Gün geçmiyor ki basında ve paylaşım sitelerinde dosta dair tanımlar ve söylemler paylaşılmasın. Ben dahi aile büyüklerimden dost tanım ve seçimleri ile ilgili tavsiyeler almışımdır.
Hani hep ifade edilir; darda, zorda, kavgada, yokta, dost bildiklerinin sana olan yakınlıkları üzerinde tahliller yapılmalıdır. Hayatın unutulmazları arasında yerini alan çok önemli kayıtlardan biri de dost kazıklarıdır. Muhabbetin en güzellerinden biri de dost sohbetleri ve yardımlaşmalarıdır.
Sözlüklerdeki tanımları inceliyorum. İfadeler, tanımlar ya da örnekler güncellenebilir. Günümüzde önemini yitirmiş tanımlar, yorumlar ve yazılar var.
Zaman zaman doğup büyüdüğümüz kerpiç evler. Halen yaşadığımız apartman daireler ile ilgili farklılıkları yaşarım. İnsana kim daha dosttur. Toprak mı? Beton mu? Köyde doğduğum ve halen ev olarak görevine devam eden dede babamın 1941 yılı deprem sonrası yaptığı kerpiç ev ayaktadır. Ne günler diye başlasam hikâyelere, romanlara konu olacak unutulmazlar ortaya çıkacaktır. Doğumlar, ölümler, düğünler daha neler.
Kapısı açıldığında gülümseyen yüzler, bir bardak çayın, bir fincan kahvenin hatırı vardı. Daha pencere önlerinden başlar, avlu kapıya kadar çiçeklerle süslü bahçelerin canlı ve cansız bütün var olanları insana gülümserdi. Kapı tokmakları bile gelenin kimliğini iletir, içerden o yönde tedbir alınırdı.
Dosta doğru yol alıyorken, öylesine alanlardan geçiyor ki insan. Beyin jimnastiği dakikalarına ulaşıyor, çok önemli tahliller yapıyor, öncesi ve sonrası arasında sıkışıp kalanlarla hatta kaybolanlarla yeniden el sıkışma kararı alıyor.
Saygı ve sevgi temelli uzanışta, “Edep ile tanışıyor, yakaladığına anlamını açıklıyor, “biz çocukken” diye başlıyor. “Herkes edebi kadar akıllı, aklı kadar şerefli, şerefi kadar değerlidir.” Sözüne ulaşıyorum. Kısa ama özlü sözlerdir. Roman ve hikâye yazarlarımız için çok önemli bir özet cümledir. Yüzlerce sayfalık çalışmaların ön sözüdür.
“Ve Biz, her bir insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık. Nitekim Kıyamet Günü onun önüne, (dünyada yapıp ettiği) her şeyi kayıtlı bulacağı bir sicil koyacak ( ve diyeceğiz ki ): Oku sicilini! Bugün kendi hesabını görmek için sen sana yetersin!” (İsra Suresi 13-14)
Allahu Ekber…
Gündüzün bilmediği ne ola ki geceler koynunda saklasın. İyi günün dostları ile kötün günün dostlarını aynı heybeye koymayın” denmiştir. Dallarında yuva kurulan ağaçlar ne kadar şanslıdır.
Sanıyorum dostluk kelimesinin içinde sağlıklı yürümeyi bir türlü başaramıyorum. Karmaşık duyguların ve yaşanmışlıkların ortasında kaybolmamak üzere kendimi bir mücadelenin içinde buluyorum.
Dostluk ve arkadaşlık birbirine karışmamalıdır. “Arkadaşlık aynı ortamda bulunan kişiler arasındaki ilişkiye denir. Arkadaşlık dostluğa göre daha sıradandır. Dostluk, çıkarcılıktan uzak yıllar boyu hatta bir ömür sürecek ilişkilerdir.” Diye de tanımlanmıştır.
Çıkarsız ilişkiler. Ölümüne verilen sözlerle beslenmelidir.
Oldum olası atasözlerini okur, yazılar yazar, değerlendirir zaman zaman kendi hayatımda uygularım. Zararları öylesine ağırdır ki yapılan hataların izini bir ömür boyu silemezsiniz.
“Birbirinizle yiyin için alış veriş yapmayın.” Özellikle akrabalar için söylenmiştir. Hani dostluk başka diye başlayan sözden bahsediyorum. Yine “Düşenin dostu olmaz.” Sözü üzerine söz söylemek, yazmak olmaz.
İyi gün dostu olmak… Dost tutmak. Dost canlısı. Dostlar başına. Dostlar alışverişte görsün.
İnsanın zaman zaman duygularını paylaşma ihtiyacı vardır. Bu arayışı da ortaya çıkarır. Dost bu noktada önemlidir. İyi günde mutluluğa, zor ve kötü günde destek ve moral verecek can olacak biridir. Su gibi, hava gibi, gıda gibi gereklidir. Tabi çok büyük zaman ister, emek ister, ister, ister…
Mevlana; “Ayıpsız dost arayan dostsuz kalır.” “Sende en iyi ne varsa dostuna onu ver.”
Neşet Ertaş türküsünde;
Dost elinden gel olmazsa varılmaz
Rızasız bahçeni gülü derilmez
Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez.
Âşık Veysel:
Dost dost diye nice nicesine sarıldım,
Benim sadık yârim kara topraktır.
Herkesin en az bir dostu olması dileğiyle…
Osman BAŞ