Ahmet Günaydın
Taşova Yerel Eylem Gurubu Derneğinin Yıllık Uygulama Planı 2. Dönem çalışmaları kapsamında düzenlenen Diyarbakır, Mardin ve Şanlıurfa gezisinin Nemrut dağı ziyareti sonrası Diyarbakır’dan sonra 2. durağımız Mardin’deyiz.
Bu gezide de bize mihmandarlık yapacak olan Diyarbakır-Çınar ilçesi Yerel Eylem Gurubu Derneğinin Müdürü Mustafa Yalçınkaya ile Mardin ziyaretimiz başlıyor. Diyarbakır Mardin arası karayolu ile yaklaşık 94 kilometre. Uçsuz bucaksız dümdüz arazi Diyarbakır-Çınar ilçesine kadar sürüyor. Tarihi Zerzevan kalesinin yanından geçiyoruz.
Zerzevan Kalesi:
Çınar ilçesine bağlı Demirçiçek mahallesi sınırları içinde yer alan tarihî yapı ve askerî yerleşim alanı.
Roma İmparatorluğu döneminde sınır garnizonu olarak kullanılmıştır. Diyarbakır’daki en önemli Doğu Roma eserlerinden olup, kale, 2020’de Dünya Mirası Geçici Listesi’ne girdi.
Diyarbakır-Mardin karayolunun kırk beşinci kilometresinde, yoldan 124 metre yükseklikteki kayalık bir tepede bulunan Kalede 2014 yılına başlayan kazılar sonucu 12 metre yüksekliğinde, bin 200 metre uzunluğunda sur kalıntısı, 22 metre yüksekliğinde gözetleme kulesi, kilise, saray, konut, kaya mezarları, hamamlar, tahıl ve silah depoları ile 54 su sarnıcı ortaya çıkarılmış ve kale yerleşimi turistlerin ziyaret ettiği bir ören yeri haline geldi. Diyarbakır tarafında 2017 yılında bulunan Mitras Tapınağı günümüzde kalenin en çok ilgi çeken yapısı konumundadır.
ÇOK YAŞAYAN MI BİLİR ÇOK GEZEN Mİ?
Bu Atasözümüz, bu gezide benim için daha çok anlam taşıdı. Mardin sınırlarına girerken yolda düz ovalar azalmaya başlıyor. Amasya-Taşova yoluna benziyor sanki. Mardin Merkez Yüce köyü (büyükşehir statüsünde olduğu için Yüce Mahalle) sınırları içerisinde Sultan Şeyh Musa (Şeyhmuz) Camii ve Külliyesini ziyaret ediyoruz. Bu yaşıma kadar Diyarbakır, Mardin ve Şanlıurfa’da yaygın olarak konan Şeyhmuz ismindeki (şeyh)i anlıyordum ama muz ile şeyh nasıl bir araya gelmiş hep düşünürdüm. Oysa yurdum insanı her işte kolaycılığa kaçtığı için Şeyh Musa: ŞEHMUZ oluvermiş. Aynen Peygamber Efendimizin sahabelerinden Hazreti Ukkaşe’nin; Kahramanmaraş ve Gaziantep’te çok konulan ÖKKEŞ ismine dönüştüğü gibi.
Külliye çok büyük ve çevresi mesire yeri olmuş, hafta sonu olduğu için aşırı kalabalık. Artık Mardin’e giriyoruz. Yeni Mardin çok modern resmi kurumlar genellikle burada konuşlanmış. Ama ne varsa eski Mardin’de var. Şar mahallesindeki 1. cadde ve Ana Cadde denilen çok uzun caddeyi adımlıyoruz. Ne ararsan mevcut bu caddede. Tarihi dokuya dokunmadan bugünlere kadar muhafaza edilmiş. Mardin esnafını gözü tok gördüm. Buna inanabiliyor musunuz? Bu turistik şehrin en işlek caddesinde 500 mg. şişe suyu üç liradan satılıyor.
MARDİN MÜZESİ: BİR MÜZEDEN FAZLASI
İnsanlar, insanlık tarihi boyunca unutmaya ve unutulmaya karşı sürekli bir direniş içerisinde olmuştur. Unutulmaya karşı gösterilen bu duyarlılık, her türlü sanat yazıcılığını, kütüphaneleri, arşivleri ve müzeleri meydana getirmiştir. Toplumun kültürel mirasını toplayan, araştıran, koruyan müzeler, günümüzde çağdaş bir toplumda bulunması gereken temel kurumlardan biri olarak Türkiye müzeciliğine rol model oluyor.
Mardin Müzesi, tematik teşhir salonlarında kırk beş binin üzerindeki koleksiyonu ile Paleolitik Çağ’dan (MÖ 45.000) kentin arkeolojik geçmişini günümüze bağlıyor. Müze, bu koleksiyon ışığında kültürel mirasımızı derinlemesine tanıtan, modül programlar ve atölye çalışmalarıyla müze eğitimi çalışmalarını 7 yıldır sürdürüyor. Mardin Müzesi, bu eğitimlerle çocuklarımızın doğal ilgi alanlarını, merak, yaratıcılık, eleştirel düşünme becerisi, hayal gücü ve keşif eğilimlerini geliştirerek, kültürel mirasını tanıyan, koruyan, yaşatan, farklılıklara saygı gösteren, demokrasi bilinci edinmiş, paylaşımcı ve kendisiyle barışık ve bilime değer veren nesiller yetiştiriyor.
Kabuklu cevizin fiyatı daha da ucuz geldi bana, kilosu 49 lira. Gezide YEG Derneğinin Genç üyesi Ceviz Tüccarı Mustafa Taş bile bu fiyata inanamıyor. Bir diğer Entresan durumda Mardin’in plakası olan 47’den ziyade çevre illerden gelen araçların plakaları daha fazla. 55 ZC Plakalı araçtaki gençlere ”Ladikli misiniz?” diye soruyoruz ”evet” diye cevap veriyorlar.Ekipteki arkadaşlar Taşova’da avukatlık yapan Avukat Cemal Yeniceli ve ailesiyle karşılaşıyorlar. Eski Mardin’den Suriye topraklarını rahatlıkla seyredebiliyorsunuz.
MARDİN ULUCAMİİ: Artuklu Dönemi mimari örneklerinden, dilimli kubbesi ve minaresiyle Mardin’in sembolü olan Mardin Ulu Cami kayıtlara göre iki minareli inşa edilmiş, Caminin bugün mevcut olan tek minaresinin kare kaidesindeki yazıt, yapım tarihini 1176 olarak vermektedir, fakat bugünkü minare 1888/1889 yıllarında yeni ve elektik bir üslupla yapılmıştır. Bazı Süryani yazarlar kiliseden çevrildiğini söylerler. Yapı kiliseden çevrilmemiş olsa bile, yerinde eski bir kilisenin bulunması muhtemeldir.
Mardin’de o kadar çok tarihi eser var ki, gün yetmiyor. Şeyh Çabuk camii: Şeyh Çabuk Camii’nin yapım tarihi belli olmamakla birlikte, bugünkü kimliğini 15’inci yüzyılda kazanmış olması olasılığı yüksektir. 19’uncu yüzyılda iki sefer onarım görmüştür. Avlu denebilecek bahçe duvarları ile oldukça geniş bir alana yayılan cami, Mardin cami ve mescitlerinin bir çeşit genel özelliği olan enine yayılan bir plan vermektedir. Ana mekan, enine uzun iki beşik tonozla örtülü neften oluşmaktadır. Güney tarafında bulunan çapraz tonozla örtülmüş mekanın türbe ya da zikir yeri olması muhtemeldir.
Zaman darlığından dolayı çöplerin eşeklerle alındığı eski Mardin’deki dar sokakları gezemeden GECE GERDANLIK GÜNDÜZ MEZARLIK VEYA SEYRANLIK denilen bu gizemli şehre elveda diyoruz.
Son Durağımız Şanlıurfa’yla gezi notlarımızı sonlandıracağız.