NOTLAR
Araştırma, inceleme ve irdeleme sırasında aldığım notlar neredeyse bir kitap olacak düzeyde. Belki yazılarımda ekseriyetine yer verdim. Bu defa mecrada, bazılarına kısa kısa yer vermek istiyorum.
Mesela:
“Yer adlarının Değiştirilmesi”
1949 yılında “Yer Adlarının Değiştirilmesi” hususu 5442 sayılı İl İdaresi Yasası ile kanuni bir dayanağa bağlandı. 1957 yılında ise, “Ad Değiştirme İhtisas Kurulu” kuruldu. Daha öncesinde, yer adlarının değiştirilmesi, çıkarılan “Genelge” yoluyla gerçekleşiyordu. Amasya’da Doksan Dokuz köy ismi bu yasa çerçevesinde değiştirildi.
Mesela:
Bazı vilayetlerin adı da değiştirildi.
Menteşe ilinin adı 1926 yılında Muğla oldu.
Hüdavendigâr ilinin adı 1924 yılında Bursa olarak değişti. “Keşke öyle kalsaydı” diyesim var.
Kângırı ili ise 1925 yılında Çankırı oldu.
Kırkkilise ilinin adı 1926 yılında Kırklareli olarak değiştirildi.
Mesela:
1925 yılına kadar Havza, Lâdik ve Köprü ilçeleri Amasya’ya bağlıydı. Bakan Mehmet Cemil döneminde Samsun’a bağlandı. Bakanın görev süresi, 05 Ocak 1925 – 01 Kasım 1927 tarihlerine isabet ediyor.
Mesela:
Önceden nahiyenin ismi Ziğdi olarak geçiyor. Karayaka koyun ırkı, Akkoyunlu Türkmen aşiretleriyle beraber Ziğdi’ye gelmiştir. Zira, Kelkit Nehri havzası yoluyla göçler, zaman içerisinde Niksar ve Ziğdi’ye kadar ulaşmıştır. (1660 yılları gibi.) Reşadiye, Mesudiye, Samsun ve Terme taraflarına da göçlerle birlikte Türkler, ulaştılar ve yerleştiler. Terme insanlık tarihine ışık tutacak doğal yapısıyla önemlidir.
Önemli bir nokta:
İki Yüz sene öncesinde, deniz ve ırmak kıyıları çok fazla cazip değildir. Çünkü sivrisinek ve sıtma hastalığı gibi bir olumsuzluk söz konusudur. 19’uncu yüzyıl boyunca mücadele edilerek sıtma hastalığı en düşük seviyeye çekilmiştir. İlk iş olarak birer sivrisinek yuvası olan küçük göl ve gölbeçler doldurularak kurutulmuştur. 1950 yılından itibaren bu türden hastalıklar neredeyse tamamen tedavi edilir duruma gelmiştir.
Mesela:
Bu bölgeye göçlerle gelen Türkler, Giresun ili Karagöl yaylasını yaylak olarak kullandılar.
Türk aşiretlerinden olmak üzere Karagöl yaylasındaki en eski sin (mezar) 1688 yılına isabet ediyor.
Mesela:
Türkler, yeryüzünde, “aile, oymak, cemaat, aşiret ve kabile” şeklinde bir silsileyle birbirlerine bağlılar. Bu bağın, bugün bile biraz kurcalayınca
yeniden teşekkül etmesi olasıdır.
Ayrıca:
Taşova’nın bazı köyleri, Batum ilinden göç ederek 19’uncu asrın son çeyreğinde belirlenen yerlere yerleştiler.
Bu köyler:
Teneke: Değişen adı Altınlı.
Darmaderesi: Değişen adı Tatlıpınar
Çermük: Değişen adı Ilıpınar
Ayrıca Taşova’ya bağlı bazı köylerde Rum nüfus
yaşardı. Mübadele sonrasında bazı köylere Balkan muhacirleri iskan edildi. Bazı köylere ise yurtiçi göçmenler yerleştirildi.
-Kızöldüren
-Herizdağı
-Hacıbey
-Kurak Örgün
-Dazı
-Gelemüç
-Karamuk
-Terussuyu
-Fatara veya Fatra
-Alan
Ayrıca:
“Osmanlı kayıtlarında bir – iki hane de olsa her yerleşim yeri bir karye (köy) olarak kaydedilmiştir.”
“1924 yılında yürürlüğe giren Köy Kanunu’na göre, nüfusu 2000’e kadar olan yerleşim yerleri köy olarak tanımlanmıştır.”
Yine:
Mülki idarede 1928 yılında, köylerin sayımı dökümü yapıldı. 1844 – 1928 yılları arasında Taşabad köylerinin isimlerinde herhangi bir değişme görülmedi. Sayım – döküm yılında Örgün ve Kurak Örgün köylerinin adına rastlanmadı. Zaten bir – iki hane olan bu köyler, belli ki başka köylere taşındılar veya Taşabad yöresinden göç ettiler.
Taşabad köylerinde, 845 hanede 21 hanenin hiçbir gelir kaynağının olmadığı, 12 hanenin amelelikle meşgul olduğu ve 7 hanenin ise hizmetkârlık yaparak geçimini sağladığı…
(Doç. Dr. Necati Çavdar sempozyum sunumu.)
Köylerde eski insanlar konuşurken “azap veya tebaa” kelimelerinin geçtiği olurdu. Azaplık ve tebaalık şudur: Çiftlik işlerinde çalıştırılmak üzere tutulan erkek hizmetçi anlamında bir tabirdir.
Bu kadar kafi.
Selametle.
Enver Seyhan
22 Şubat 2025