1970’li yılların siyah-beyaz, çamurlu, soğuk, fakir dünyasında gariban köy evimizin arkasındaki bahçede 50 kadar elma ağacımız vardı. O zamanlar muz, kivi, avokado, greyfurt, nar gibi meyveleri hiç bilmiyorduk…
Yaz-kış en çok yediğimiz beyaz ya da kırmızı elma idi. Bizim “alma” dediğimiz meyve aynı zamanda hoşafların da vazgeçilmez unsuruydu.
İşte bu sebeple son 50 yıldır en çok tükettiğim meyve elmadır diyebilirim. Buna şartlanma diyenler de olabilir ancak pazara, manava, markete her gidişimde ilk önce elma alırım.
Kafayı elmaya taktığım için şu anda Türkiye’de en çok satılan türlerinin fiyatını da aşağı yukarı biliyorum…
İngilizlerin/Amerikalıların çok bilinen bir ata sözleri var. An apple a day keeps the doctor away (Günde bir elma doktoru uzak tutar.) Bunu sağlık uzmanlarından sık sık duyarsınız.
Çantamda en çok taşıdığım meyve de elmadır. Her gün mutlaka 1-2 elma yemeye gayret ediyorum.
Köylerden büyük metropollere kadar her yerde çokça olarak satılan/tüketilen elmanın fiyatları Aralık 2020 itibariyle 3,5 – 20 TL arasında değişiyor. Fahiş fiyattan elma sattığını gördüğüm markete de bir daha uğramıyorum…
Bolu’da en lezzetli elmalar eskiden beri Seben ilçesinde yetişir. Son yıllarda bu ilçemiz de derin bir sessizliğe/yalnızlığa gark oldu. Geçen yaz gezim (turizm) için günlük olarak ilçeye gittim. Beldenin 5 km aşağısındaki dereye kadar da indim. Elma bahçeleri sahipsizlikten, bakımsızlıktan perişan haldeydi. Ağaçlar boynunu bükmüş ağlıyorlardı. Bir bağdaki minik ahşap kulübenin içine oturup sessizce ağladım…
Taa Uruguay’dan, Arjantin’den gelen kimyasal dolu, hormonlu, sahte, besin ögeleri azaltılmış elmalar her yeri istila etti ne yazık ki…
70’lerdeki elma bahçemizde de şu anda tek bir ağaç bile kalmadı… Hepsi çürüdü, kurudu…
Pazarlarda ve marketlerde şu anda 10-15 kadar çeşitte meyve arz-ı endam ediyor. Dar gelirli insanların satın alabileceği seviyede bir tek elma kalmış gibi…
Muz, nar, armut, kestane, üzüm, ayva, hurma, portakal, iğde, incir, kayısı, mandalina, kivi gibi meyveler dolarla yarıştığı için protesto edip almıyorum.
Geçen yıl Isparta’dan bir tanıdığım biraz elma yollamıştı… Bunlar kavun büyüklüğünde olup çok lezzetliydi. “Bunları neden ülkemizin pazarlarında göremiyoruz?” diye sordum. Aldığım cevap şuydu: “En iyi elmalar AB ülkelerine ihraç ediliyor. İç pazara da işe yaramaz türleri sürülüyor.”
“Böyle yazı mı olur? Memleket sorunlarını yazsana” diyenlere hep şunu söylerim: “Yazılı ve dijital medyada binlerce köşecimiz, siyaset analizcimiz, kerameti kendinden menkul, imla bilmez insanımız her gün zaten fikirlerini üzerimize boca ediyor. Bizim gibi marabaların ancak böyle hafif şeylere aklı eriyor…”
Ali Özdemir