Hazırlayan: Ertuğrul Ümüt
5. Doğal Tehlikelerin Değerlendirilmesi
Taşova İlçesi, bölgenin yukarıda belirtilen coğrafi koşulları ile jeolojik-jeomorfolojik ve
iklimsel özelliklerinden kaynaklanan nedenlerle, birden çok doğal afet tehlikesi ile karşı karşıyadır.
İlçe’yi bekleyen en büyük ve önemli doğal afet tehlikesi depremlerdir. Diğerleri ise heyelân ve benzeri kütle hareketleri ile sel-taşkınlardır.
5.1. Deprem Tehlikesi
İlk kez Ketin (1948) tarafından karakteri tanımlanan Kuzey Anadolu Fayı, deprem üreten ve
deprem üretme potansiyeli olan, Ülkemizin en aktif ana tektonik yapılarındandır (Şekil 5). Doğu’da Karlıova’dan başlayarak batıda Saros Körfezi’ne kadar uzanan Kuzey Anadolu Fayı yaklaşık 1500 km uzunluğundadır. Sağ-yanal doğrultu atım özelliğinde olan fay, bazen tek bir çizgi, bazen de genç havzaları denetleyen, çok sayıdaki faydan meydana gelen zon (kuşak) halinde izlenir (Ketin, 1966;
McKenzie, 1972; Şengör ve Yılmaz, 1981; Şaroğlu vd., 1987). Amasya yakın çevresinde ise Niksar, Erbaa, Taşova, Lâdik ve Havza’ya kadar olan bölgede, kuzeybatı yönünde uzanan Kuzey Anadolu Fayı, Havza kuzeyinden itibaren Vezirköprü güneyi, Kargı, Tosya üzerinden batıya doğru devam eder.
Fayın yaklaşık 20 km’lik bölümü, Amasya İl sınırları içinde, Taşova İlçesi’nin 3,5-4 km kadar
kuzeydoğusundan geçmektedir (Şekil 5). Fayın bu bölümünün etkinliğine bağlı olarak, bölgeyi ve Taşova’yı etkileyen, tarihsel dönemlerde ve 20. Yüzyılda can ve mal kaybına neden olan büyük, yıkıcı depremler olmuştur (Çizelge 2)
Taşova yakınında vukubulan ve Taşova’yı etkileyen depremlerin en önemlileri, 1910
(Ms=6,1) ve 1942 (Ms=5,9) Osmancık, 1942 (Ms=7,1) Niksar-Erbaa, 1943 (Ms=7,3) Lâdik-Tosya depremleridir (Ateş vd., 2006). Tarihsel dönemde, M.S.109–1900 yılları arasında, Amasya-Çorum illeri çevresinde şiddetleri V–IX arasında değişen toplam 17 deprem olmuştur (Demirtaş, 1996).
Tarihsel dönemlerdeki depremler içinde Amasya, en çok 1668 depreminden etkilenmiş olup bu depremler Kuzey Anadolu Fayı’nın orta bölümünde son yüzyılda meydana gelen ve Taşova’yı da etkilemiş en önemli depremlerdir (Tabban, 1979).
Taşova kuzeyden Kuzey Anadolu Fayı’nın çok yakınında, sadece 3,5 km kadar
kuzeydoğusunda bulunmasının yanısıra, güneyden Esençay-Merzifon Fayı’na da sadece 5 km uzaklıktadır (Şekil 5). Esençay-Merzifon Fayı, Niksar Ovası güneyinde Kuzey Anadolu Fayı’ndan ayrılan, batıya doğru Kızılırmak vadisine kadar uzanan 180 km uzunluğunda sağ-yanal doğrultu atımlı bir faydır. Tarihsel ve aletsel dönemlerde, depremselliği ile ilgili kayıt bulunmayan fakat fayın diri (deprem üretebilecek karakterde) olduğunu gösteren bulguların var olduğu Esençay-Merzifon Fayı, bölgede son yüzyılda Kuzey Anadolu Fayı boyunca yüzey kırığı gelişmeyen, yani kırılmayan tek faydır. Bu bağlamda Kuzey Anadolu Fayı’nın Niksar Ovası batısı ile Tekke beldesi arasındaki segmentinde oluşabilecek bir depremin magnitüdünün, fayın uzunluğu, geometrisi, bölgenin depremselliğine ilişkin veriler ve Taşova’nın tektonik konumuna dayanarak M=6-7 olacağı öngörülebilir. Fayın Tekke beldesinden batıya devam eden üç segmentinde de benzer büyüklüklerde
depremlerin gerçekleşme olasılığı vardır. 1942 yılında, Amasya’nın Hamamözü, Lâçin, Osmancık ile Çorum’u etkileyen, birer hafta arayla üç deprem olmuştur. Bu depremlerden 02.12.1942 Depremi’nin, hasar dağılımı gözönünde bulundurularak merkez üssünün Hamamözü güneyinden Lâçin yönüne uzanan segmenti üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.
Paleosismolojik veriler Kuzey Anadolu Fayı boyunca, son 2000 yılda gerçekleşen tarihsel
depremlerde, benzer miktarlarda yer değiştirmelerin gerçekleştiğini ve yüzey kırığı oluşturan büyük depremlerin tekrarlanma aralığının 150-200 yıl arasında olduğunu ortaya koymuştur (Sugai vd., 1998;
Yashika vd., 2000; Rockwell vd., 2001; Kondo vd., 2005). Bu itibarla 3,5 km kuzeydoğusundan geçen Kuzey Anadolu Fayı ve bu fayın güneyden en yakın kolu olan Esençay-Merzifon Fayı ile Taşova, deprem riskinin çok yüksek olduğu bir alandadır. Daha geniş bir alan değerlendirildiğinde Ezinepazarı-Sungurlu, Turhal, Almus ve Çorum-Salhançayı faylarının da deprem ürettikleri gözönüne alındığında bu risk daha da artmaktadır (Şekil 5).