Cumhuriyet, değişim ve dönüşüm projesidir. Uygulamanın ana unsurları devlet ve insandır, halktır.
Bu topraklarda yaşayan halk, imparatorluk dönemindeki etnik ve dinsel çeşitliliğiyle toplumsal bir mozaiktir, uygulamaya konulan projenin muhatabıdır.
Aleviler, Kürtler ve Sünni İslam anlayışına sahip Müslümanlar, ecnebiler (Ermeni, Rum, Yahudi) ve Türkiye Komünist partisi taraftarları asıl muhataplardır.
Yeniden kurulmaya çalışılan devletin mutlak otoritesinin sağlanmasında Sünnî Müslümanlar ve komünistler toplu kıyıma uğramamışlardır. Bireysel takipler ve cezalandırmalar söz konusudur.
Halbuki Kürtler ve Alevîlere karşı yapılan sistemli asimilâsyon projelerinin uygulanmasındaki yöntemler ve sonuçları çok vahimdir.
Tarihçi yazar merhum Mustafa Müftüoğlu’nun ”Yalan Söyleyen Tarih Utansın” isimli eserinde cumhuriyet döneminde yapılan zorla dönüştürme uygulamalarındaki hukuk dışı uygulamaları açıkça ifade edilmektedir.
Ayrıca Doç. Dr. Fikret Başkaya’da ”Paradikmanın İflası” isimli eserinde Cumhuriyet dönemi uygulamaları ve Mustafa Kemal’le ilgili öğretilenlerin dışındaki bilinmeyenleri, Mustafa Kemal’in nasıl efsaneleştirildiği bilgilerini okuyucusuna sunmaktadır..
Dersim olaylarında Alevîlerin yaşadıkları trajediye rağmen, ”Aleviler, cellâdına aşık olmuştur” ifadesi de onun tespitidir.
Alevîlerin Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki sıkıntıları bilinmektedir.
Alevilerin cellâdına aşık olmasında Sünnî Müslümanların rolü göz ardı edilmemelidir. Devletin her ne kadar resmi dini ve mezhebi olmasa da hakim kültür Sünnîliğin etkisi altındaki Türk kültürüdür.
Bu bağlamda geliştirilip uygulamaya konulan yeni devlet ideolojisi temelinde tek tiplileştirmenin yapılabilmesi için her yol meşru sayılmıştır.
Devletin sistemli olarak ötekileştirdiği Kürtler, Aleviler, komünistler, Müslümanlar ve ecnebi azınlıklar kendilerini rahat hissedememişlerdir.
Kendilerini temsilde ve ifade etmede resmi ideolojinin çizdiği sınırları aşamamışlardır.
Şimdilerde ise;
Demokratik açılım programıyla ezberler bozulmuş, 85 yıldır üretilen efsaneler çökmeye başlamıştır.. Halkımız, Devletin yapısı ve işleyişini sorgulanmaya başlamış, ordu, yargı ve öteki kurumlara güven azalmış, bu kurumların açıklamaları ve icraatlarına kuşkuyla bakar olmuştur.
Ordunun peygamber ocağı olmadığına ve yargının tarafsızlığına olan inançlar yıkılmıştır.
Darbe günlüklerinin tartışıldığı ve yargıya taşındığı şu günlerde askerlerin alt rütbeli kesimin terör karşısında mücadelesi, kayıplara rağmen sürerken komuta kademesinin darbe plânlarıyla seçilmiş siyasî iktidarı darbeyle devirme çabaları utanç vericidir.
Türkiye yakın tarihiyle tanışmalıdır.
Şeyh Said isyanı, İzmir Suikastı, Menemen olayı, Ağrı, Koçgiri, Sason gibi 20’ye varan Kürt isyanları, Mustafa Suphi ve arkadaşlarının Karadeniz’de boğdurulmaları, Ecnebi azınlıklara karşı yapılan 6-7 Eylül olayları, varlık vergisi alınması Aşkale Sürgünleri, Sivas,Maraş, Başbağlar Çorum olayları, 1924-1938 yılları arası inkılapların uygulanması ve kabul ettirilmesinde yaşanan toplumsal travmalar gibi sayısız siyasal ve toplumsal olaylar neden sonuç ilişkileri bağlamında insan hak ve özgürlükleri esas alınarak tartışmaya açılmalıdır.
Yakın tarihimizdeki siyasî, toplumsal ve ekonomik uygulamaları bilmeden sistemi tanımamız imkânsızdır.
Yakın tarihimizde, 1938 yılına kadar olanlar pusludur, karanlıktır, yazılanlar objektif değildir.
Bu dönem tartışılmalı üzerindeki sis perdesi kaldırılmalıdır.
Bu günlerde yaşadığımız siyasî, etnik, dinsel ve ekonomik sorunların öncesi vardır.
Hükümetin demokratik açılımının özünü oluşturan hak ve özgürlük alanlarının genişletilmesi hususunda ulusalcıların yaklaşımları resmi ideolojiye uygundur, birebir örtüşmektedir.
Eski sosyalistlerin ve Müslümanların bir kısmının da onlar gibi düşünmeleri zafiyettir. Müslüman’ım diyenler İslami hükümlere uygun düşünebilse, sosyalistler Marksist ideolojiye göre değerlendirseler daha doğru analizler yapıp daha doğru sentezler yapacaklardır.
Bize düşen, kardeşçe yaşamın şartlarını oluşturmaya çalışan siyasi otoriteye yardımcı olmaktır.
Gelin önyargılarımızdan arınalım.86 yıllık tarihimizin analizini iyi yaparak, insan merkezli sistemin kurulmasına yardımcı olalım.
Anadolu’da yaşayan insanlarımız, adalet dağıtan demokratik devlete sahip olsun. Olsun ki;
Artık bu topraklarda biçaresizler olmasın.