Enver Seyhan
Bilmiyordum…
Yine “sanal yüzler defteri” hatırlattı. Sanal manal cümle âlemi bağlamış ya kendine; ben gerisine karışmam, mevcut hale bakarım. Gerçekten deli dolu sapkın çapkın adam madam hepisi burada. Yüzde doksan beş herkes iyi güzel merhametli zeki yardımsever sporcu heykeltıraş mimar insancıl akıllı işinde gücünde; valla dert yok bu âlemde tasa yok! Çıkmış benim gibi üç beş tahtası eksik; ortalığı karıştırıyor. Deli dolu işte; belli olmuyor sağı solu…
Aklımda duruyordu ama Bidevi Çardağı veya Çardak-ı Bedevi neresidir; herhangi bir bilgim yoktu. Bidevi’de sanıyordum. Yanılmışım. Tabii ki yanılma hakkım her zaman var; bu her insan için geçerli. Bidevi Çardağı’nı bilim çevresinde elimden geldiği kadar araştırdım. Bidevi Çardağı’nın Bidevi’de değil de Tokat Kalesi içinde bir zindan olduğunu öğrendim. Kalenin Pontus Krallığı devrinde bina edildiği yönünde emareler var. Romalılar yol emniyetini sağlamak amacıyla bakım onarım yapmışlar, duvarlar surlar ve burçlar eklemişler. Zaten dik ve sarp kayalıktan müteşekkil doğal bir hisar gibidir. Danişmend Gazi 1074 yılında kaleyi zapt ederek yöreyi ebedi Türk yurdu olarak tescil etmiştir. Kabul gören kayıtlara göre Selçuklularda ve Osmanlılarda Çardak-ı Bedevi suçlular için zindan vazifesi görmüştür. Birçok şanlı şöhretli şahıs, tutsak olarak zindanda yatmıştır; elbette zindan aynı zamanda ölüm kalım yeridir. Ölen kalan olmadığı söylenemez.
Özetledim ama Tokat Kalesi ve Bidevi Çardağı olunca mesele, tarihçiler boş durmamışlar; bildiklerini ve düşündüklerini yazmışlar. Sözün bu noktasında onlara söz vermeden geçmek olmaz: Kale korunaklı ve konum itibariyle göğe baş uzatmıştır. Denizden yüksekliği yaklaşık 705 metreye ulaşmaktadır. Pontos kralı 6’ncı Mithradates tarafından inşa edildiğinde karar kılmışlar. Bedevi zindanı kalenin güney yönünde, moloz taş ile örülü ve tonoz kubbe ile örtülüdür. Evliya Çelebi, yörenin zalim, suçlu ve kanlılarının zindanda mahpus olunduğunu yazar. Naimâ eserinde, kaleden Çardak-ı Bedevi adıyla bahseder. Mehmet Neşri Bidevi zindanında hapis yatan kişiler hakkında bilgi verir.
Bizans imparatoru A.Diogenis adında birinin Bidevi çardağında hapis yattığı rivayet edilir. Eflâk Beyi Kazıklı Voyvoda da zindanda mahpus kalmıştır. Ancak, bu iki bilginin sağlam kaynaklara dayanıp dayanmadığı konusu “olasılık” gibi durmaktadır.
Aşıkpaşazâde Osmanoğulları Tarihi isimli eserinde, Menteşeoğulları Beyliği beyinin çocukları Veyis ve Ahmet’in Bidevi Çardağı’nda mahpus edildiklerini yazar; hatta zindandan kaçışlarını hikaye eder. Tarihçi Ruhi ise, Ankara Valisi Yakup Bey’in idamdan affından sonra zindanda hapis yattığını söyler. (1411) Musa Çelebi’nin Rumeli Beylerbeyi Mihaloğlu Mehmet Bey (1413) Yiğit Paşazade Turahan Bey, Semendire beyi Vulkoğlu’nun iki oğlu zindanda mahpus olmuşlar. Hatta gözlerine mil çekilen bu iki kardeş siyasi olayların gidişatına göre, esir takasında serbest bırakılmışlar.
Takip ettiğim kaynaklarda fazlasına dair bilgi yok; fakat anlaşılan odur ki zindan bölgeye ait bir hapishanedir. Yörede asayişi bozan, halka zarar veren bilakis yetkili ve selahiyetli bütün suçlular, kanlılar, katiller, zorbalar ve zalimler zindanda misafir edilmişler.
Bidevi adının temelinde Bidevi Çardağı ile bir irtibat olabilir. Bu konuda herhangi bir kayda tesadüf etmedim. Araştırmak, aramak, taramak ve derleyip toplamak gerekiyor.
ES
17 Kasım 2024
* * *
Notlar:
A-
Çardak-ı Bedevi hakkında bilgi toplarken ve yazarken, zindanda hapis yatanları az çok tanımak gerekiyor. Konunun anlaşılması babında gerekli de gördüm. Rütbeli ve makamlı kişiler olduklarına göre kısaca açıklamak lazım.
Bilgi ve belge mahiyetinde olsun.
Akıncı Ocağı
625 Numaralı Defter
“Bu makale, AKINCI defterlerinden biri olan ve İstanbul Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde Tapu Tahrir Defterleri Kataloğu’nda 625 numara ile muhafaza edilen H.994 / M.1586 tarihli defteri incelemeyi konu edinmektedir.”
“Askerî faaliyetlerin yanı sıra Rumeli’nin Türkleşmesi, İslâmlaşması ve imarına katkıda bulundukları gibi bölgenin kültür ve sanatını da geliştirmişlerdir. Bu faaliyetlerin gerçekleştirilmesine ve Ocağın teşkilâtlanma sürecine bazı ünlü Akıncı aileleri hizmet etmiştir.”
Akıncı Aileleri:
“Evrenosoğulları”
“Turahanoğulları”
“Mihaloğulları”
“Malkoçoğulları”
“Akıncı ailelerinin en ünlüleri adı geçen bu ailelerdir. Akıncı sülalelerinden Turahanlılar Mora’da, Malkoçoğulları önceleri Çirmen, sonraları Silistre taraflarında, Mihaloğulları ise Sofya ve Semendire dolaylarında bulunmaktaydılar.”
Makale:
Emine Erdoğan Özünlü
Türk Tarih Kurumu
B-
Paşa Yiğit Bey’in (Yiğit Paşa Bey) aslen Saruhanlı olduğu kaydı bulunuyor. Oğulları İshak ve Turahan, Teselya civarında uç beyleridir. Turahan Bey, Mahmut Çelebi’nin mağlubiyeti üzerine veya başka bir mağlubiyeti bahane ederek Kasım Paşa tarafından padişaha şikayet edilince Lofça’da “Bedeviçardak” kalesi burcunda hapsedilmiştir. Burada yer ve zaman hatası olabilir. Zira Hoca Sadettin Efendi, Tacü’t – Tevarih adlı eserinde Bidevi Çardağı’nda hapis yattığına işaret ediyor.
Bu gibi hususlarda bilimsel araştırmalara ihtiyaç olduğu aşikâr.