Taşova’nın geçmiş güzellikleri ile ilgili yapılan konuşmalara nerede olursa olsun hemence kulak kabartırım. Hatırladığım güzellikleri aktarmayı kendisine vazife edinmiş biri olarak bu yazımı da bu duygu sarmalı içinde dile getirmek istedim…
Kırık çeşmesi, Kocayarı, Civeklik, Boğa-damı, Faravga, köprü-başı gibi yerler geçmişte olduğu gibi bugünde (kırık çeşme hariç) insanlarımızın canları sıkıldığında ya da yalnız kalmak istediklerinde mutlaka gidip stres attıkları mekânlardandır..
Taşova’lı; hafta sonunda ya piknik alanlarına gider, ya da köprü başını turlar.. Erkeklerin bir kısmı ise kahvehanede pişpirik oynar. Sosyo-kültürel hayat bakımından da pek bir zenginliği yoktur ilçemizin..
İşte böyle bir Pazar gününde Emmimle NİHAT YILDIRIM parkında soluğu alıyoruz.. Emmim mi? O bizim arkadaşların hepsinin EMMİSİ…. Yani VEHBİ SOYAL ağabeyimiz….
Belediye Başkan vekilliği de yapmış olan Tekel emeklisi Emmi; nüktedan kişiliği yanında çok iyi bir dost ve fedakâr bir insan olarak tanınır.. Kamyonla Suluova’ya pancar taşırken bir keresinde bizi de yanına alan Emminin Karabükte kamyonunun lastiği patladığında, gülerek “Uğursuzlar sizin yüzünüzden lastik patladı” diyen esprili sözleri halâ kulağımda çınlar…..
Taşova ile ilgili kaynak teşkil edecek yeterlilikte bilgilere de sahiptir Emmi…..
Geçmiş ile ilgili yazılarımı derlerken; Ali Rıza Günaydın, Naci Konyar, Mustafa Bayrak, Ahmet Pınar, Selahattin Yaman, Sait Çavuşum, Osman Keleş, Ahmet Günaydın ile Sebahattin Günaydın’ın bilgilerine de sıkça başvurduğum olmuştur..
İşte bu bilgi kaynaklarımdan birisi olan Vehbi Emmiyle çaylarımızı yudumlarken, eski güzelliklerden bahsediyorum kendisine…..
Emmim hemen sözü alıp, başlıyor eskilerden anlatmaya…. Memo Dayı’nın eski çay bahçesi, Dene Pazarı, yazlık sinema derken konu yeşil alanlara geliyor…
“Tek üzüntüm Taşova’da kavlağan ağaçlarının çoğunun kesilmesi ve çam ağaçlarıyla dolu bir ilçe oluşumuz ” diyerek, eskiden her dükkanın yanında mutlaka bir kavlağan ağacının varlığından söz ederken derin bir iç çekiyordu….
Belediye de görev ifa ederken Belediye binası ve yanındaki dükkanların yıkılıp geniş bir meydanın olması için çok çaba gösterdiğini ve bu projeyi hayata geçiremeyişinin burukluğunu dile getiriyordu…
Geçmişteki sosyal hayattaki çeşitliliğin bugünden çok daha iyi bir konumda olduğundan bahseden emmime; bende 70’li yıllarda ilçemize gelen tiyatro ve sanatçıların çokluğundan bahsederek bu konuda belli bir birikime sahip biri olduğumu ispatlama çabası içindeydim..
Bu arada yazlık sinema işine bir türlü işadamlarımızı ikna edemediğimi de ekliyorum konuşmamıza.. Allah’tan birkaç genç işadamımız var da Taşova’mız yatırımdan ve bazı güzelliklerden geri kalmıyor..
Taşova’mızın o kadar çok sorunları varki, sayfalar yetmez.. Eski toprak yolumuzu, kırık çeşmemizi bile arar olduk..
Bir Toplantıda tanıma fırsatı bulduğum Kaymakamımız İbrahim Halil Şıvgan’ın ekonominin canlandırılması için organik tarım konusunda gösterdiği çabayı takdir etmeden geçmemiz mümkün değil…
Cipslerin yerini alabilecek nitelikte kurutulmuş meyve projesi ve TAŞOVA BAMYASI ile ilgili düşüncelerine de aynen katılıyorum.. Hem tanıtımı hem de satışının yapılacağı alanların şehir dışında kurulması ile ilçemize ve üreticiye olumlu yansımalarının olacağı da bir gerçektir…
Bu olumsuzluklardan bahsederken birden Emmimin yüzü asılıyor ve bana dönerek “Hem bana İlçemizdeki eski güzelliklerden bahset diyorsun, hemde konuyu bugün yaşadığımız sıkıntılı günlere getirdin…. ” diyerek, o meşhur fırçasını atmayı da ihmal etmiyordu ..
“Haklısın be! Emmi… Ben zaten bir çuval inciri berbat etmeyi çok iyi bilirim. Hakkını helal et.” diyerek kendisine veda ediyor ve akşamın alaca-karanlığında evin yolunu tutuyordum….