HASAN APAYDIN-İLAHİYATÇI
Bazıları için her işe yarar, ama bazıları için sadece bir yakını ölünce onu defnetmeye yarar. Diğer insanlar için ise bu ikisi arasında bir yerde ihtiyaç duydukları bir durumda bir işlerine yarar. Bizim bildiğimiz din, Allah tarafından yeryüzünü imar etmekle görevlendirilmiş insanoğluna kılavuzluk etmek için gönderilmiş bir hayat rehberidir. Karayollarındaki trafik işaretleri ne işe yarıyorsa dinin kaynağı olan Kur’an-ı Kerimdeki ilkelerde o işe yarıyor. Bazıları dini sadece ahirete hasrederek orada bizi cennete ve ya cehenneme gönderecek bir şey olarak görür. Aslında din önce dünyaya daha sonra ahirete hitap eder. Dünyada dinin yararını göremeyenler ahirette hiç göremeyeceklerdir. Allah insanoğluna bir takım külfet olsun diye değil hayat yolculuğunu kolaylaştırmak için dini göndermiştir. Bizim her ne kadar öbür canlılardan farklı olarak aklımız olsa da yine de bu hayat yolculuğunu tek başımıza bir rehber olmadan kolayca yürümemiz mümkün değildir. İnsanoğlu bir dağa ve ya bir çöle çıkarken bile bir rehbere ihtiyaç duyarken , uzun olan hayat yolculuğunu tek başına emniyetli bir şekilde sürdürmesi mümkün değildir. İşte bu sebepten yüce Allah insanoğluna şefkat ve merhametinden dolayı hayat yolculuğunu kolay yapsın diye din gönderme lütfunda bulunmuştur. Yolları yapan devlet hiçbir levha koymasaydı ne yapardık. Aynen bunun gibi bizi yaratan Allah bu dünyada bizi kendi halimize bıraksaydı halimiz nice olurdu. Hayat yolunu sağlıklı yürüyebilmek ve yoldaki işaretleri okuyabilmek için Allah bize biraz da akıl nimeti bahşetmiştir. İşte birazcık olan bu akıl nimeti birilerini küstahlaştırıyor ve sonuçta yoldan çıkarıyor. Bu akıl sayesinde kendini bilmez birileri benim aklım bana yeter kılavuza benim ihtiyacım yok din-min tanımam bana lazım değil diyerek nankörleşebiliyor, ve ya bu dünya bizim, Allah öbür dünyaya karışsın diyebiliyor. Başka birileri ise din olsun ama bizim yememize, içmemize, giymemize yani yaşantımıza karışmasın kenarda dursun, biz çok sıkışınca dua ederiz ve ya bir yakınımız ölünce dini merasim yaparız diyebiliyor. İnsanların çoğu kendini dindar olarak görüyor ama bu dindarlık onların nefislerinin istediği kadardır.
Günlük muhabbetlerimizde Müslüman bir ülke olduğumuz halde toplumsal ve bireysel ilişkilerde neden bu kadar kötüyüz sorusunun cevabını bulmaya çalışırız. Teşhisi doğru koymadığımız için doğru tedavi yapamıyoruz. Hırsızlık, yolsuzluk ,ahlaksızlık, torpil, rüşvet, cana ve mala kast, adaletsizlik aklımıza gelen ve gelmeyen her türlü dolandırıcılık artık vakayı adiyeden durumuna gelmişsek oturup bir sorgulama yapmak lazım. Puta tapan Japon bizden daha düzgün, Allah’a inandığımızı iddia eden bizler çok kötü haldeysek ya inancımızda ya da bizde bir sorun var demektir. Kur’an-ı Kerimi binlerce kez okudum hiçbir yerinde haksızlık yapın ,adaletsizlik yapın, yolsuzluk yapabilirsiniz, işinize gelince yalan söyleyebilirsiniz, yakınlarınızı kayırabilirsiniz gibi hiçbir ayet görmedim. Tam tersine kendi aleyhinize bile olsa adaletten ayrılmayın, işi ehline verin, anne- babanız aleyhine bile olsa doğru şahitlik yapın gibi evrensel doğrular var. O zaman problem bizde demektir. Biz Kur’an-ı okuyoruz ama kendi çıkar ve keyfimize göre anlıyoruz. Bu durumdan kurtulmanın yolu biz ne zaman Yunus peygamber misali ‘’ya rabbimiz biz zalimlerden olduk’’ der ve gerçek tevbe ederek doğru yola yönelirsek o zaman Allah bize hem bu dünyada hem de öbür dünyada saadet ve selameti nasip edecektir.