Amasya İtimat

DESTAN

2010 yılının 12 Eylül’ünde yapılan referandumla halkın  %58’sinin evet demesi sonucu yeni 12 Eylül anayasası kabul edildi. Anayasal Hukuk Devleti olan Türkiye cumhuriyeti yeni anayasamız çerçevesinde, yeni anayasaya uygun olarak çıkarılacak kanunlarla yürütülecektir. Daha çok demokrasi daha çok Özgürlük ve daha çok temel hak ve hürriyetlerin olduğu yeni bir döneme başlanacaktır.


 


Seçim sonuçlarına saygı göstermemek  saygısızlıktır..Halkın teveccühü evet yönünde tezahür etmiştir.Buna kimsenin bir şey diyeceği yoktur. Lakin referandum yeni  anayasanın kabul edilip edilmesi değil sanki partiler arası bir hesaplaşmanın göstergesi olarak gösterilmesi, referandumu farklı boyutlara çekmiş farklı yorumlara mahal vermiştir. MHP’nin hezimeti gibi anlatılmaya çalışılmaktadır. Gerçekte  sonuç böylemidir?. Yoksa yeni stratejinin bir parçası mıdır?


 


Referandum sonucu iki boyutludur. Kabul edilip edilmeme konusu ayrı, partiler açısından, oy kaybı veya oy kazancı olarak değerlendirmesi ayrıdır. Ayrı ayrı irdelenmesi gerekir.  MHP eski ve yeni ülkücü kavramı ile tanıştırılmış, sistematik bir parçalanmanın başlanmasına çalışılmıştır. Ülkücünün eskisi olmayacağı gibi yenisi de yoktur. Tek kavram vardır ya ülkücüdür ya değildir. Ya da kendini ülkücü zannetmiştir. Ülkücülük çok ulvi bir hasletmiş ki her partinin kurmayları içinde ülkücüler olmuş, dün Ülkücüleri kafatasçı kanla beslenenler ırkçı faşist diye anlatanlar, Ülkücülere kin ve nefret besleyenler bugün Ülkücü sevdalısı olmuş. Bu ne yaman çelişki bu nasıl bir tezat, Başbakan bile ülkücü edebiyatı yapar, idama mahkûm edilen bir ülküdaşımızın şiirini ağlayarak okursa demek ki bu ülkede hâkim olan ülkücülerdir. Ülkücü olanlar ülkenin sigortasıdır, teminatıdır, varlığının bekçisidir. Hangi partide olursa olsun içinde mutlaka bir vatan sevdası vardır.


 


Hiçbir siyasi çıkar hesabı, ulvi olan bu kavramı parçalayamaz, bölemez bölme yede gücü yetmez. Ama neden böyle olduğunu sormak, sorgulamak her ülkücünün de asli görevidir. Bir ülkücü kardeşimizin kendi adına serbest iradesi ile referanduma evet demesi kabul edilebilinir. Saygı duyulur. Lakin bir başka partinin adına TV ekranlarında ahkâm kesmenin adına ya ihanet denilir ya da çıkar karşılığı satılma denilir. Vatan ve millet mefhumunun düşünülmeyeceği yeni bir dünya yapılanması projesinin Türkiye’deki tek engeli MHP ve Milliyetçi Hareket Partisi mensuplarıdır. Ülkücülerdir Bunun için tüm tezgâhlar yıkım projeleri MHP üzerinedir


 


Ülkücüleri birbirine ayrıştırarak farklılaştırarak sonuç almak mümkün değildir. Nasıl ki beni Emsalden, Bekir’den ayıramazsanız bizim referandum ile ilgili düşüncelerimiz ne olursa olsun nihayeti bizi birleştirecek olan değerler, ülkenin bölünmezliği ve bütünlüğü kutsal bildiğimiz değerlerdir. .Ülke tehlikeli boyutlarda olduğunda biz bir araya gelmesini de gayet iyi biliriz. Yeter ki biz bunu görelim ve sezelim


 


Oyların dağılımı analiz edildiğinde, bunu AKP’nin başarısı olarak görmek yanlış bir tespittir. Aradan geçen bu kadar kısa bir zaman zarfında neden evet dedim ki diyen pişmanlık ifadeleri şimdiden gözlemlenmeye başlamıştır. Kaldı ki ortada henüz somut bir şey de yok. İleride neler olacak bunu zaman gösterecektir. İnşallah biz yanılırız kazanan Türkiye Cumhuriyeti olur. Anayasal hukuk devletimiz ilelebet payidar olur.


 


MHP’nin başarısızlığı şayet %42 içerisinde değerlendiriliyor, AKP’nin başarısı %58’lerle yeterli görülüyorsa,  her türlü imkâna rağmen, sivil toplum örgütlerinin çoğunluğunun desteği, Belediye Başkanları, Vali, Kaymakam, Muhtar, İmam, Cemaat ve Devletin tüm kurum ve kuruluşları ile beraber bu kadar çalışmaya  %58 başarı değil, başarısızlıktır.


 


MHP 2002 yılından bu tarafa değişik bir siyaset ve yapılanma peşinde olmuş ve başarmıştır. Meyvelerini de almaya başlamıştır. MHP kalesi olarak gösterilen İç Anadolu’da AKP’nin sinsi oyun ve planları ile MHP tabanına oynamış olsa bile 1944’lerden beri olmadığı, olamadığı Akdeniz ve Ege de söz sahibi olmuştur. Güç olmuştur. Akdeniz ve Ege’nin ekonomik durumu Karadeniz ve İç Anadolu bölgelerimize göre daha yüksek düzeydedir. Poşetle, yardımla, çocuk parası ile oyunu vermesi mümkün değildir. İç Anadolu Karadeniz insanı milli ve manevi değerlerine aşırı derecede bağlı olmasına rağmen,  maalesef sadece yaşamını idame ettirme için AKP’nin  “sadaka toplumu yaratma projesi”nin etki alanına girmiştir.  Ne için evet, ne hiçin hayır dediğini hala bilmemektedir. Tek kaygısı yaşamla mücadeledir.


 


MHP Genel Başkanı,  madem MHP kan kaybetti hodri meydan seçim demekte AKP kurmayları ise cevap vermekten imtina etmekte. MHP küçülmedi, aksine büyüdü. İçindeki ayrık otlarını temizledi, yoluna devam etmekte bunlarda o kadar az sayıdaki, referandum kampanyası öncesi TV kanalları ülkücüyü ekrana taşımaktan kaçınırken, ne hikmetse sayıları el parmaklarını bulmayan bu kendini eski ülkücü diye tanımlayan zatlara kucak açmış, saatlerce kendi kanallarında yer vermiştir. Ne adına? Türk Milliyetçilerini bölme adına, Ülkücüleri bölme adına.


 


Türk milliyetçileri hiçbir zaman bölünmedi, yok olmadı, olmazda, olmayacakta. Ama derme çatma biraz oradan, biraz buradan olan kalabalıklar dağılma sürecine çok kolay girerler ne zaman? Taki isteklerine cevap verilmeyeceğini anladığı zaman.


 


Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in  


 


“Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!


Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:


Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,


Çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden,”


 


Diye başlayan Destan isimli şiirinin ilk mısraları acaba bugüne mi atıftır.


 

Yorum Ekle

CEVAPLA

Yorumunuzu giriniz.
Lütfen isminizi giriniz.