Kadir gecesinde Tokat’ta olmak niyetiyle yoldayız. Ankara-Tokat arasında her bayram
öncesindeki trafik yoğunluğu var. Yavaş ve dikkatliyim. Aralıklarla acelesi olanların
hatalarını izliyorum. Affedilir gibi değil.
Hayatın bir döneminde önemli anıları, unutulmazları yaşadığım şehre ulaşmak için
isteyerek ve severek yollara düşüyorum. O şehri sevmek, o şehirde sevdiklerinizi özlemek,
Teravih namazını kıldığımız camii avlusunda o kadar tanıdık ile karşılaşıyorum ki
birçoğu ile kısa da olsa merhabalaşıyor, ayakta sohbet ediyor, selamlaşıyor ve bin aydan daha
hayırlı buyurulan bu gecenin bütün alanlarda feyz ve bereketinden faydalanmaya çalışıyorum.
Geceye ait bir programımız yok. Birlikte olduğumuz dost ve akrabaların önerilerine
eyvallah diyor, namaz sonrası eğitimcilerin uğradığı bir çay ocağında sağa sola selam vererek
ara sıra tokalaşarak, hani bir söz var; “Hop oturup, hop kalkmak.” Mutlu ve isteyerek bunu
yapıyor, sosyal ilişkilerin ve tanıdık gülümseyişlerin huzurlu dakikalarını yaşıyorum.
“Hocam siz neredesiniz ki, arkadaşlar hoş geldiniz diyor. Vallahi haberim yok. Kaç yıl
oldu hocam. Ev almışsınız, yerleştiniz artık. Tabi orada kültür alanında daha aktifsiniz.”
Küçük çay ocağında bir saate yılları sığdırmaya çalışıyoruz. Görüştüğüm meslektaşlarımın
çoğu beni takip ediyor. Teknoloji çok büyük hizmetler yapıyor. “An” itibariyle nerede,
kiminle ve ne yaptığınızı takip eden herkese iletebiliyorsunuz.
Tokat’ın en uzun ve tek ana caddesi Gazi Osman Paşa Bulvarında hasret yürüyüşü
yapıyoruz. “Selamlaşmalar, hoş geldiniz, Kadir geceniz mübarek olsun, Şimdiden Ramazan
bayramınızı kutluyorum.” Yürüyüş yaptığımız kaldırımların normal mesafesi 15-20 dk. Ama
biz yaklaşık iki saatte gerçekleştiriyoruz.
Tokat’ı yazıyor ve anlatıyorsanız Taşhan’ı atlayamazsınız. Bu şehirde yaşadığım
yıllarda çok önemli kültür faaliyetlerinin merkezi. Tarihi bir dokunun şehre gülümseyişi. Bir
defa ana cadde üzerinde ve Tokat’a ait üretilen ürünlerin sergilendiği ve satışının yapıldığı
yer. 2015 yılı Ocak ayına kadar genel yayın yönetmeliğini yaptığım Kümbet altında dergisinin
adresi. İyi ve kötü günlerimin sığınağıdır. Yine, ülkemizin en güzel beş hanından biri olan
Taşhan, Anadolu’daki en büyük şehir hanlarındandır. Gazi Osman Paşa Bulvarı üzerindedir.
1626-1632 yılları arasında yapılmış bir Osmanlı eseridir.
Saat 24.00 civarında Taşhan’a geçiyoruz. Orta alan çay bahçesi ve tıklım tıklım dolu,
şehrin kalbi sanki burada atıyor. Birinci katta bulunan iş yerleri önünde yavaş ve tüm
tanıdıklarımla, eski komşularımla kısa ve tatlı sohbet ediyor, hasret gideriyorum. İkinci kata
çıkıyorum. Büromuz kapanmış. Taşınmış demek daha sağlıklı da olabilir. Hayatımın en
önemli ayrıntılarını duvarları, penceresi, koridoru ve karşıdaki kale ile paylaştığım
unutulmazlarım. Demek ceketimizi alıp çıktığımız, emanet ettiğimiz güzel mekân el
değiştirmiş. Dergiler, toplantılar, misafirler, hastalıklar, yazılar aklımıza gelen tüm kalemleri
saymak mümkün. Kümbet altında dergisi, Ünal Kar kardeşimizin genel yayın
yönetmenliğinde yayın hayatına devam ediyor. Başarılar diliyorum.
Taşhan’ı seviyorum. Tokat’ı her ziyaretimde mutlaka uğrayacağım güzel mekanlardan
biri olarak anılarıyla yüreğimde tazeliğini hep muhafaza edecektir.
02 Temmuz 2016 Cumartesi günü öğle sonrası ziyaretlerime Tokat gazetesi ile
başlıyorum. Sorumlu yazı işleri müdürümüz Fatih Kılıç her zaman ki gibi güler yüzle
karşılıyor. Çalışanlarla kısa bir sohbet ve hatıra resimle taçlandırıyor, bir de iftar daveti
alıyorum. Teşekkürler gençler.
Kısa süreli Tokat günlerimizde yazılı ve görsel basını, meslektaşlarımızı, aile
dostlarımızı, akrabalarımızı birkaç dernek ve vakıf ziyaretlerimizi gerçekleştiriyor, Erbaa’ya
geçiyorum.
Orada doğduğum köy var. Büyüklerimin vefat ettiği, kalacak evimin dahi olmadığı
köyüm. Son birkaç yıldır, akrabalarımı, köylülerimi ve anılarımı ziyaret amaçlı uğruyorum.
Güneş gün ortasına geldiğinde bütün gücünü yeryüzünde hissederiz. Hissettiğimiz ne
ise bize ısı ve ışık olmalı ki günün diğer yarısına umutla yol alalım. Yoksa akşama
kavuşmadan yok olur gideriz.
Yalnızlığın tanımını ve izahını bir türlü yapamam. Dört mevsim yedi iklim kendini
yalnız hissedenlerin özel günleri ve bayramları tartışmalıdır. Dışarı taşmasa da yaşayanlar
tarafından bilinen ve onaylanan duygular ve hallerdir.
Hiç bayram telaşı yaşanmamış, gelen ve gideni olmamış, misafirler için hazırlık
yapılmamış, kendi canından ve sevgisinden birilerinin beklenmediği bayramlar bilirim.
İnsana mutluluğunu, huzurunu ve ufkunu sadece ve sadece aile verir. Çocukları verir.
Karşılıksız sevgi çocuklarında ve ailesinde vardır. Bu bir tür korumadır, arayıştır, hasreti,
duyguyu ve gözyaşlarını besleyen olmazsa olmazlardır.
Yalnızlığın adını koyamayanlar, ateşi su ile beslemek için hazır olmayanlar, güneşi
bulutlara teslim edip, yağmur damlaları bekleyenler, onca kalabalığın içinde yalnızlığı
yaşayanlardır.
Bayram, kalabalıkmış, Ata baba ocağıymış, çocukluğummuş.
Hayatını bayram yapmayı başaramayanlar, yarınlarınızın vay haline…
Osman Baş