Gazetemizdeki haber başlığı o kadar etkileyici ki “Devlet köye dönmeli!” Sürekli gündemde tutmaya çalıştığım kim bilir belki de yazmakla usandırdığım köylerimizin içler acısı durumunu bu tespitten sonra vurgu yapmak adına yeniden yazılmalıydı.
Yaşamakta olduğumuz bölgenin içinde yer alan köylerimizin, her geçen gün kümülatif olarak artan ekonomik erozyonu ve sebep olduğu sessizce izlenen göçün dramatik sonuçlarına kafa yormayı takıntı haline getirdiğimi biliyorum, farkındayım.
Ne zaman dünde bırakıp terk ettiğimiz köylerimize geri dönsek tanıyamıyorsun, hiçbir şey eskisi gibi değil! Üretimsizliğin, umutsuzluğun, yaşlı nüfusun sanki son durağı olmuş. Hayat dolu köylerimizden, o güzel günlerden eser kalmamış, her yanı tükenmişlik, küskünlük sarmış. Çocukluğumuzun, gençliğimizin geçtiği anılarla dolu köylerimizin dünü ile bugün arasında abartısız geceyle gündüz gibi bir fark oluşmuş.
Köye dönüşlerimizde her birimiz kendimizi hayal kırıklığının içinde buluyoruz. Terk edilmiş evler, ekilmeyen boş bırakılan tarlalar. Köyünüz eski havasından çok uzak, ne kadar çok şeylerin kaybolup gittiğine üzülerek tanıklık ediyorsunuz.
Dünden bugüne taşıyamadığımız köylerimizi yeniden eski günlerdeki hayat dolu üretimin, coşkunun ötesine taşıyacak daha iyi bir konumda bulmak adına bir farkındalık oluşturmanın peşindeyim. Bölgemizdeki bu geriye gidişi durduracak yerel ve merkezinde destek verdiği bölgesel bir kalkınma hamlesinin yapılmasını, ummak adına yazarak, küçükte olsa, karınca misali bir katkı vermeyi vefa borcu olarak görüyorum.
Başkan Aziz İbrahim Poyrazın benimde dile getirmeye çalıştığım çarpıcı tespitlerini burada paylaşmak istiyorum:
” Türkiye’de 2,5 milyon üretici olduğunu, bu üreticilerin ürünlerinden kazanan 50 bin aracı sanayici ve perakendecinin bulunduğunu söyledi. Elde edilen 100 birim karın %90′ı bu 50 bin kişi tarafından paylaşılırken kalan %10’u 2,5 milyon üretici yani köylüye kalıyor.”
Bu orantısız paylaşımın, adaletsizliğin elbette bir sonucu olacaktır. Son on yılda bir milyon kazandırılmayan zararına üretim yapma durumundaki çiftçi üretimden elini çekmek zorunda kalmıştır. Bu aynı zamanda bir ülkenin tarımsal geleceğinden vazgeçmesidir…
İşte burada devlet imdat butonuna basarak artık yeter! Deyip köye dönmeli, çaresiz köylünün elinden tutup ayağa kaldırmalıdır. Bu orantısız kar dağılımına müdahale edip köylünün üretimden çıkmasına sebep adaletsiz paylaşımı revize ederek tersine çevirmelidir.
Çözüm konusunda devletin köylere kadar uzanan devasa sayıda Tarım kredi kooperatifleri vardır. Tarlada köylünün elinden üretim maliyeti artı tatmin edici bir kar oranıyla ürettiğini alarak sürecin tersine çevrilmesinde rol alabilme imkanı vardır.
Köylünün de ortağı olduğu Tarım kredi kooperatiflerinin esasında asli görevi köylerde üretimin maliyetini minimize ederken köylünün kazancını maksimize etmenin içinde olmalıdır. Üretim ve pazarlamada köylünün beklentisine cevap verecek cesur kararlar alarak günün şartlarına uygun projeler, yeni pazarlama kanallarıyla köylünün yanında olduğunu yapılan desteklerle hissettirmelidir.
Köyde çalışanların ödemekte zorlandıkları Bağ-kur primleri devlet tarafından sübvanse edilmelidir. Gençlerin köye dönüşleri, üretime katılmaları için özendirici, teşvik edici bir takım kararlar alınarak uygulamaya konmalıdır. Anayasada hüküm altına alınan oranlar üzerinden tarıma teşvik primleri kesintiye uğratılmadan tedricen artırılarak ödenmelidir.
Devlet Köye dönüp köylüsüne kol kanat gerip kucak açmalıdır. Yoksa, Anadolu da tarlanızı ekecek kimseyi bulamazsınız.