Amasya İtimat

GEÇTİM DÜNYA ÜZERİNDEN (Enver Seyhan)

0
168
Bazen internet ortamında yerel gazete haberlerini takip ediyorum. Her bölgenin güncel siyasal iktisadi içtimai haberlerine göz attığım gibi ölüm kalım düğün dernek haberlerini de takip ediyorum. Biliyorum; dünyanın dört bucak olduğunu; biliyorum; dünyanın ölümlü kalımlı dünya olduğunu! Dünya yalan! Kimse kazık kakmayacak; biliyorum.
Bazen dilime dolanmış dualara başvururum.
Bu dualar genelde Peygamber Muhammed Mustafa’nın dilinden bize kadar ulaşmış dualardır. Mesela şu dua benim için vazgeçilmez bir duadır:
“Ya Rabbi! Dünyanın darlığından ve kıyamet gününün darlığından sana sığınırım!”
Burada müracaat ettiğim duanın mahiyetidir ve kapsamıdır. Zira, yüreğim darlandığında bu dua ile yeniden can bulduğuma inanırım. Duanın gerektiğine ve ihtiyaca yanıt verdiğine inanırım. Bir kitapta okumuştum. Diyordu ki: “Diliniz dualarla ıslak olsun.” Yani tekrar ede ede dua dilinize yapışsın. Gerek hasıl olduğunda dua aramaya lüzum kalmasın. Belki de bu sese kulak verdim; kim bilir!
Öyle kasıntılarım yoktur. Tarihin günlük güneşlik aydınlık yollarını yürüdüğüm gibi karanlık sisli puslu dumanlı yollarını ve zamanlarını da yürüdüm, yürüyorum. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir; hiçbir insan da bilindiği gibi değildir. Ne gibi olaylar yaşar, ne düşünür, ne yer, ne içer, neden dolayı zorluk çeker, nereden geçer, nereye göçer; bilinmez.
Bugün akşam da öyle oldu. Taşova’nın değerli evladı Kasım Alper’in sayfasında bir fotoğrafa rastladım. Bir yıl gibi bir zaman önce Eyüp Sultan’da çekilmiş bir fotoğraf. Tanıdığım ama unuttuğum bir insanla aynı karede olduklarını görünce yorumları da okudum. Mehmet adlı Yemişen mahallesinden tanıdığım kişinin birkaç ay önce vefat etmiş olduğunu öğrendim.
Düşündüm! Kaç kişiyi tanıdım, kaçına selam verdim, kimlerle oturup kalktım. Aynı sofrada yemek yedim. Aynı havayı soludum.
Bu gibi durumlarda hüzünlendiğimi biliyorum. İnkar etsem ne olacak? Dünyaya veda eden şahıslarla temasım oldu ise olaylar ve zamanlar ve mekanlar aniden canlanıyor. Bir yolculuk başlıyor geriye doğru. Bunun adı mazi midir, geçmiş midir, hatıra mıdır; her ne olursa olsun. İnsanın göğnüne buruk bir his gelip oturuyor. Epeyce bir süre kendi kendine sohbete dalıyor. On iki yaşında okula başladığım Taşova’dan on dokuz yaşında ayrıldım. Çocukluk işte! Geride kalanlarla fazla temasım olmadı sonra. Bu gibi durumlarda ifade edilen kelimenin namına bizim köyde “cahil” diyorlar. “Cahil” genç demek, tecrübesiz demek, görüp geçirmemiş demek, olayları dipten doruğa muhakeme edemeyen demek.
Yaş olgunluk hududundan geçeli çok oldu. Hatıralar çoğaldı ve geleceğe dair hayallerim azaldı. Sağımdan solumdan insanlar veda etti. İşte! İşte bu noktada nefesim kesiliyor ve kendimi allak bullak olmuş gibi buluyorum; düşünce deryasının dalgaları içinde. Şairin dediği gibi:
“İnsan bu su misali kıvrım kıvrım akar ya.”
Veya:
“Geçtim dünya üzerinden
Ömür bir nefes derinden
Bak feleğin çemberinden
Yolun sonu görünüyor”
Umarım meramımı anlatabildim. Elbette dünyada miskin miskin oturup beklemek gibi bir hâl ve durum hayatın gayesine aykırı. Ödevler var, görevler var. Ömür dedikleri boş dolu, deli divane bir serüven. Bazen yarım yamalak, bazen bal kaymak! İnsan iki arada bir derede ne kadar burnu havada olursa olsun, bir gün mutlaka yolun başına yeniden dönüyor…
Balonlar sönüyor…
ES  1 Mayıs  2025

Yorum Ekle