Her sabah olduğu gibi yine erkenciyim.
Çay suyunu koyar koymaz bahçemdeki serçelerimin karnını doyurup, mahallemdeki havayı kokluyorum. Çok sevdiğim yağmur da inceden inceye yağmakta.
Benimle birlikte mahallemin erkencileri Seher Abum ile Fikriye Teyze de ayaklanlanmış. Zamanın ilerlemesiyle bir koşturmaca başlıyor. Aydın Baba kahvaltı hazırlığında, Yücel Hoca şeftali için yolda, Hayriye Emem ise hâlâ uykuda. Anam mı? Ramazan için işkefe hazırlıyor…
Onbir ayın Sultanı Ramazan ise kapıya dayanmış. Her yıl olduğu gibi mahalleli yine yufka açma telaşında……
Çarşıya doğru yol alırken Hacı Ali’nin her zamanki gibi aynı yerde sorutmasına ve Murat Konyar’ın ekmekleri itina ile düzeltmesine ise hiç şaşırmıyorum. Köşe başı manavı Emsal uzaktan el sallar, çırağı Mustafa’da karpuz istifliyormuş gibi yapar. Milli mısırcımız Birol ise beni mısır yemeye zorlar. “Bozuk yok” desem de “olsun” der. “Sebep” diye sorarım. Cevabı ise beni mutlu etmeye yeter: “Sen alınca bereketi artıyor.” Der. Yaman çocuktur bizim Birol. Nabza göre şerbet vermeyi çok iyi bilir. Güler yüzlü, sevimlidir de.
Dene pazarı bu günlerde bir başka hareketli. Bamya Festivali için tüm hazırlıklar tamam. Bu arada Cesarettin Hocam yine hızlı hızlı dükkanına doğru koşturuyor. Haluk’la Hacı Ali Torun Dayı çaylarını yudumluyor. Sohbet konusu belli ki yine bizim yaylalar… Dedem ve babam geliyor birden gözümün önüne…..
Berber Mustafa Gündüz’e “Biberler” diyorum. “Daha var hocam” diyor. Bekir Soyal benim saatle uğraşıyor. Kuyumcu Rahmi Dayı uzakta olsa selam vermeyi ihmal etmiyor. Hayati ise çay her zamanki gibi çayı demliyor, Zabıta Ahmet Kaya ise; sağlık kurallarına uymayan simitçiyi fırçalıyor. Fethi usta elinde hortum hem inşaatını hem de bizi sulamayı ihmal etmiyor. Ömer’im bamya peşinde. Salon Sohbette ise; dostlarım eski güzel günleri tekrar yaşama telaşında..
Naci ağabeyim Dikili’den daha yeni dönmüş. Kadim dostum Adnan Yıldırım, Şevket Torun ve Rıza Akgün’de gelmiş. Zaten bizim Adnan’ın olduğu yerde önce Fenerbahçe, sonrasında ise eğitimden bahsedilir. Eğitim deyince aklıma Milli Eğitim Müdürümüz Ali Rıza Bey geliyor. Olmayan Fakültenin sokağından geçip Öğretmenevine gidiyorum.
Ali Rıza Bey’le uzun uzun eğitimden ve Çamlıdere’den bahsediyoruz. Ortak noktamız çok. Eğitim, doğa ve edebiyat. Sohbet bir o kadar da zevkli geçiyor. Bir günün sonunda yine hava kararmak üzere müsaade isteyip, matbaanın yolunu tutuyorum.
NOT: 24.07.2010 Cumartesi günü vefat haberi ile yıkıldığımız ASIM KAYA AĞABEYİMİZE ALLAH’TAN RAHMET, KAYA AİLESİNE DE SABIRLAR DİLİYORUZ…. (KAYALAR CADDESİ SAKİNLERİ)