsal hafızamızı sık sık kontrol etmek lazım ki gelinen noktanın da bir zerre miktar kıymeti harbiyesi olsun.

 

Hele ki bireysel haklar konusunda katememiz gereken uzun ince bir yol olduğunun farkındayız. Her şeyin başı eğtim, illaki eğtim; özellikle “değerler eğitimi” konusundaki eksikliklerimiz bu yolu daha da uzun ve meşakkatli kılıyor.

 

Gün geçmiyor ki yazılı ve görsel medyada sık sık yer alan dehşet dolu haberler içimizi karartmaya devam etmesin. Sevgilisi yada eski eşi tarafından öldürülen kadınlar, tavuk yada köpek kavgasından veya tarla sınırı anlaşmazlığı tartışması sonucu hiç uğruna işlenen cinayetler, kendi öz evladına tacizde bulunan babalar gibi geleneksel toplum yapımızla olduğu kadar genel ahlak ve insanlık düşüncesiyle de bağdaşmayan olumsuzluklar ihtiyar dünyamızın insan hakları alanında katetmesi gereken uzunca bir yolu olduğunu göstermeye yetiyor.

 

Ancak, yukarıda ifade ettiğimiz gibi bugün geldiğimiz noktaya ehven-i şer tarafından baktığımızda, özellikle içinde bulunduğumuz sene itibariyle Cumhuriyetimizin 90. yıldönümünde kadınlarımızın giyim kuşam kıyafet ve başörtüsüyle ilgili anlamsız yasakların kaldırılmış olması bir devrim niteliğindedir. İlerleyen günlerde ve yıllarda yine bir çok tabunun toplumsal direnç karşısında tarumar olup gideceğini ümit ediyoruz.

 

İnsan hakları ve demokrasinin uluslararaası macerasında gelinen nokta da üzerinde düşünülmesi gereken soru işaretleriyle doludur!

 

İnsanın değişimi ve gelişmesinin sonucunda 10 Aralık 1948 yılında yayınlanan         “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi” doğmuştur. Türkiye, Birleşmiş Milletlerin kurucu üyelerinden birisi olarak bildirgeyi ilk onaylayan ülkeler arasında yer almış ve insan hakları konusundaki önemli sözleşmelerin büyük bölümüne taraf olmuştur.

 

Bildirgenin ilk üç maddesi şöyle;

 

Madde 1: Bütün insanlar özgür; onur ve hakları yönünden eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşçe davranmalıdırlar.

Madde 2: Herkes, ırk, renk, cins, dil, din, siyasal ya da her hangi bir başka inanç, ulusal ya da toplumsal köken, varlıklılık, doğuş ya da herhangi bir başka ayrım gözetilmeksizin bu Bildirge’de açıklanan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir.
Bundan başka, ister bağımsız ülke uyruğu olsun, isterse bağımlı, özerk olmayan ya da başka bir egemenlik kısıtlamasına bağlı ülke uyruğu olsun, bir kişi hakkında, uyruğu bulunduğu devlet ya da ülkenin siyasal, adli ya da uluslararası durumu bakımından hiçbir ayrım gözetilmeyecektir.

Madde 3: Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.

 

Teorik olarak sorun yok, söylenecek veya eklenecek başka bir şey yok sanırım. Her şey ne kadar güzel yazıllıp çizilmiş! Ama zaten olması gereken bu evrensel hak ve hürriyetler eğer devletlerin yada toplumların âli çıkarlarına ters düşüyorsa, orada bir dakika düşünmek lazım!

 

Hafızamızı yoklayalım; tarih bu anlamda ibretlik olaylarla dolu. Daha birkaç yıl once örneğin; her fırsatta dünyaya insan hakları ve demokrasi dersi veren zinde güçler havadan sudan bahanelerle bir Müslüman ülkeyi işgal ettiler!

 

Hak, hukuk hak getire! Sebebi ne olursa olsun bir ülkenin devlet başkanını sözüm ona yargıladılar ve suçlu buldular! Ve “Irak’ın efsane lideri Saddam Hüseyin 30.12.2006 tarihinde bir bayram arifesi sabahı saat 04.55’de idam edildi.” Sevsinler sizin insan hakları ve demokrasi anlayışınızı ve dahi İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde yer alan yaldızlı cümlelerinizi!

 

Her şeye rağmen insan olmak ve insan onuruyla yaşamak ne kadar güzel bir duygudur! Tüm insanlık alemi için güzel ve mutlu bir gelecek temennisiyle10 Aralık Dünya İnsan Hakları Ve Demokrasi Günü kutlu olsun!

 

A.Yusuf Kuyucaklıoğlu

Yorum Ekle

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz