Haber: Ahmet Şimşek .
İçimizden hep geçer çocukluğumuzdaki gibi hep önemli veya istediğimiz bir zamanda kına yakmak. Kınayı yakınca yatağa sürülmesin, leke olmasın diye hemen ellerimize çorap geçirilir. Bir inanış vardır. Köpekler çokmadan yatağa yatıp uyuyalım denirdi. İnanış bu ya iyi tutsun diye yatırırlardı kına yaktıkları çocukları büyüklerimiz. Mis gibide kokar bayılırım kokusuna rengine çocukluk yaşlarda biri gitmeden daha elimize tekrar yakardık. Keşke hep çocuk kalsaydık. Bayram arefesi akşamı yakardık kınayı ellerimize. Kız erkek yaşlı genç bir de bakardık kimin kınası daha kırmızı ne günlerdi o günler sevinirdik. Düğünde bayramda, gençler askere giderken aklımıza estiğinde yakarlardı kınayı.
Eline kına yakılması, Türk geleneklerinde önemli bir yere sahip olan bir ritüeldir. Kına yakma geleneği, genellikle düğün öncesinde gerçekleştirilen ve gelin adayının ellerine kına yakılması anlamına gelir. Bu geleneğin kökenleri eski Türk kültürüne kadar uzanır ve özellikle Orta Asya Türk toplulukları arasında yaygın olarak uygulanır. Eline kına yakılması geleneği, Türk kültüründe bir geçiş ritüeli olarak kabul edilir. Bu ritüel, gelin adayının artık bir evlilik birliği içinde olduğunu ve yeni hayatının başladığını vurgular. Aynı zamanda kına yakma, kötü enerjilerin uzaklaştırılması ve koruyucu bir kalkan oluşturulması anlamına gelir. Geleneksel olarak, kına yakma ritüeli, gelin adayının ellerine kına yakılarak gerçekleştirilirken, modern zamanlarda kına yakma konsepti farklı etkinliklerle genişletilmiştir. Kına geceleri, danslar, müzikler, oyunlar ve eğlenceli etkinliklerle dolu gezilerle birlikte kutlanır. Kına yakma son zamanlarda çok değişmiş, özünden ayrılmıştır. Kına gecelerinde bindallı giymeler, kadın kadına türkü söylemeler yerine, erkekli bayanlı eğlence olarak farklı boyutlara doğru gitmiştir.
Biz yine eski gelenek ve göreneklerimiz, yaşantılarımız, özümüzde kalmak kaydıyla minik ellere kınalarımızı yakalım. Kültürümüzü yaşatalım.