Makamlarda oturmuş bir arkadaşımın çok da hoşuma giden, yeri geldikçe tekrar ettiği güzel bir sözü vardı: “Her insan içinde bir ukte taşır” derdi.
Olaylar hadiseler hakikatler ve gelişmeler bu sözü hem doğrular nitelikte hem de bugüne güncellemektedir. Bahsettiğim “ukte” zamana ve zemine göre farklı hareketler farklı şekiller meydana getirebilir. Sosyal ve politik olaylar babında geçerli olabileceği gibi ailevi ve şahsi meseleler için de geçerlilik arz edebilir.
Dünyanın bugünkü hali kiminin hoşuna gider, kiminin tenkidine uğrar. Kimi halinden memnundur, kimi dert ile yanıp kavrulmuştur…
Halkın haklarının idari sisteme karşı korunması ve hukukun uygulanması anlamında abd bugün en ileri ülkelerden biridir. Fakat ülkede kurulu düzenin evvelinde “kölelik” sistemi var. Kadim Yunan’da, kadim Arap kültüründe “kölelik” düzeni hakim. Ezilen, horlanan, mecbur edilen bir sınıf var. Ha deyince ortadan kaldırmak, yok etmek mümkün değildir. Abd’de, Yunan’da ve ileri ülkelerde demokrasi anlamında ilerleme sağlanmış olsa da “görünmez bir ukte” güncel durumu sorguluyor. Abd’nin “köle” sınıfı tamamen Afrika kıtasından, öz topraklarından zorla koparılmış siyahilerden oluşuyordu. Bugün yüzde 15 civarında siyahi yerleşiktir abd’de.
Abd’de Kızılderili zulmü hafızalara kazınmış durumda; ayrıca iç savaş da başka bir hikaye olarak “ukte” olma özelliği taşıyor. “Irkçılık” dünyanın demokrasi anlamında en ileri düzeyde olduğu ülkede, abd’de, kıyıda köşede saklanmış bir “ukte!” Küçük bir olayda hortluyor. Siyahiler abd milli gelirinden hak ettikleri payı alamamanın “uktesiyle” yaşıyor.
Abd neden bütün meselelerde dilimize dolanıyor? Sebep nedir?
Bunun politik, siyasi ve diğer nedenleri olabilir; fakat ekonomik manada abd dünya milli gelirine yüzde 25 gibi bir katkı sağlıyor. Bunu dünya nüfusu ve abd nüfusuyla ölçüp tartmak benim işim değil, bu nedenle oranlama hesabına girmiyorum.
Kısaca şöyle desem olur mu diye düşündüm: Dünya nüfusunun 7.5 milyarın üstünde olduğu biliniyor. Toplam nüfusun 1.5 milyarı Çin’de, 1.3 milyarı Hindistan’da, 335 milyonu Abd’de ikamet ediyor. Bunları 270 milyonla Endonezya takip ediyor. Nüfus artışı hususunda iki kelam etmek icap etse bile “olmuşla ölmüşe çare yok” demek kalıyor bana. Bu da benim içime “ukte” olsun!
Ülkemizde ekonomi iki paralı bir sistem üzerine kuruludur. Bundan dönmek de kolay ve mümkün görünmüyor. Türk Lirası dünyada geçerliliği bulunan bir para birimi değil henüz!
Şurası çok önemli:
Ülkemizde insanlar iki yüz milyar dolardan fazla mevduatı bankalarda tutuyor. Doların küresel düzeyde bir para olduğundan kimsenin şüphesi yok. Dünya rezerv parası Abd dolarıdır.
Çin ve Japonya’nın elinde 2.6 trilyon dolar var. Ülkemizde de insanların elinde dolar var. Doların düşmesi ve değer kaybetmesi cebinde dolar olan herkesi mutsuz kılıyor. Bu da gayri ihtiyari doların değer kaybına karşı güçlü bir direnç oluşturuyor.
Son tahlilde ben buna da yani doların değerini koruma sevdasına da “ukte” diyorum. Ekonomi üstatları ise “dolar tuzağı” diyor.
“Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar!”
Dünyanın asıl rezerv parası altındır. Fakat sistem öyle bir yola girmiş ki ne altını oradan oraya taşımak mümkün ne de yeteri kadar altın bulup piyasaya sürmek mümkün! Kaldı ki Abd ekonomik ve siyasi gücüyle bunu çözmüş: “Benim paramın karşılığı altındır” demek suretiyle genişleyen ticarete karşılık kısıtlı altın para birimini plandan düşürmüştür. Belki de planlanan ve önceden düşünülen olmuştur.
“Ukte” dediğim şey durup dururken yerleşmiyor, bir haksızlık sonucu peyda oluyor. Hak sahibi haksızlık karşısında kendini korumak, gelişmelere hazır tutmak ve haksızlığa karşı durmak, direnmek istiyor.
Cari açık ve cari fazla meselesi de kendi içinde bir “ukte” olarak değerlendirilebilir. Cari fazla vermek için birilerinin cari açık vermesi gerekiyor. En fazla cari açık veren ülke Abd. Ama benim “ukte” olarak nitelediğim dolar, en belirsiz, en olumsuz zamanlarda “güven limanı” haline geliyor ve herkes dolar satın alıp saklamaya yöneliyor.
Bu durumda cari açık Abd’ye ziyadesiyle refah sunuyor ve herkese yarıyor.
Şartlar ve koşullar değişse de değişmese de iyileşse de kötüleşse de dolardan kopuş mümkün görünmüyor. Yastığının içinde, kasasında, kesesinde ve bankasında dolar muhafaza edenler, hangi güvenli limana sığınmış oluyorlar?
“Tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanıdır.”
*
Yazımın başında “ukte” ve devamında “köle” kelimelerine vurgu yapmıştım. Bir Araştırmacı Yazar bugünkü köşe yazısını şu cümle ile bitirmiş:
“Köle rejimi kolay yıkılmıyor; Kapitalist Sömürgecilik sürekli “renk” değiştiriyor!