HASAN APAYDIN-İLAHİYATCI-OSMANLICA BİLİM UZMANI
Son zamanlarda bu kelimeyi sık sık duyar olduk. Özellikle öğrenciler arasında popüler bir kavram. Kimi bilerek, kimi bilmeyerek bu kelimeyi kullanıyor. Büyüklerin ise önemli bir bölümü bu kelimeyi ya duymamış ya da bilmiyor. Öğrenciler üzerinde yaptığım araştırmaya göre ise çoğu bilinçsizce ve modaya uymak anlamında kullanılıyor. Büyüklerin bir kısmı ise merak edip soruyorlar. Biz de bu sebeplerle deizm, teizm, ateizm, materyalizm, pozitivizm, sekülarizm, agnostisizm, nihilizm gibi felsefi kavramlar üzerinde seri olarak normal vatandaşın anlayacağı dilden yazmaya çalışacağız.
Deizm, Hristiyan dünyasında ortaya çıkmış felsefi bir kavramdır. Latince “Tanrı” anlamına gelen ‘’deus’’ kelimesinden türetilmiş olup ‘’Tanrıcılık’ ’anlamına gelmektedir. Felsefi bir kavram olarak ise Tanrının varlığını ve onun kâinatı yarattığını kabul edip peygamberlik kurumunu kabul etmeyen düşünceye denir. Bu anlayışa sahip olan kişiye ise ‘’deist’’ denir. Deizme göre Tanrı âlemi yaratmıştır, ancak müdahale etmemektedir. Çünkü âlemde akıllı bir varlık olarak insan yaratmıştır. İnsan aklı sayesinde doğruyu ve yanlışı bulabilir, kendi aklıyla âlemi yönetebilir, ahlaki ilkeleri aklıyla bulabilir, hatta Tanrıyı da aklıyla keşfedebilir. İşte bu sebepten akıl insan için yeterlidir. Peygambere ve vahye ihtiyaç yoktur derler. Bize göre deizm, dinsizliğin değişik bir versiyonudur.
İslam’a göre deizm kabul edilmesi mümkün olmayan bir yaklaşım biçimidir ve insanı şirke götürür. Basit bir örnek vermek gerekirse şuna benzer. Mesela devlet her yerde okul açmıştır ve onlara hiç karışmıyor gibidir. Bu tabi ki mümkün değildir. Devlet açtığı okula her gün müdahale eder ve her gün resmi yazıyla yeni emirler gönderir. Olması gereken de zaten budur. Bizim inancımıza göre de bu kâinatı ve içindekileri Allah yaratmıştır ve onu başıboş bırakmamıştır. Rahman suresi 29. ayette belirtildiği gibi ona her an müdahale etmektedir. Deistlerin dediği gibi tanrı âlemi yaratıp başıboş bırakıp kenara çekilmemiştir. Yaratma ve yaşatma fiili her an devam etmektedir. İnsana akıl vermiştir ama bu akıl sınırsız değildir ve her problemini çözemez. Bu sebeple lütufta bulunup akla yardımcı olması için peygamberler ile vahiyde göndermiştir. Yarattığı insandan hem aklını kullanmasını hem de vahye uymasını istemiştir. Doğru yol ancak bu şekilde bulunabilir.
Bizim anladığımız kadarıyla deistler uyanıklık yapmaya çalışıyorlar. Tanrı olmaksızın bu âlemi izah edemiyorlar ama Tanrının kendilerine karışmasını da istemiyorlar. Kendilerince bir orta yol bulup Tanrıyı kabul edip onu gökyüzüne hapsederek insan ve âlemle ilişkisini kesiyorlar. Bize göre ise Allah ile insan-âlem arasında hiç bitmeyen canlı bir şekilde nüzul-huruç ilişkisi vardır. Bu ilişki sürekli yaratma, vahiy ve rahmetle nüzul, dua ve ibadetlerle ise huruç ilişkisidir. Bakara suresi 186.ayette Allah ‘’Kullarım, beni senden sorarlarsa ben onlara çok yakınım, dua edenin duasına cevap veririm.’’ buyurarak sana yakın olduğunu söylüyor. Problem şurada acaba sen ona yakın mısın? Bir düşün bakalım.