Amasya İtimat

DEĞİŞİM ÜZERİNE-2

HASAN APAYDIN-İLAHİYATCI-PALEOĞRAFYA BİLİM UZMANI
Dün, dünde kaldı cancığazım
Bugün yeni bir gün, yeni şeyler söylemek lazım
MEVLANA

Her gün yeni bir gün ve dünya yeniden kurulur. Mevsimler değişir, anlayışlar değişir, algılar değişir, yöntemler değişir, bakış açıları değişir, değerlendirmeler değişir hatta hayat bile değişir. Değişim, gelişimin olmazsa olmazıdır. Olumlu yönde olursa değişim güzeldir. Siz bile fizik olarak 10 sene önceki hatta bir sene önceki insan değilsiniz. Bu zamanın getirdiği bir olgudur. O zaman fikir olarak da daha iyiye doğru değişip gelişmelisiniz. Ben asla değişmem diyorsanız yerinizde sayıyorsunuz demektir. Helal dairesinde zamanın getirdiği imkânları kullanarak yeni şartlara ayak uydurmalıyız. Eğer bunu yapamazsak zamanın değirmeninde öğütülür ve kayboluruz.
Bu yazımızda din eğitim ve öğretiminde olması gereken yeni yaklaşımlardan söz edeceğiz. Din eğitim ve öğretimi ilk insanla beraber başlamıştır. Çünkü ilk insan olan Hz. Âdem aynı zamanda ilk peygamberdir. Her zamanın kendine has dinamikleri ve geçer kuralları olmuştur. Biz geçmişi bırakarak günümüze gelip zamanımız insanına nasıl bir din eğitim ve öğretim verilmelidir ona yoğunlaşalım. Öncelikle sosyal çevreyi ve içinde bulunduğumuz şartları iyi analiz ederek işe başlamalıyız. Eğer bunları dikkate almazsak baştan kaybeder ve başarısız oluruz. Çünkü eğitmeye çalıştığımız varlık duyguları ve düşünceleriyle birlikte sosyal ortamda yaşayan insandır. Hayvanları eğitmek daha kolaydır. Dünyada en zor şey insan eğitimidir. Onun için insan eğitiminde birçok faktör dikkate alınmalıdır.
Eskiden din eğitim ve öğretimi medrese ve camilerde korkuya dayalı bir şekilde yapılmaya çalışılırdı. Aileler çocuklarını din eğitimi ve öğretimi alması için camiye gönderirlerdi. Ben birçok insandan duydum ki camide hoca duayı doğru okuyamayan çocuğu elindeki sopayla döver ve camiden kaçan o çocuk bir daha camiye gitmez ve bunu da hayat boyu unutmazdı. Tabi ki bu yöntem yanlıştı ama maalesef durum buydu. Ayrıca bilgiye ulaşmak eskiden zordu. Belirli insanların dediği kabul edilir ve de sorgulanmazdı. Şimdi ise bilgiye ulaşmak kolaylaştı ve de insanlar bilinçlendi. Artık insanlar her söylenene hemen inanmıyorlar ve de sorguluyorlar. Şimdi korkudan ziyade sevgiye dayalı bir eğitim öne çıkarılmalı. Allah seni yakar, Allah seni çarpar söylemlerinden ziyade Allah’ın sevgisi ve merhameti öne çıkarılarak gönüllere girilmeye çalışılmalıdır. Biz biliyoruz ki Allah’ın 99 ismi O’nun celal ve cemalini yansıtır. Bu 99 ismin en az 95 tanesi cemaline yani sevgi, merhamet ve güzelliğine yönelik isimlerdir. Yine her işin başında çektiğimiz besmelede de rahman ve rahim isimleri vardır. Yani Allah’ın rahmeti gazabını geçmiştir. Bazı hocaların yaptığı gibi Allah adına karar vererek herkesi cehenneme doldurmanın da bir yararı yoktur. Eğer zamanımız insanına bir şey vermek istiyorsanız bunun tek yolu sevdirerek olabilir. Artık eski metotlar geçersiz ve de imkânsızdır.
Eskiden dini anlatmada tebliğ metodu etkiliydi. Şimdi ise tebliğden daha çok temsile ihtiyaç var. İnsanların gözü açıldı. Dini anlatan hoca eğer söylediklerini yapmıyor ve iyi bir temsil oluşturmuyor ise hiç kimse onun söylediklerini dikkate almıyor ve etkili olmuyor. Mesela, fakirliğin erdeminden dem vurup peygamberin kuru bir hasır üzerinde yattığını ve de evinde günlerce yemek pişmediğini bir hurma ve zemzemle iftar ettiğini duygusal bir biçimde anlatan televizyonların şovmen bazı hocalarının lüks içinde beş yıldızlı otellerde konaklayıp açık büfe iftarlar yapması gözlerden kaçmıyor ve de kötü örnek oluşturuyor.
Bu toplum, genelde üstekilere, yöneticilere, aydınlara, din adamlarına, kanaat önderlerine, büyüklerine bakarak örnek alıyor. Bu örneklik hem olumlu hem de olumsuz yönde olabiliyor. Mesela öğrenci öğretmene bakarak, öğretmen müdüre bakarak, müdür daha üstekine bakarak, oda daha üstekine bakarak pozisyon alıyor. Onun için kendisini etkili ve yetkili gören başta idareciler olmak üzere herkese önemli görevler düşüyor.

Yorum Ekle