Naci KONYAR
Uruguay’lı edebiyatçı yazar Eduarda Galeano ‘’Bir çok insan ekmek bulamadığı için açlık çekmeye mahkumdur; kucaklaşma yoksunluğu yüzünden gönül açlığı çekenlerin sayısı ise daha kabarıktır’ derken günümüz insanının ekonomik sıkıntılarını işaretle asıl açlığın gönül açlığı olduğunu ve dünyada yaşayan bireylerin yalnızlaştığına vurgu yapıyor.Şairin dert yandığı gibi
Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim
Ne bir ortak sevincimiz kaldı sizi çoğaltacak
Ne bir içten dostunuz var acınızı alacak
Unuttunuz nicedir paylaşmanın mutluluğunu.
Şair Nedim meyhanenin dışarıdan mukassi (sıkıcı)göründüğünü amma içinde bir başka ferahlık ve letafet olduğunu söylerken içkiye güzelleme yapmıyor,anılan ferahlığın ve güzelliğin muhabbetten ileri geldğini söylemek istiyor.Geçmişte ‘meyhane kültürü’şeklinde adlandırılan bu iletişim sıcaklığı günümüzde yerini ‘cafe kültürüne’bıraktı.Teknolojik dikta bizi yüz yüze olan ilişkilerden soyutladı.Yeni nesil iletişim teknolojisinin esiri oldu.Paylaşmanın mutluluğunu unuttuk.Aynı masada oturanların ellerinde telefon birbirleriyle konuşmadan saatlerce oturma görüntüleri olağanlaştı.Sadece muhabbeti yitirmekle kalmadık şairin dediği gibi birbirimizle olan bağlarımızı da kopardık…
Bu canım dünyanın orta yerinde
Hayvanlar kadar bağlanmamışız birbirimize
Yalan mı?
Gözünü sevdiğim karıncalar
İşte: Hamsiler sürü sürü
Arılar bölük bölük geçer
Leylekler tabur tabur
Ya bizler?
Eşref-i mahlukat!…
Evet bizler yani yaratılanların şereflisi olan insanlarımız… Kadınlarımız eskiden köylerde çeşme başlarında,erkekler kahvelerde buluşur dertlerini birbirleriyle paylaşırlardı.Günümüzde giderek kendi dünyalarına çekilen insanlarımızın paylaşabilecekleri mevzular azaldı.Artık ortak konu ihtiyacımızı gündemi belirleyen siyasilerin televizyon kanallarından aktarılan demeçleri üzerinden karşılıyoruz.Eskiden ortak konular kahvelerde konuşulurdu.Peyami Safa geçmişte kahvelerin toplum hayatındaki rolünü şöyle anlatıyor;
‘Gerçekten o devirde kahve;akademinin,meslek cemiyetinin,kulübün,fikir ve sanat meclisinin bütün vazifelerini küçük tahta masalarının etrafında elinden geldiği kadar yapıyordu.O zaman anladım ki,biz bir kahve milletiyiz.Köyde kahve,mahallede kahve,mektebin önünde,cezvesinde bütün milli ve dini şuuru pişiren,ibriğinde kolektif vicdanı demlendiren,tezgahın dibinde halkı ve münevveri birbirine kenetleyen,iptidai olduğu için basit,fakat ananesi olduğu için derin ve canlı tek ve tam bir cemiyet mirakıdır.’
Sait Faik’de kahveleri dekansız,doçentsiz,bütçesiz,fakültesiz muhtar üniversiteler olarak tarif ediyor ve de kıraathaneye gitmemiş bir üniversitelinin tahsilini yarım sayarım diyecek kadar önemsediği kahvelerin memleket insanların nabzını tuttuğu,gören göz,işiten bir kulak olarak değerlendirdiği mekanlar olarak görüyor.
Yaşadığımız zaman içinde dostlukların,yakın arkadaşlıkların muhabbetin sırrını insan-mekan ilişkisini mazide yaşanan güzelliklerin kitap sayfalarına düşen satırlarından öğreniyoruz.’Üsküdar Ah Üsküdar’adlı kitapda anlatılan aktar dükkanı bu tür bir güzelliği yansıtır.
‘Üsküdarı’n değil ama bütün Türkiye’nin kültür hayatında kendi çapında müessir olmuş olan 75 yıllık bir irfan yuvası,bir feyiz kaynağı olan aktar dükkanı nice sohbetlerin,nice dostlukların,nice himmetlerin,nice hayırların,nice tefekküre şayan ibretlerin,nice füyuzatın,nice manevi tohumların ve nice irşadların sebebi ve mihveri olmuştu’
Muhabbet;sevgi,sevda,aşk,dostluk,bağlılık,sohbet,yarenlik manasına gelir. Uruguay’ lı yazarın tesbitte bulunduğu bir dünya gerçeğidir.Dünyanın bir çok coğrafyasında açlık çeken insanların olduğu bir realitedir.Ama bu yöreler medeniyetin ve refahın uğramadığı fakir ülkelerdir.Ancak gönül açlığının hissedildiği yerler zenginlik ve refahın yaşandığı gökdelenlerin,sitelerin olduğu kalabalık yerleşim birimleridir.Şehirlerimizin dokusu bozulmuştur.Mahalle yıkıldı, sokaklarda yabancılar dolaşıyor kimse kimseye selam vermiyor. Aynı apartmanda birbirlerini tanıma ihtiyacını hissetmeyen insanlar yaşıyor.Herkesin yüzü asık ve mutsuzluk moda.
Kadim kültürümüzün güzel hasletlerinden muhabbeti ne hazindir ki unuttuk komşularımızla,akrabalarımızla sohbet ve ülfetin adap ve erkanını cep telefonları öğretmiyor.AVM lerdeki dükkanların üsküdardaki aktar dükkanlarına benzer kültür hayatımıza hiçbir müesseriyeti yok…
Sık sık geçmiş üzerinde duruyoruz. Yine geçmişe hasretle baktık.Çünkü yaşadıklarımızdan sıkıntılıyız.Gelecekten endişeliyiz.Maziye hasretle bakmamızın asıl sebebi daha iyi bir dünya isteyişimizdendir.Yoksa hiç kimse geçmişin sefaletini yada adaletsizliklerle dolu devirlerini özlemez.Özlenen şey bugünkü hayatın bizi mahrum bıraktığı değerlerdir.
Yine de karamsarlığa,yeise,endişeye kapılmayalım.Abdullah Seçkin Hocamın içime su serpen sözleriyle yazımıza son verelim;
‘BUGÜN BİZİM KÖYDE BÜTÜN DERTLERE ÇARE OLACAK SÖZÜ MAHMUT ABİ SÖYLEDİ;
DÜZELÜ BE !.. ..’