HASAN APAYDIN- ULUKÖY-2023
İlmihal kitaplarında ve cami vaazlarında sıkça orucu bozan şeyler, abdesti bozan şeyler okumuş ve duymuşsunuzdur. Ama eminim ki ilmihal kitaplarında imanı bozan şeyler okumamış ve cami vaazlarında da duymamışsınızdır. Bunlar önemsiz demiyorum ama imanı bozan şeylerin daha önemli olduğunu söylüyorum. Zira inancımıza göre iman ve ihlas olmazsa veya kâmil olmazsa yapılan ibadetlerin pek bir değeri olmaz, ritüelden öteye geçemez ve yapan da pek hayrını göremez. Maalesef çoğumuz bu gerçeği yaşayarak tecrübe etmekteyiz.
Mesela “gözyaşı veya vücut terinin tuzluluğu ağızda duyulacak durumda olup da yutulursa oruç bozulur ve ya çıplak hayvan üzerinde yokuş çıkarken uyumak abdesti bozar ama düz yolda veya yokuştan aşağı inerken uyumak abdesti bozmaz.” (Kaynak: Ömer Nasuhi Bilmen, Sadeleştirilmiş Büyük İslam İlmihali sayfa 92) Bu kadar teferruata giren ilmihal kitaplarımız imanı nelerin bozacağı konusunu işlememişlerdir. Şuurlu bir Müslüman için ibadetler önemlidir ama imanının sahih olması ve muhafaza edilmesi daha önemlidir. Bazı konularda ayrıntıda boğulurken önemli konulara gereken hassasiyeti göstermiyoruz. Sonuçta imanımızın bereketini göremiyor ve iki cihan saadetini elde edemiyoruz. İslam binası iman, ahlak, ibadet ve ukubattan oluşan ve bütünlük arz eden bir yapıdır. Bildiğimiz gibi Nisa suresi 136.ayette “Ey iman edenler (adam gibi) iman edin” buyrularak imanımızın kâmil olması ve gereklerinin yerine getirilmesi istenmektedir. Aksi takdirde Saf suresi 3.ayette belirtilen “Ey iman edenler yapmadığınız şeyleri niçin söylüyorsunuz” ikazının muhatabı oluruz.
İmanı nelerin bozacağı yada zedeleyeceği konusuna gelince: Aslında hepsi bildiğimiz şeyler, ama işin içine menfaat, hırs, bencillik gibi kötü duygular girip imanımız kemale ermediği için her türlü günahı yapıp imanımızın kıvamını bozabiliyoruz. Bu konu bireysel olarak bizim için önemli olduğu kadar toplumsal hayatımızın sağlığı için de çok önemlidir. Ahirete, hesap ve cezaya imanı olmayan insanlardan her şey beklenebilir ve her türlü zulüm ve haksızlığı yapabilirler. Yaptıklarını bir gören, bir bilen ve hesap sorulacak bir zaman olduğuna hakkıyla inanan bir insan karıncayı dahi incitemez.
İman bir tercih meselesidir ve zorlamayla olmaz. İnsanlara bunu tercih etme veya etmeme hakkını bizzat Allah vermiştir. Kehf suresi 29.ayette “Dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin” buyrularak Allah insanı özgür iradesiyle baş başa bırakmıştır. Kendi özgür iradesiyle iman edenlere bir takım sorumluluklar yüklemiş ve Ankebut suresi 2.ayette “İnsanlar iman ettik demekle denenip sınavdan geçirilmeden bırakılacaklarını mı sanıyorlar.” buyurmuştur. Mademki kendi özgür irademizle iman ettik, o zaman imanımızın gereklerini yerine getirmekle mükellefiz. Eğer bunu başaramaz hem iman ettiğimizi iddia edip hem de her türlü ahlaksızlık ve haksızlığı yaparsak imanımız bize kuvvet değil yük olur. Üstadın ifadesiyle “İman tevhidi, tevhit teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül ise saadeti dareyn-i iktiza eder.” der. Eğer imanınızın tadını alamıyor ve iki cihan saadetine sizi ulaştırmıyor ise imanınızı bir gözden geçirin. Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy ise dizelerinde “İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür, imansız olan paslı yürek ise sinede yüktür” diyerek gerçek imanın değerini anlatmıştır.
Şimdi gelelim asıl meselemiz olan imanı nelerin bozduğuna: Her türlü haksızlık ve ahlaksızlık, kul hakkı, zulüm imanın tadını bozar. Dedikodu, insanların kusurlarını araştırmak, adabı muaşerete riayet etmemek, insanlara çeşitli şekillerde eziyet etmek, kin, haset, düşmanlık, dargınlık, çekememezlik, suizan, intikam duyguları, kibir, kıskançlık,riya, trafik terörü, yalan,talan, adam kayırma, torpil ve sayamadığımız pek çok kötü davranış imanımızı bozar. Bozulan imanın tadı kalmaz ve sahibine pek hayrı olmaz. İman ettiğini iddia ettiği halde eşinden, işinden, çocuklarından, kazancından ve kısaca hayatından hayır görmediğini, huzuru yakalayamadığını söyleyen insanlar kendilerini bir hesaba çekip sorgulasınlar. Acaba nerede bir yanlışlık var. Doğru teşhis koymadan doğru tedavi uygulanamaz. Bu konuda maalesef çoğumuz sınıfta kalıyoruz. İmanımızın tadını alıp meyvesini yemek istiyorsak Allah’ın istediği gibi iman edip gereklerini yerine getirmeliyiz. Yoksa avucumuzu yalarız. Karar hepimizin.