Amasya İtimat

BİR ANI VE ÖĞRETMENLERİMİZ…

0
1771

Derslerde sayıları öğrendik. Ana dilimizi, dağları, ovaları, denizleri ama en önemlisi sevmeyi, sevilmeyi, saygı duymayı, adam olmayı öğrendik. Unuttuk Kızıl ırmağın uzunluğunu, pi sayısının kaç olduğunu, etin sütün kalorisini… Ama bizleri eğiten ve öğreten başta ilkokul öğretmenimiz Ayşe Kutlu olmak üzere ortaokul öğretmenlerimiz; Ahmet Mesut Özener, Hasan Yılmaz, Mustafa Düzgünçınar, Tamer Ağanoğlu, Nurettin Besler, Safa Özdemir, Süheyl Dedeoğlu, Salih Aslan, Raif Tunç sizleri hiç unutmadık…

55 yıl sonra Tamer Ağanoğlu hocamızı ortaokul arkadaşım Öğr. Necdet Canik ve eşlerimizle birlikte Ören’de ziyeret ettik. Eski yılları andık. Kitap fuarını gezdik. Yakın zamanlarda yitirdiğimiz  Nurettin Besler hocamla telefonla konuşmuştuk. Hocam Taşova’ya bekliyoruz dediğimde; -Naci sen beni hala okul yıllarındaki Nurettin Besler mi sanıyorsun. Şu an bastondan destek bularak ayakta duruyorum demişti değerli hocam. Nur içinde yatsın.

Ve yıllar sonra bir hocamız geldi iş yerime. Bankoya kollarını dayadı. Sordu. Beni tanıyabildin mi? Birden çıkaramamıştım. ‘Ben Mustafa Düzgünçınar’ demişti. Hocam sizi hiç unutur muyum deyip masamdaki sümenin altında duran hocamla birlikte 1965 yılında hükümet parkının köşesinde çekilmiş olduğumuz resmimizi gösterdim kendilerine. Oturduk yanında oğlu Albay Tarkan Düzgünçınar’la tanıştık eski hocalarımızdan bahsettik, ortaokul yıllarına gittik.

Aradan 1 ay geçti geçmedi Antalya deniz sahil güvenlik komutanı Albay oğlu telefonda babasının hastanede yattığını ve benimle konuşmak istediğini söyledi. Hocamı fazla yormak istemediğim için kısa olan konuşmamızda şifa dileklerimle birlikte, iyi olup Taşova’ya tekrar gelirseniz bizleri mutlu edersiniz hocam dedim. Birkaç gün sonra Mustafa Düzgünçınar hocamızın vefat ettiğini bildirdi oğlu Tarkan bey.

Bir 24 Kasım öğretmenler gününde değerli hocam Mustafa Düzgünçınar’la yaşamış olduğum anıyı sizlerle paylaşmanın anlamlı olacağını düşünerek oğlu Tarkan beyden hocamın hastanedeki son günleri hakkında bazı bilgiler istedim. Hocamın ilk görev yeri olan Taşova’ya ve öğrencilerine olan özlem dolu satırların yer aldığı notta şunlar yazılıydı:

‘’Mustafa Düzgünçınar 1941 yılında Çorum’da doğdu. Anne ve babasını erken yaşta kaybeden bir çocuk olarak önce Hasanoğlan Öğretmen Okulundan ve ardından Necati bey Eğitim Enstitüsünden mezun oldu.

Öğretmenliğe ilk Taşova’da başladı. Sadece mesleki anlamda değil hayatının birçok ilkini bu güzel ilçede yaşadı. İlk kez aşık oldu, Kahveci Muharrem’in (Özyiğit) kızı Canan ile evlendi, çocuk sahibi oldu. Belki bu yüzden Taşova’yı, orada edindiği dostlarını, kiracısı olduğu ev sahibini, berberini, terzisini ve en çok da öğrencilerini hiç unutmadı, her zaman mutlulukla ve özlemle andı. Her öğretmen çalışkan çocukları sever ama Mustafa Düzgünçınar başarılı öğrencilerinden farklı bahsederdi. ‘Naci Konyar mesela sınıfının en iyi öğrencilerindendi, başarılı olacağı belliydi, eczacı oldu, bizi gururlandırdı’ derdi.

Çorum’da ve samsunda devam eden 32 yıllık Öğretmenlik hayatında Taşova’da edindiği dostlarını, orada geçirdiği güzel zamanlarını hiç unutmadı ve sohbetlerine her zaman konu etti. Hayatının son yılında Taşova’ya bir ziyaret yapmak fırsatını da buldu. Dolaştığı sokakları, kirada oturduğu evi, okulunu, diğer kamu binalarını pazarını oğluna ilk günün heyecanı ile tanıştırdı. Akranlarının çoğu bu dünyayı terk etmiş olsa da anıları daima yanındaydı. Bu geziden kısa bir süre sonra 20 Kasım 2019’da Ankara’da vefat etti.

Naci bey; sizinle son konuşmasında hayatının sonuna geldiğinin bilincindeydi. Konuşma bir vedaydı aslında. Size eski günleri anmasına fırsat verdiğiniz ve onu hasta yatağında aklınıza getirdiğiniz için Teşekkür etti. Umudu olmasa da ‘Tekrar görüşmek üzere evladım’ dedi. Aslında hakkını helal et evlat, ben benimkileri helal ettim demek istedi.’’

Bir öğretmen düşünün, sayısını hatırlayamayacağı kadar öğrenciyle yolları kesişmiş, onlara dair kalbinde duygu, düşünce ve düşlerle dosyalar açmış yıllar sonra yıpranmış yorgun bedeniyle ilk görev yeri olan Taşova orta okulundan bir öğrencisini ziyaret edip ‘Beni tanıyabildin mi’ diye seslenirken, yılların yaşanmışlıklarını, yüreğindeki resmin hiç solmadığını göstersin. Ve de son nefesinde öğrencisinin sesini duymak için öğrencisini telefonla arasın. Bu tür öğretmen adanmışlığına benzer başka bir meslek var mıdır acaba…

Evet öğrencilerine adanan bir ömür, binlerce öğrenciyi çekip çeviren bir idealizm ve onların hafızasında unutulması mümkün olmayan anılar öğretmenlerimizi unutulmaz kılıyor.

Bizim orta okul zamanımızda tüm öğrencilerin başarılı olmalarının sırrı öğretmenlerimizin sınıftaki tüm öğrencileri fark edilen, keşfedilen, öne çıkaran bir yöntemi uyguluyor olmasından ileri geliyordu. Öğretmenlerimizin geliştirdiği bu yönteme öğrencisinin cevabı da başarı biçiminde oluyordu. Onlar dersi zayıf ta olsa sınıftaki her öğrencinin bir maharetini öne çıkararak sınıfın eşit ve ortaklaşa koşusuna her öğrenciyi iştirak ettiriyorlardı.

1960’lı yıllarda köylerine yürüyerek gidip gelen, pansiyonda kalan, anasından babasından uzakta bir yalnızlık içinde yaşayan öğrencilerini bir bakışla, bir okşayışla yüreğinden gelen sevgiyle bir öğrenciyi anında fark edilir bir konuma yükseltmek işte o zamanın Taşova Orta Okulunun öğretmenleri bunu yapıyordu. Onların bir bakışı, bir aferini, bir gülümsemesi bir öğretmen ve öğrenci arasında bağı kuvvetlendiriyor ve öğrenciler başarılı oluyordu. Onlar en olumsuz şartların yaşandığı bir zaman diliminde görev yapsalar da bildiklerini öğretirken maddi hiçbir karşılık beklememişlerdi; bekledikleri sadece samimiyet kabiliyet ve öğrenme aşkıydı.

Şimdi büyük kısmı vefat etmiş, çoğu uzak diyarlara gitmiş öğrencilerine, ülkesine, insanına adanmış emekleriyle unutamadığımız öğretmenlerimizi rahmetle şükranla minnetle anıyoruz. Hayatta olanlara sağlıklı ömürler diliyoruz. Tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler gününü kutluyoruz.

NOT: 15 Kasım 2021 günü kaybettiğimiz, Kardeşim Hasan Konyar’ın vefatı dolasıyla acımızı paylaşan dostlarımıza Konyar ailesi olarak Teşekkür ediyoruz.

Yorum Ekle