HASAN APAYDIN ULUKÖY-2023
İslam’ın inşa ettiği akıl konuşurken, yazarken ve yaşarken Allah’tan bağımsız bir hayat alanı olmadığını bilir ona göre konuşur, ona göre yazar ve ona göre yaşar. Çünkü biz biliriz ki Allah her an hayatın her alanına müdahil ve her an yeni bir şeyi yaratmadadır. Allah’ın hayata müdahil olmadığını düşünmek ve Allah yokmuş gibi hareket etmek seküler bir şirktir. Yine Allah öbür dünyaya karışsın bu dünyayı bize bıraksın veya Allah göklerle ilgilensin dünya işlerine karışmasın demek de yine şirktir.
Tüm şirklerin özünde insanın kendi kendine yettiği ve kendisine olan aşırı özgüven hissi yatar. Bu şeytanın insana verdiği bir düşüncenin sonucudur. Hiçbir insan kendi kendine yetmez. Çünkü mahlûkat içinde en zayıf olarak insan yaratılmıştır. Bu durumu idrak eden bir mü’min hayatının her alanını ve zamanını Allahlı olarak tanzim eder. Çünkü bilir ki inşallah zamanın anahtarı maşallah ise mekânın anahtarıdır. Zaman inşaallahla, mekan ise maşaallahla açılır. Bu kavramlar Kur’ani kavramlardır. Kehf suresi 23 ve 24.ayetlerde Hiçbir şey için “Ben bu işi yarın kesinlikle yaparım” deme. Ancak “Allah dilerse(yapabilirim) de şeklindeki uyarılar bizim içindir. Burada bize verilen mesaj zımnen: Sakın Allah yokmuş gibi konuşmayın, Allah’tan bağımsız bir hayat alanı yoktur. İşlerinizde planlamalar yaparken Allah’ı hesaba katın ikazları bulunmaktadır. Yine Kehf suresi 32 ve 44. Ayetler arasında mesel edilen bahçe sahipleri ile ilgili ayetler de hayatımızda inşaallahtan sonra maşaalah olması gerekliliğini anlatır. Güzel bir şey gördüğümüzde Maşaallah demeliyiz. Bunun anlamı Allah ne güzel dilemiş, ne güzel yaratmış, yani Allah’ın dediği olur demektir.
İslam’ın inşa ettiği dille konuşan ve yaşamaya çalışan bir insan Allah lafzı celalini aklından hiç çıkarmaz ve ağzından hiç düşürmez. Bu bilinçle yaşamaya çalışırken her işine besmele ile başlayarak işini bereketli kılmaya çalışır. Allah’ın nimetlerini kullandığı zaman Elhamdülillah diyerek şükür borcunu ifa etmeye çalışır. Hayatın akışı içinde yanlış işler yapıp pişman olduğunda ise estağfirullah diyerek özür dilemesini bilir. Sevindiği zaman Allahu Ekber derken, üzüntüsünü dile getirirken ise inna lillah diyerek rahatlamasını bilir. Şeytanın şerlerinden Allah’a sığınmak için euzü billah derken, canı sıkılınca da fesübhanallah diyerek Allah’ı hatırlamış olur. Bir işi başardığında biiznillah derken, güçlükler karşısında ise la havle vela kuvvete illa billah diyerek Allah’a sığınır. Yine rızık kazandığında er-rizku alellah derken zafer kazanınca da nasrun minallah diyerek başarılarının sadece kendi gayretiyle olmadığını bilerek hayatının her alanını, zamanını Allah’lı olarak yaşamaya çalışır. Böyle bir insan dünya hayatını cennete çevirdiği gibi, Allah’ın izniyle ahirette de gerçek cennete kavuşacaktır.