Naci Konyar
Adem odur ki adını alemde andıra
Alemde ad kalır Adem gelir gider
Adem Dede
Türk Edebiyatının değerli isimlerinden Ziya Osman Saba’nın çoğu şiirlerinin ana teması ölümdür. Saba nerede, nasıl ve ne zaman geleceği belli olmayan ölüme dostça yaklaşarak ölüm düşüncesini korkulan olmaktan ziyade beklenene dönüştürerek;
Rabbim; nihayet sana itaat edeceğiz…
Artık ne kin, ne haset ne de yaşamak hırsı
Belki bir sabah vakti, belki gece yarısı
Artık nefes almayı bırakıp gideceğiz.
Satırlarıyla en güzel şekilde ifade etmiştir.
Konan göçer demiş atalarımız. Öğretmen, hikâyeci Recep Seyhan Hocamız 28 Ekim 2023 günü irtihal-i dar-ı beka eyledi. Hocamızı aynı gün dost ve akrabalarının, öğrencilerinin, edebiyatseverlerin katılmış olduğu cenaze namazından sonra ebedi istirahatgâhı Yeşilyurt köy mezarlığına defnettik.
Recep Seyhan Hocayı 30 yıldır takip ettiğim Türk Edebiyat Dergisindeki onunla ilgili yazılardan tanıdım. Edebiyata olan ilgi ve sevgimiz bu tanışıklığı dostluğa dönüştürdü.
28.11.2022 tarihinde “Kalbi dostlukla” diyerek imzalayıp hediye ettiği “Osmanlı Kültürü Etütleri” kitabını zevkle okumuştum. Osmanlı kültürünün, Osmanlı Türkçesinin, güzel sanatların, seçme beyit ve mısraların, fıkraların anlatıldığı kitabın sayfalarında okumuş olduğum çoğu konu ve satırların karakaplı defterime beğenip not aldığım satırlar olduğunu gördüm.
Hatta Recep Hocamla kitabı okuduktan sonra yapmış olduğumuz bir sohbette edebiyatın belagat olduğunu paylaşırken “Sözün fasih olması ve muktezayı hale mutabık olması” tabirini beraberce dillendirmiştik. Tarihi anekdot ve fıkralarla ilgili olarak da Tokatlı Hemşehrimiz Yazar Dursun Gürlek’ten bahsetmiştik.
Recep Hocam “Osmanlı Kültürü Etütleri” adlı emek mahsulü kitabını “Bize Cumhuriyet ile ulaşan kazanımlarla kadim kültürümüzün zengin birikiminin buluşturulması ve uzun sayılabilecek bir sürede açılan mesafenin kapatılmasına katkı sunmak ayrıca bundan sonra yapılacak çalışmalara, üretilecek projelere el feneri olmak için yazdığını bunun yolunun da kaybolan değerlerin yerine ikame edilmesinden geçtiğini söylemişti.”
Ord. Prof. Ali Fuat Başgil “Kişinin kıymeti, dilinin altında ve kaleminin ucunda gizlidir. Onu söz ve yazı ile açığa vurur” demiştir.
Recep Seyhan Hoca hikâye yaratma konusunda mahir bir yazardır. Hikâyeleri buram buram Anadolu kokar. Doğup büyüdüğü toprakların insanlarının zaaflarını, özlemlerini, tutkularını, inançlarını, sabır ve kederlerini okuyanda bir türkü tadı bırakarak anlatmıştır. Kelime dağarcığının zenginliği, dile hâkimiyeti, eşyalara verdiği önem ve bunu hikâyelerinde sıkça kullanması yazarlık çıtasının göstergesidir.
Recep Seyhan Hocamızı ölümünden beş ay evvel gazeteci Ahmet Günaydın kardeşimle beraber Yeşilyurt köyündeki evinde ziyaret ettik. Mütevazı evinde ağırlamıştı bizi. Hal hatır sorduk, tek sıkıntısının ağrıları olduğunu söylemişti. Memnun edecek kadar uzun, rahatsız etmeyecek kadar kısa tuttuğumuz ziyaretimizi “Allah şifa versin” dileğiyle tamamlayıp vedalaşmıştık. Hastalık günlerinde de bir defa telefonla görüşme fırsatımız olmuştu.
Recep Seyhan Hoca giyimi, yüreği ve beyniyle güzel bir insandı. Bilge bir kişiliği vardı. Kültür adamıydı. Gittiği, bulunduğu yere bir seviye atmosferi götüren insanlardan biriydi. Recep Hoca’nın ileriye dönük nice güzel tasarılarının olduğunu biliyoruz. Ölüm onu çekti aldı aramızdan. Onu geç tanıdım, erken yitirdik.
Fazl ehl-i bizim başımız üstünde yer eyler. Onların sözleri, yazdıkları, eserleri bize gözdür. “Matemle anılmasın böyle canlar, her dem yeniden doğuşlarıyla selamlansınlar”
Kaybettiğimiz değerlerle dünyamız biraz daha ıssızlaşıyor. Cahit Sıtkı’nın söylediği gibi “Gittikçe artıyor yalnızlığımız”
Recep Seyhan Hocam Allah’ın rahmeti üzerine olsun, mekânın cennet olsun.