Son günlerde dayatılan bir gündemin ikilemiyle karşı karşıyayız. Türbana karsı mısın değil misin? Yani ya karşı olacaksın ve böylece laik rejimin yanında yer olacak ‘gerici’ olmaktan kurtulacaksın ya da AKP ve MHP’nin türban girişimini destekleyerek ‘özgürlükçü’ olacaksın.
Oldukça da cömertler yani;olusturdukları gündemin ikilemi içerisinde birinden yana olacaksın sanki bunun üçüncü yolu yokmuş gibi.
İki taraftan birinde yer almalıyız ve bu ‘tarafsız’ olduğumuz anlamına da gelmez. Çünkü sorun üçüncü bir taraf olma sorunudur. AKP ve MHP girişiminin türbanla sarmalanmış ve onunla sınırlı sahte özgürlükçülüğünü teşhir ederken, statukoçular yasakçı peruk laikçiliğini de kabul etmeyen bir tarafız.
Türbanı özgürlük diyenler, bütünsel özgürlüklerden niye bahsetmiyorlar. Kürt sorununu barış ve diyalogcu çözüme kapılarını kapatanlar; iftarlarına katılarak alevilerin taleplerini idare edenler 301 de dahil düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğüne ket vuranlar, evrim teorisine karsı yaratılışçılığı müfredata sokarak güya bilimsellik yaptığını iddaa edenlerin bırakalım özgürlükçülüğünü, bütün-sel yasakçılığın yeniden yapılanmasını hazırla-madan öte geçemezler.
Türban yerine perukla gelenleri hoş görüp laik üniversiteleri koruduklarını iddaa eden statukoçu anlayışların başka özgürlükleri görmemeleri de herhalde anlaşılır gibi degildir. Türban konusuna bir karşı devrim olarak değerlendirme yapısı da açılımsız üretken olmayan üretim ve paylaşımdaki adaletsizliği görmeyip onlar gibi düşünenlerdir. Bugün türbanı karsı devrim olarak nitelenen gericilik bizzat bu laik cumhuriyet yapılanmasının içinde degil midir? Bunlar nasıl boy verdi, nasıl palazlandı. Bu sistemin kendi kulvarında geliştirip kullanılmada mı?
Bırakalım öncesini 12 Mart ve 12 Eylül askeri dönemlerindeki din, devlet ilişkileri bilinmiyor mu sanıyorsunuz. Tabi ki koruna gelen böylesi bir laiklik anlayışının bu sonucu vermesi elbettte ki doğaldır. Diyanet işleri başkanlığına üç dört tane bakanlığının bütçesine denk bütçe ayıracaksın ve de tek din, tek ırk anlayışını yukarıdan aşağı dizayn edeceksin, ondan sonra da bu niye böyle oldu diye yakınacaksın.
Üniversitelerden bilimselliğin dayanağı solculuğu hep birlikte kötekleyip kapı dışarı eden, göz açtırmayan bugünkü laiklik anla-yışının temsili olan YÖK değil midir? Böyle bir Y.Ö.K yapılanmasının solcu öğrencilere karşı dinci, milliyetçi kesimleri ittifak kabul edip bugünkü türban konusunu hazırlamadılar mı?
İşte bunun için ülkede iki grup halinde geliş-tirilen sermaye gruplarının TUSİAD ve MUSİAD neo-liberal politikalarının hayata geçmesi için türban bir bahane olsun. Kadınlarımızın ikinci kez sömürü malzemesi olmasından doğal ne olabilir? ‘Onun için gündem ne olmalı ki’ diyelim